Artık mızrak çuvala sığmıyor!
Geride bıraktığımız haftanın ilk yarısında açıklanan Haziran ayı enflasyon rakamları, sorunları ağırlaştırma pahasına günün kurtarılmasının artık olanaksızlaşmaya başladığının sinyallerini vermeye başladı. Bu yılsonuna ve gelecek senelere ilişkin tüm tahminlerin çöp sepetine yollanması ve yenilerinin yapılması gerekli hale geldi. Sistemi oluşturan kurumsal yapının yetkilileri, ortaya çıkan durum karşısında ne yapacağını şaşırdı! Zira güven verebilecek ölçüde gerçekçi tahminler yapılsa, ihtiyaçlar karşılanamıyor ve iyimser hikaye yazılamıyor! Başka bir deyişle artık mızrak çuvala sığmıyor, ağırlaşmış sorunların giderek daha belirleyici olması önlenemiyor.
Bu yılın ilk yarısındaki gelişmelere bakılır ise, döviz kurları-faizler ve enflasyon birbirleri ile yarışıyor! Beklenenin nerede ise iki katı düzeyinde gerçekleştiği açıklanan Haziran enflasyonundan sonra Türk lirası yeniden değer kaybetmeye başladı, beklentilerdeki olumsuzlaşmayı duraklatmak için faizlerin daha da yükseltileceği varsayımının arkasına saklanmak zorunda kalındı ve sebep olacağı ek hasarları hesaba katmak kurumsal yapının işine gelmedi!
Son yıllarda açıklanan aylık enflasyon rakamlarından hiçbiri, Haziran ayı verisinde olduğu gibi geleceğe ilişkin verileri bu kadar seri bir şekilde olumsuzlaştırmamıştı! Sıkıntı son açıklanan rakamın yüksekliğinden çok, üçüncü çeyrek ve yılsonu beklentilerinin yıkıcı olabilecek şekilde bozulmasından kaynaklanıyor. Yeni siyasi iradenin şekillenmesi ile birlikte bir çeşit zam yağmuruna tanık olacağız; üçüncü çeyrek genelinde fiyatlar genel düzeyi yüzde 5.0 seviyesini aşan oranlarda artabilecek ve yıllık enflasyonu yüzde 19 düzeyine yükseltecek, büyük bir olasılıkla yılsonu rakamı da bu seviyelere yakın olacak. Döviz kurları ve faizlerde bu yarışın dışında kalmayacak ve yaşamakta olduğumuz kısır döngü ciddi sıkıntılara sebep olabilecek.
Artış eğilimindeki enflasyon faizlerin yükselmesine, faizlerdeki yükseliş riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesine, bu sonuncu ise Türk lirasını değersizleştirerek döviz kurları ve enflasyonun yükselmesine sebep olacak. Ekonomi daralırken işsizlik artacak, bilançolar yıpranacak ve sorunlu kredi hacmi yeni rekorlara koşacak. Etki alanı genişleyen güven bunalımı, potansiyel istikrarsızlık ve kırılganlıkları yeni rekorlara taşıyacak.
Son Başbakan önceliğin faizler ve enflasyonun geriletilmesinde olduğunu söyleyerek, tüm kesimleri sakinleştirmeyi deniyor. Piyasalar ise, para ve maliye politikaları gereken oranda sıkılaştırılacakmış gibi piyasa yapmaya çalışıyor; fakat bilançolardaki yıpranmayı sınırlı tutabilmek ve riskten kaçınma eğiliminin büyümesini önlemek adına çok düşük faiz oranları ile varlık değerlemesi yaparak varsayımları ile çelişkiye düşmekten kurtulamıyor!
Kısa vadeli risksiz faiz oranlarının yüzde 20 düzeyini aşacağı varsayılıyor ve bu durum iç borçlanma senetlerinde fiyatlanmaya başlıyor. Yüzde 25-30 kanalındaki kredi faizlerinin daha da yükselme olasılığı artıyor; mevduatlara önerilen faizler yüzde 18 ile yüzde 20 gibi geniş bir aralıkta dalgalanıyor, büyüyen kaynak sıkıntısı nedeniyle daha da yükselmesinden endişe ediliyor. Fakat iş hisse senetlerine gelince yüzde 13 gibi anlamsız bir oranla değerleme yaparak hayal tacirliğinden vazgeçilmiyor ve yerleşikleri kolay av olarak görme gafletinden uzaklaşılamıyor!
Enflasyon beklentilerindeki değişim, diğer tüm beklentileri olumsuzlaştırdı ve kırılganlık algısını çok yukarılara çekti. Eğer enflasyon ile mücadeleye öncelik verilecek ise, faizlerin yükselmeye devam etmesi gerekiyor; bu ise ekonomik çakılma ve yüksek oranlı daralma, işsizlikte sert artışlar ve zincirleme iflaslar anlamına geliyor. Bu olasılığın yalnız iş dünyamızı değil, kamu kesimi ve mali sektörü de çok yıpratabileceğini hesaba katmak gerekiyor. Tüm bunlar çok ciddi bir kriz döneminin henüz başlarında olduğumuz anlamına geliyor. Sermaye piyasasındaki uyanıklıklar nedeniyle sıcak para gelmesini beklememek ve kaynak sıkıntısının büyüyeceğini unutmamak gerekiyor.
Çok uzun bir süredir mevcut yaşam standardını korumak adına gerçeklerden kaçılıyordu. Gelişmeler bu dönemin sonlandığını ve kendi gerçeklerimizle yüzleşme zamanının geldiğini haykırıyor!