Artık CHP bitti İYİ Parti zaten hiç başlamadı

Ne oldu bu CHP’ye.
Yoksa bu CHP değil mi…
Hani diyorlar ya Atatürk’ün Partisi…
Eğer öyleyse dedikleri Atatürk, bizim Atatürk değil bir isim benzerliği olmalı…
Zaten Kurultay’da adı bir kez bile anılmadı.
Maviş bir perdenin önünde konuşan ağır jöleli saçlı gençten biri bizim babalarımıza da hiç benzemiyor.
CHP de galiba isim benzerliği
Yakalarda rozet bile değil. 1930’larda kalan, battıkça batan “soykırımcılık” sembolleri.
Çoktan helalleşildi.
Ne başkanları başkana benziyor.
Neden öteki değil de bu seçildi…
Siz anladınız mı…
“Yeni” dedikleri ne?
Bir program değişikliği mi?
Yoksa girdikleri emperyalizme “biat” yolunda daha hızlı ilerler de… hani bir umut iktidar pasaportlarına vize damgasını küüt diye vurdurur hayali mi…
Kim seçimi kazanmak için daha iyi Biden tayfalığı yapar, PKK’ya yoldaşlık yapar, selam çakar bunun ispatı mı yoksa…
Beceriksizlikte, laf oyun bazlığında yarış mı…
Yok, geçiniz efendim…
Artık Atatürk yok.
Artık CHP yok.
Bitti.
Yazık. İYİ Parti zaten hiç olmadı. Kirli çamaşır.
Hepten yabancı. İzleyemiyorum bile.
Ağır; çok ağır ithamlar. Aslında “itham” olmadığını dünya âlem biliyor. “Projenin” sahneye konuluşundan bu yana adlarıyla konuşuluyordu.
Gerçekler bir bir su yüzüne çıkıyor.
Daha iki gün önce övgülerle omuz omuza birliktelerdi.
Masadan kalktığı gibi Parti örgütünden de bir hamle de kalkıverdi.
Hiç “Parti” bile olamamışlar.
Millîcilik, millîciliği yıkım projesiyle hiç birleşebilir mi…
Kılavuz da gerekmiyordu.
Yanıtlar mahalle çığırtkanlığı düzeyinde.
Çocuklar gibi iki elimle kulaklarımı tıkamak, gözlerimi kapatmak istiyorum!
Bu millet bunları hak etmiyor.
Karamsarlık ve diz dövmek çare değil.
Buluşma zamanı.
Üreticilerin Millî Hükümetini kurma zamanı.
Milletin yükselen talebi budur.

AVRUPA BİRLİĞİ’NE BAKIN GİRİP GİRMEMEYE KARAR VERİN

Avrupa genelinde yapılan bir araştırmada son üç yılda Avrupalıların yarısından fazlasının bütçesinin daraldığı ortaya çıktı. Ipsos tarafından French Secours Populaire için yapılan ankete katılan 10 bin kişinin üçte birinin mali durumu "güvencesiz" hale gelmiş. Alım gücü azalmış. Neredeyse her üç Avrupalıdan biri açken, öğün atladığını söylüyor. Artık iki öğüne düşmüşler. Kaloriferleri yakmamak, borç para almak ve artan maliyetler karşısında sağlık sorunlarının tedavisini geciktirmek ya da yaptırmamak, giyecek için bir hayır kurumuna gitmek, artık et almamak, çocukları yesin diye kendileri yememeye başvurdukları diğer çareler. Halkın sadece yüzde 15'i iyi koşullarda bir yaşam sürdürüyor.

Enflasyondaki yükseliş aslında yavaşlama işaretleri verse de gıda ve malzeme fiyatlarında henüz bir düşüş olmadı. Dolayısıyla satın alım gücü de azalmaya devam ediyor.

Avrupa'nın enflasyon rakamları, 2022 yılında üç katına çıkarak, tüm zamanların en yüksek oranına işaret etti. Son bir yılda ise konut, su, gaz ve diğer masraflarda artışlar yüzde 18'lere ulaştı.

Çoğu ülkede ankete katılanların yarısından fazlası enflasyonla başa çıkma konusunda endişeli olduklarını, gıda, enerji ve çeşitli harcamaların artmayı sürdürmesinden korktuklarını söyledi. Araştırmaya göre, yüzde 62'si gıda fiyatlarındaki artıştan endişe ederken, beklenmedik harcamalar ve benzin fiyatları, ankete katılan nüfusun yüzde 59'unu endişelendiriyor.

TARİHİN SEYRİNİ SEYRETMEYECEĞİZ, DEĞİŞTİRECEĞİZ

5 Şubat 1937’de Altı İlke Meclis’te tartışılırken Dahiliye Bakanı Şükrü Kaya şöyle demişti:
“Bizim kanaatimizce her millet kendi tarihini kendi yapar. (…) Tarihin neticesinin zarurî ve mukadder olmadığı yine bir Türk tarafından, Türklerin eliyle ve Türklerin kanıyla ispat edilmiştir. Tarihin seyrini değiştirdik ve Türk’e atfedilen menhus talih bir defa daha yenildi.” (TBMM Zabıtlar)
Türk Milleti, yeniden her zaman olduğu gibi o kötü talihini doğru önderlik, program ve mücadeleyle yine yenecektir. Tarih yine böyle yazacaktır!
Bugünkü CHP’nin reddettiği dönemde, 20 Nisan 1931'de Millete Beyanname'de CHF'nin “esas noktaları” ilk kez sayılmıştı
Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, İnkılapçılık onun değişmeyen açık özelliğidir. (ATABE, c.25, 118)
İşte bu Altı İlke 5 Şubat 1937'de Malatya Mebusu İsmet İnönü ve 153 arkadaşının verdiği kanun teklifi ve Teşkilatı Esasiye Encümeni raporuyla Teşkilatı Esasiye Kanunun bazı maddeleri değiştirildi.
Ve Altı İlke Anayasal madde oldu.
“Türkiye Devleti cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılapçıdır.
“Resmi dili Türkçedir.
“Merkezi Ankara'dır.”
Böyle biline!!
Ve birleşile!!
Gözleri kör, kulakları sağır olanlara, dünyaya ilanımızdır!

UKRAYNA VE İSRAİL’DE TANKLARIN ŞAHI GELSE NE FAYDA

The Telegraph gazetesinde Hamish de Bretton-Gordon imzalı bir yorumda, Ukrayna’da karamsarlığın egemen olduğu söyleniyor. Boş gevezeliklerin yanında bir de dondurucu soğuklar Kiev’in bir zafer kazanma olasılığını iyice yok etmiş. Kiev, kış koşullarında bilindiği gibi savunmaya geçme zorunda. Öte yandan Moskova, Ukrayna altyapısına yönelik insansız hava aracı saldırılarını artırmış.
Ukrayna’nın da kendi içinde tartışmalar yaşadığını, zor durumda olduklarını, savaşı kaybettikleri ve bitirmeleri gerektiği ancak başka devletlerin çıkarları hesabına sürdürmek zorunda bırakıldıkları yönündeki haberleri daha önce aktarmıştım.
İngiliz gazeteciye göre ABD, “müthiş” Abrams tanklarını yollamış. NATO ülkelerindeki toz tutanları da gönderirse bir umut olabilirmiş. Rus ordusu için yıkıcı olabilirmiş.
Oysa zaman Atlantik Cephesinin aleyhine işliyor. İsrail-Hamas Savaşı cepheyi Atlantik güçleri açısından ikiye böldü. Elleri önemli ölçüde zayıfladı. Ayrıca hem ABD hem de kıta Avrupası’ndaki küresel salgından bu yana ekonomik zorluklar ve toplumsal eşitsizlikler iyice keskinleşti ve su yüzüne çıktı. İsrail’e karşı Filistin yanında bu kadar milyonlarca kişinin ayağa kalkması da biriken öfkenin bir patlaması. Taşlar kolay kolay yerine oturmayacak gibi. Ukrayna’ya maddi destek kararları zor alınır. Ne İsrail ne de Ukrayna için geleceğin Hollywood senaryosu yazar gibi öyle kolay “Happy End”le bitmeyeceği giderek daha belirginleşiyor. Tankların şahı gelse ne fayda!