Aşırı kârlar vergilendirilmelidir
Dünya ekonomisi Kovid-19 salgını sonrası sert bir gerilemenin ardından 2020 yılı sonu ve 2021 yılında güçlü bir toparlanma yaşamıştı. 2022 yılı dünya ekonomisi yavaşlarken şirket karları son 70 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Benzer şekilde Türkiye’de şirket kârları büyük ölçüde artarken özellikle bankaların karlarını ortalama olarak yüzde 500 oranında artırdığı görülüyor. Artan maliyetlerini fiyatlara hızlıca yansıtan ve güçlenen tüketim talebinin sonucu olarak ortaya çıkan bu tablo IMF araştırmacılarının dikkatini çekiyor. Eylül 2022 ayı içinde IMF’nin ekonomistleri olan Shafik Hebous, Dinar Prihardini, ve Nate Vernon isimli ekonomistler aşırı karların vergilendirilmesi konusunda bir araştırma raporu yayınladılar. ‘Aşırı Kârların Vergilendirilmesi; Tarih ve Günümüz’ başlığını taşıyan ve IMF’nin neoliberal politikalarına aykırı bir görüşü ifade eden bu raporu yakından inceleyelim.
IMF, DEVLETLERİ VERGİ GELİRİNDEN MAHRUM ETTİ
IMF’nin özel sektörü geliştirmek ve kamunun ekonomideki ağırlığını azaltmak için önerdiği en önemli politikalardan birisi özel sektörden kesilen vergilerin en düşük seviyeye çekilmesi olmuştur. 1980’lerden beri dünyada ve Türkiye’de uygulanan özel sektörü teşvik eden neoliberal vergi politikaları özel sektörün gelişmesinde etkili oldu. Fakat bu politikaların en önemli etkilerinden birisi dünya ekonomisinde tekelleşmenin daha da yoğunlaşması, devletlerin vergi gelirlerinin azalması ve buna bağlı olarak devletlerin borçlanmasında rekor seviyelere ulaşılması oldu. Öte yandan azalan vergi gelirleri nedeniyle devletlerin yaptığı sosyal harcamalar büyük oranda azaldı ve çok sayıda devlet sosyal devlet politikalarını uygulayamaz hale geldi. Azalan vergiler uluslararası tekelleri güçlendirdi; 1960’ta uluslararası tekeller dünya toplam gelirinden yüzde 20 pay alırken bugün bu oran yüzde 40’lara ulaşmış bulunuyor. Aşırı finansallaşma, ‘serbest ticaret’ adı altında korumacılığın ortadan kaldırılması ve kamunun ekonomilerde rolünün azaltılması tekelleşmenin önünü açan en önemli faktörler oldu. Özellikle 2008 krizi sonrası tekelleşme artarak yoğunlaşmaya başladı. Bugün şirket karlarının son 70 yılın en yüksek seviyesine ulaşmış olmasının tesadüf olmadığı ortadadır.
AŞIRI KÂRLAR SAVAŞLARDA VERGİLENDİRİLDİ
IMF ekonomistleri aşırı karların vergilendirilmesinin yeni bir şey olmadığını tarihten örnekler vererek açıklıyor. 1. ve 2. Dünya Savaşları sürecinde hem Avrupa’da hem ABD’de aşırı kârların vergilendirilmesi uygulamaları gerçekleştirilmiş. Örneğin 1. Dünya Savaşı’nda 22 ülke bu vergiyi uygulamış. Danimarka’da ‘Gulaş Vergisi’ olarak adlandırılan vergi yüzde 8-20 oranında uygulanmış. 1918-1926 yılları arasında İngiltere’de savaş öncesi kârların üstündeki kâra yüzde 80 oranında AKV (aşırı kar vergisi) uygulanmış. AKV’ler her ülkeye ve döneme göre farklılıklar gösteriyor. Her ülkenin maliyesi kendi şartlarına uygun olarak AKV uygulamasına gitmekten çekinmemiş.
AŞIRI KARLAR HALEN 32 ÜLKEDE VERGİLENDİRİLİYOR
AKV uygulamalarında temel sorun ‘aşırı kâr’ tanımlamasının yapılabilmesidir. Uygulamada genellikle savaş öncesi 2 veya 3 yıl öncesinin ortalama kar oranlarının ortalaması ‘normal kâr’ olarak tanımlanıyor. Sermayenin belli bir oranının üstünde gerçekleşen karlar da ‘aşırı kar’ olarak nitelendiriliyor. AKV uygulaması sadece savaş zamanlarında gerçekleşmemiştir. Tekelleşmenin yoğunlaştığı son 40 yıl boyunca çeşitli nedenlerle AKV uygulamaları (liberal ülkeler dahil olmak üzere) dünyanın birçok ülkesinde gerçekleştirilmiştir. Halen 32 ülke AKV uygulaması gerçekleştirmektedir. Her ülke kendi şartlarına uygun bir yöntem geliştirmiş olmakla birlikte uygulamada genellikle sabit bir oran ve artan oranlı vergileme yapılmaktadır. AKV’lerde bugün gözlenen en yüksek oran yüzde 58’dir. Avustralya’da Petrol Kaynak Rant Vergisi, Gana’da Ek Petrol Hakkı, Norveç'te Özel Petrol Vergisi (vergi oranı yüzde 56’dır), İngiltere’de Ek Ücret gibi vergiler günümüzde uygulanan AKV’lerin tipik örnekleridir.
IMF ekonomistleri kalıcı AKV, geçici AKV ve oranların tespit edilmesi konusunda bazı çalışmaları açıklayarak ve son aylarda Rusya ambargosunun neden olduğu enerji krizinin etkilerini azaltmak için AKV uygulamasını önererek makaleyi tamamlıyor. Özellikle uluslararası şirketlerin veya tekellerin kârlarına odaklanan bu öneri IMF’nin önerdiği uluslararası vergilerin yükseltilmesine yönelik adımların bir parçasını oluşturuyor.
GÜÇLÜ BANKACILIK SİSTEMİ BÜYÜMEYİ DESTEKLER
Türkiye’ye gelirsek; Türk ekonomisi geçen yıl ihracat rekorları kırarak büyüdü. Ak Parti hükümetinin düşük faiz politikası bir yandan güçlü büyümeyi desteklerken diğer yandan Türk bankalarını tarihi kârlılık oranlarına ulaştırdı. Faizlerin düşük tutulmasına rağmen özel bankaların gösterge faizin birkaç katı üstünde faizle piyasaya para satması banka kârlarının aşırı yükselmesinde temel etken oldu. Hükümetin uyguladığı büyümeyi ve üretimi destekleyen faiz politikaları sonucu bankaların elde ettiği aşırı kârlar yukarıda ifade edilen özel şartlar altında elde edilen aşırı kârlar tanımlamasına uyuyor. Bankacılık sektörünün güçlü öz sermaye yapısının ve başarılı hizmet anlayışının Türk ekonomisinin büyümesine önemli katkısı vardır. Fakat bu özel dönemde kamu vasıtasıyla elde edilen aşırı kârların AKV yoluyla yeniden kamuya aktarılması, kamunun altyapı yatırımları ve büyümeyi destekleyen finansman kaynaklarını yeniden ekonomiye aktarmasında etkili olacaktır. Altyapı yatırımlarının ve üretim gücünün kesintisiz olarak finanse edilmesinin kalıcı büyümeyi getirdiği unutulmamalıdır.
BANKALARIN AŞIRI KARLARI VERGİLENDİRİLMELİDİR
Sonuç olarak; Türk bankacılık sektörünün son bir yıl içinde ulaştığı yüzde 500’ün üzerindeki kârlılık vergilendirilmelidir. Bu vergi, piyasa faizleri gösterge faize yaklaşana kadar ve banka kârları yeniden normalleşene kadar süreklilik arz etmelidir. Kesilen vergiler üretime ve alt yapı yatırımlarına ayrılmalı ve büyümenin kesintisiz bir şekilde desteklenmesi sağlanmalıdır.
Kaynakça;