Asya portreleri: Timur Selçuk’un Piyanosu

Bir piyano çalıyor dağların taşların altında,

Çalıyor buğday için, pirinç için, pancar için durmadan.

Bir emekçi piyano, çalıyor yeraltında bebekler için,

Çalıyor durmadan yoksul için, sevgili için, kuşlar için.

Gece gündüz emziriyor üzümleri, incirleri, narları,

Bir göksel piyano çalıyor yeraltında, senin benim için.

Birden yükseliyor Mavi Vatandan mavi göklere doğru,

Bir piyano çalıyor yıldızların burçların üstünde,

Deli divane tuşlar, kendinden geçip kendini buluyor.

Bir nefes çekmiş Yunus’tan, bir nefes Nâzım Baba’dan,

Koymuş önüne boyun eğmeyen ulusun bestesini,

Çalıyor Timur Selçuk, çalıyor büyük vatan senfonisini.

Süzüyor hayatın asil şarkısını yedi kat tülbentten,

Birden susuyor dünya, bıçak gibi kesiliyor sokağın sesi:

Diyalektik materyalizm çalıyor, matematiğin ilahisi,

Süzüyor fabrika gürültüsünden hürriyet kasidesini,

Çalıyor sol minör direniş ezgisi, çalıyor longa havası asi.

Yel esintisiz, su suskun, cemi cümlenin tutulu dili:

Dalgalanan meydanda görülüyor evrenin genişlemesi.

Türk piyano çalıyor durmadan, titriyor Türk kavaklar,

Meşeler göveriyor, bereketleniyor Anadolu ovası

Çalıyor hasat için, hastalar için, yıldızlar öbekleniyor.

Ölü dokuya kan yürüyor, canlanıyor yaşam arzusu,

İyileşiyor bozulmuş ruhu enternasyonal çocukların,

İç geçiriyor yaşlı ana, gözyaşları ışıl ışıl yanakta.

Fedai dalıyor içeri, siliyor camlardan ihanet buğusunu:

Doğruluyor eğilen, geri dönüyor darılıp giden,

Nârâlanıyor notayla açılan kapıda halkın gürlemesi.

Bir savaşçı piyano, çalıyor direnen insanlık için,

Besleniyor taş duvarda çift başlı kartal, beyaz güvecin.

Solfej kağıtlarıyla zırhlanan yiğit atlıyor atına:

Haydi eyvallah, görev için bir çağrı gönderin yeter!

Şahlandırıyor piyanoyu, Köroğlu’nun Kıratı gibi,

Çıkıyor ortaya dokuz yerde birden, çalıyor aynı anda:

Çalıyor Timur Selçuk’un piyanosu, yedi iklimde,

Çalıyor yedi kıta, yedi deniz için, tek gökyüzü altında.