Askerin vesayeti, dinin vesayeti (2) -(TAMAMI)

Dünkü yazıda somut verilerden hareketle kısa bir görünüm tasviri yaptık. Bugün konunun bilgisel ve kuramsal yanına değineceğiz. Değinemeyeceğiz. Araya bir kara çalı girdi. Ama iyi de oldu. Konuya damardan girmeden somut bir örnekle uğraşmak daha iyi olacak.

Kara çalı dediğim haber 7 Şubat 2013 tarihli Milliyet Gazetesi’nde yayınlandı. Namık Durukan imzalı “Tevhid-i Tedrisat Kaldırılsın” başlıklı haberi okuyalım:

Tevhid-i Tedrisat kaldırılsın

BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, tartışma yaratacak bir kanun teklifi hazırladı. Öğretim Birliği’nin esası olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kaldırılmasını isteyen Tan, yasanın tek tipçi eğitim anlayışının, çok kültürlü toplumlarda, her bakımdan dünyanın gerisinde kalmanın ve gittikçe gerilemesinin göstergesi olduğunu savundu. Kanun teklifi veren Tan, 3 Mart 1924’te yürürlüğe giren “Tevhid-i Tedrisat Kanunu”nun (Öğretim Birliği Yasası) yürürlükten kaldırılmasını talep etti. Tan, teklifinin gerekçesinde kanunun 1924 yılının şartlarına ve zihinsel atmosferine göre düşünülüp yürürlüğe konulduğunu belirterek, ‘Eğitime milli bir karakter kazandıran ve eğitim ve öğretimin tüm unsurlarıyla tek merkezden kumanda edilmesine yol açan, dolayısıyla hiyerarşik bir yapılanmayı da beraberinde getiren bu “tevhidçi” eğitim anlayışı bugün hâlâ yürürlüktedir. Ve gelişen dünyanın cevap verememektedir’” dedi.

Neden kaldırılsın?

Önce bir durum ve konum saptaması yapalım: A: Tan’ın bende varattığı şudur: Önce İslamcı, sonra Kürt milliyetçisi bir siyaset adamı. Bu tanım beni kesinlikle tedirgin etmez.

Laik ve demokratik cumhuriyetin ekolojik ortamında “İslamcı” olmak her vatandaşın hakkıdır. Bu hakkı kullanmanın anayasal ve yasal yolları vardır ya da yoktur.

Aynı ortamda Kürt Milliyetçisi olmak herkesin hakkıdır. Silaha davranmamak koşuluyla, cumhuriyetin üniter devletine karşı olmak, özerklikçi, federasyoncu ve ayrı devletçi olmak da herkesin hakkıdır. Kürtler için özerk, federe ya da bağımsız devlet isteyen kimseyle tartışmaya girmem. Desteklemem de...

Ancak iş “harbî”likten uzaklaşmışsa, arkaya dolanarak puan kapma hesapları yapılıyorsa, “destur” bile demeden dalışa geçerim. Benim anladığım çağdaş ve nesnel “aydın”, üstüne vazife olsun olmasın, kamuyu, insanlığı ilgilendiren her konuda söz alır ve olaya burnunu sokar.

***

Şimdi A.Tan’ın önerisini teşrih masasına yatıralım:

Altan Tan’ın kaldırılmasını istediği yasa, mevcut Anayasa’nın 174.maddesinin koruması altında, herhangi bir şekilde değiştirilmesi tavsiye edilmez.. Çünkü, laik cumhuriyetin kuruluş temelinde bulunan belki de en önemli yasadır. Dinin vesayetine son verdiği gibi eğitimi ebediyyen çağdaşlaştıran bir yasadır. Bu yasa kaldırılırsa laik ve demokratik cumhuriyetin temelleri dinamitlenmiş olur.

Artık A. Tan’ın iddialarını çürütebiliriz:

1. Evet, bu yasa öğretim sistemi içinde tek tipçidir. Laik temele dayanır. Bu yasadan önce de öğretim tek tipçi idi ve İslamın şeriatına dayanıyordu. Bu yasa ile Osmanlı döneminde de

mürteci ve isyan ocağı olan medrese kaynağı kurutulmuştur.

2. Medreselerin kaldırılması, ilk ve orta öğretimde çağdaş pedagojinin metotlarının uygulanması ve çağdaş üniversitenin kurulmasıyla Türkiye Cumhuriyeti çağdaş uygarlık düzeyini yakalama yoluna girmiştir.

3. Kanun, 1924 yılının koşul ve atmosferine uygun olarak yapılmıştır. Doğrudur. Koşul, eğitim ve öğretimi dinin dogma ve şeriatından kurtarmayı zorunlu kılıyordu. Eğitim ve öğretim düzeni laikleştirilerek, önü değişim ve gelişime açılmıştır. Medreseler kaldırılarak ulema ve kof ilmiye sınıfının dinsel diktatoryasına son verilmiştir.

4. Eğitim her ulusal devlette “milli”dir. Uygar ülkelerde eğitim ve öğretim dinsel kurallara dayandırılamaz. Medreselerde yapıldığı iddia edilen “ilim”, İslami ilimdir. Tarih, coğrafya, felsefe, fen, matematik, fizik, kimya, cebir ve geometri gibi müsbet bilimleri kapsamaz ve red eder. Dünyanın bütün uygar ülkelerinde bir Eğitim Bakanlığı vardır, eğitim ve öğretimi tek elden yönetir. Tek elden yönetim, bireylerin fotokopi ya da teksir makinesiyle tornadan geçirildiği anlamına gelmez. Yoksa, cumhuriyetin okullarından Abdullah Gül, R.T. Erdoğan, Altan Tan gibi tipler mezun olamazdı. Altan Tan mugalata yapmaktadır.

5. A.Tan’ın bu yasanın gelişen dünyanın taleplerine cevap veremediği iddiasına gelince: Uzaya fırlatılan uydu, tıp, fizik, kimya, matematik, otomotiv sanayisi ve öteki sanayi türleri, ülkenin yetiştirdiği “kadro” (cadres), dünyanın dört bir tarafında tercih edilen GEO’lar onun iddialarını yalanlamaktadır.

6. Artık iflas etmiş olan postmodernitenin kavramlarından biri olan çok kültürlülüğe gelince, başta bu kavramın gönüllü taraflarları olan Holanda ve Almanya’da artık gözden düşmüş bulunmaktadır.

Altan Tan’ın taktiği

1. Altan Tan, bu önerisi ile, AKP’nin eğitim ve öğretimin dinselleştirme siyasetini desteklemektedir. İlk aşamada, laik okulların karşısına şeriata dayalı eğitim ve öğretim yapan mahalle mektepleri ve yeni ulema yetiştirecek medreseler yeniden açılacak. İkinci aşamada laik okullar kapatılacak ve ülkte Tanzimat öncesine dönecektir. Ki bu da R.T.Erdoğan’ın Başkanlık projesiyle örtüşmektedir. Bu konuda, Nilgün Cerrahoğlu’nun 7 Şubat 2013 günü Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan yazısını tavsiye ederim.

2. Tevhid’i Tedrisat’ın kaldırılması durumunda, A.Tan’ın “Kürdistan” tesmiye ettiği mıntıkada, öğretimin tamamının Kürtçe yapılmasının önü açılacaktır. Bu ancak tam özerk, federe ya da bağımsız bir Kürt devletinde mümkündür.