Asıl gündem

Türkiye’nin gündeminde istihdam, üretim, ‘Mavi Vatan’ ve terörle mücadele olmalıdır.

Günlük geçim derdiyle birlikte halkımızın asıl gündeminde de bu sorunlar yer almaktadır.

İşsizlik tırmanmakta, yatırımlar yüz güldürmemekte, dış siyasette tutarlılık ‘zorlanmaktadır’.

ABD emperyalizminin himayesindeki “terör örgütü uzantıları” hala Meclis’te bulunmaktadır.

Aydınlık, geçenlerde yine etkili bir manşet atmış; “gündem saptırmasına” dikkat çekmişti…

Türkiye’nin asıl gündeminden koparılması; avutulması ve uyutulmasıdır... Kabul edilemez!

İşsizlik ulusal bir sorundur. 12,5 milyon insanımız istihdam olanağından yoksundur.

Dahası, iş gücü ve istihdam kaybı eş anlı yaşanmakta en çok da kadınları vurmaktadır.

Türkiye “işini” kaybetmektedir ama daha önemlisi iş bulma umudu da yitirilmektedir.

Oysa modern devletin asli görevi, vatandaşlarına iş bulmak, insanca emeklilik sağlamaktır.

On yıllar boyu süren ölçüsüz özelleştirmeler ve yatırımsızlık işte bu ortamı yaratmıştır.

Tarım alanından sürgün veren, hizmetlerden sökülen işsizliği emecek sanayileşme yoktur.

İstihdam; sendikal hakları, işçi sağlığı ve güvencesiyle Ulusal Seferberlik konusu olmalıdır.

Türkiye’de üretken yatırımların artırılması ve yurt geneline dağıtılması esas meselemizdir.

Cari açık ve dış borçla boğuşan nihayet kendisi de açık veren bütçemizde yatırım yetersizdir.

Oysa, durgunluğa dur demek, fırsatlara hazır olmak için, tasarruf eliyle yatırım yapılmalıdır.

Üretken yatırımları planlamak, katma değerle üretkenlikle yapısal dönüşüm katsayısını artırır.

Türkiye, bu darboğazdan kamu, özel, halk sektörüyle ve ancak bir üretim devrimiyle çıkabilir.

İktisadi hayatımızın maddi, mali, sosyal açıdan ihyasında yatırımlar en esaslı bir kaldıraçtır.

Her türlü zorluğa karşın “yatırım yapabilen” bir ülkenin insanı da, “parası” da, güçlü olur.

Ulusal güvenliğimiz ve ekonomik çıkarlarımız açısından Mavi Vatan kavramı yaşamsaldır.

Akdeniz’de, Ege’de tesis edeceğimiz dengeli ilişkiler enerji girdilerimizi ucuzlatacaktır.

Mavi Vatan, Türkiye’nin, Asya’da yükselen ekonomilerle iş birliğine de katkı sağlayacaktır.

NATO’nun “kanatları” altından sıyrılan kendi kanatlarının dengesiyle yükselen bir Türkiye…

Bölgesine, Dünya’ya, o arada, “konvansiyonel dostluklarına” da çok daha etkili katkı sağlar.

Türkiye, dış siyasetinde, doğru, dinamik, dengeli, derinlikli bir politikayı geliştirmelidir…

Ekonomide gelişen, dış siyasette etkinleşen ve iç politikada ‘barışını’ sağlayan bir Türkiye…

Bölücü terörün finansman desteğini ve siyasi uzantılarını, halkın, en başta da bölge halkının direnciyle tamamen tasfiye edilebilir.. Toprak bütünlüğü için, sınır-ötesinde ve meşruiyet temelinde yürüttüğü vatan mücadelesini tez elden kazanabilir…

Türkiye; “kapitalizmin borçlanmaya dayalı reçetesini” de “emperyalizmin bölmeye odaklı haritasını” da yırtıp atmak zorundadır!

Borçlanmadan üretime geçişin, dünyaya açılan dayanışma pencerelerinin, en güzel tasarımını yapacak olan; Milli siyasetlerdir… İç cephede üreterek birleşen, dış siyasetiyle dünyanın yükselen güçleriyle buluşan bir Türkiye, güven içinde, ulusal birlik içinde, güzel geleceğine yürüyebilir…

İşte halkımızın gündeminde bu “olgular”, bu “beklentiler”, bu “umutlar” vardır…

Türkiye’de söylenilen başka, yaşanılan başkadır; doğru bir rota çizilmesiyse; bambaşkadır!

Halkımız, Milletimiz; olgunluğu ve sağ-duyusuyla, siyaseti de, medyayı da çoktan aşmıştır.

Nihayet şudur: üreten, kalkınan, hakça bölüşen, başı dik bir Türkiye hepimizin özlemidir…

Değerli okurlarım, yıllık mola hakkımı kullanacağımdan, sizlerden izin rica ediyor;

Ağustos ayının ikinci yarısında yazılarımla buluşmak üzere, sevgi ve saygılar sunuyorum.