Astana’nın ateşle imtihanı
Batı Asya’da barış ve istikrarı yıkan Atlantik Sistemi’dir. Bu yıkımda kullanılan bütün terör örgütlerinin patenti ABD’ye aittir. Üstelik Atlantik Sistemi bu yıkımı bölgede bir “Atlantik Barışı”yla tamamlama gücünden yoksundur. Onun için hedefi, bölgede kargaşa ve çatışmanın derinleştirilerek sürdürülmesine indirgenmiştir. Siyaset ve diplomasi, ABD’nin elinde, kalıcı çözümlere ulaşmanın değil, bölgeyi kalıcı çözümlerden uzak tutmanın araçlarına dönüşmüştür. Böyle bir hedefe tuzak ve kışkırtmaların eşlik etmesi doğaldır.
KISA TARİHÇE
Kasım 2015’te Antalya’da yapılan G 20 Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin’den Türkiye’nin Suriye’de yapmayı planladığı askeri harekâta ilişkin olarak, “biz o sırada başka tarafa bakarız” sözünü aldı. Hemen ertesinde Rus uçağı düşürüldü. ABD-İsrail Koridoru’nu engelleyecek olan Fırat Kalkanı Harekâtı ertelendi. Komplonun FETÖ tarafından düzenlendiği ortaya çıktı.
Türkiye’nin güvenliğini sağlamaya yönelik harekâtları toptan engellemeyi ve dahası ülkemizi ABD-İsrail planlarının uygulanmasının bir aracı haline getirmeyi hedefleyen FETÖ, 15 Temmuz 2016’da darbe girişiminde bulundu. Girişimin bastırılmasının hemen ertesinde Ağustos ayında Fırat Kalkanı Harekâtı başlatıldı.
Astana Süreci’nin ön hazırlıklarının yapıldığı sırada Rusya Federasyonu Türkiye Büyükelçisi Andrey Karlov, 19 Aralık 2016’da Ankara’da FETÖ tarafından katledildi. Bu suikast, Astana Görüşmesi’nin planlandığı gibi 23 Ocak 2017’de başlatılmasını engelleyemedi.
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey 4 Aralık 2018’de güya destekledikleri Astana’nın fişini çekme vaktinin geldiğini ileri sürdü.
Ocak-Mart 2018’de Zeytin Dalı ve Ekim-Kasım 2019’da Barış Pınarı Harekâtları düzenlendi. Bu harekâtlarda PKK-PYD ve DEAŞ’a ağır darbeler indirildi.
3 Ocak 2020’de Kasım Süleymani’nin Amerikan saldırısı sonucu katledilmesinden sonra Trump, 28 Ocak’ta Filistin’i yok etmeyi amaçlayan “İsrail Planı”nı açıkladı. İsrail, Şubat ayında Suriye’de savaşan İran kuvvetlerine karşı saldırılarını yoğunlaştırdı. İsrail yetkilileri, bir yıl içinde Suriye’de İran destekli savaşçı bırakmayacaklarını açıkladı.
3 Şubat 2020’de dört Rus subayı ÖSO tarafından öldürüldü.
Aynı tarihte askeri konvoyumuza yapılan saldırı sonucunda dört şehit verdik. 27 Şubat’ta gerçekleştirilen hava saldırısında 34 askerimiz şehit oldu.
STRATEJİK TEMEL
Bölgemize barış ve istikrar getirme imkân ve kabiliyetine sahip olan yegâne güç, Batı Asya ülkelerinin birlikteliğidir. ABD ve NATO’nun yakın geçmişte Afganistan’a, Irak’a, Suriye’ye ve Libya’ya getirdiği yıkım gözler önündedir. Türkiye, Rusya ve İran’ı Astana’da bir araya getiren temel etken, bu deneyimlerden çıkarılan derstir. Barış ve istikrarın önkoşulu, ABD’nin bölgedeki varlık ve etkisinin sınırlandırılması ve giderek ortadan kaldırılmasıdır. Bölgemizde bir ucunda ABD, İsrail ve NATO’nun yer aldığı “sürdürülebilir bir denge” mevcut değildir. Bu durum, Astana Süreci’nin stratejik temelini oluşturmaktadır.
BIÇAK SIRTINDA DENGE SÜRDÜRÜLEMEZ
“Bıçak sırtında bir denge” arayışı, ABD, İsrail ve NATO’nun yıkım gücünün önünü açmaktan başka hiçbir sonuç vermez. Ülkemizin beka sorununa ilişkin bugüne kadar elde etmiş olduğumuz kazanımları da tehlikeye atar. Tuzaklar, stratejik ufku karartarak bakış açısını kısa erime hapsedebildikleri ölçüde başarı şansına sahip olur. Oysa “devlet aklı”, stratejik temeli esas alır. Bugün Astana Süreci İdlip ateşinin imtihanından geçmektedir. Sınanan, ilgili bütün tarafların devlet aklıdır.
Bugün dünyada Avrasya içinde Atlantik, Atlantik içinde de Avrasya mevcuttur. İçinden geçmekte olduğumuz Asya Çağı’nda iniş çıkışlara neden olan etken, budur. Bu durum, aynı zamanda bize bir mihenk taşı sunmaktadır. Avrasya içindeki Atlantiğe güç veren adımlar yanlış, Atlantik içindeki Avrasya’nın öne çıkmasına yol açan adımlar doğrudur. “FETÖ’nün siyasal ayağı” da içimizdeki Atlantik’tir.