Atalık tohum-siyanür-yeşil
Ekonomi kanallarından birini izlerken, iktisatçı bir profesörün söyleşisine rastladım. Ses tonu o kadar yumuşak, insanı derinden etkileyen. Kesinlikle tehdit etmeyen bir üslup. Son derece mutedil görünümlü, gerek giyimi gerek konuşması abartıdan uzak, tam bir beyefendi.
Evinde mutlaka Avrupa dil kökenli ismi olan bir evcil hayvanı vardır. Çok titiz biri olabilir, evinde beslemiyor ise sokak kedi ve köpeklerine mutlaka çok sevecendir. Günün belli bir bölümünü onları beslemeye ayırıyordur. Aralarında hasta olan varsa belediyeyi arayıp onların bakımının yapılmasını sağlıyor, bu bakımı sonuna kadar takip edip belediye ekiplerinin rasgele iş yapmadığından emin oluyordur.
Geliri yerinde mi bilmiyorum. Ancak bir iki gazete, dergide yazısı çıkıyor, ya da hallice bir grupta danışmanlık mutlaka yapıyordur. Akademik unvan geliri haricinde, en az onun kadar bir yan geliri vardır.
Aylık yüz TL’lik öğrenci burslarından veriyordur.
Yeşil deseniz, mavi ile birlikte ise sonsuz bir neşe ve mutluluk kaynağıdır.
ÖYLE BİR HOCA Kİ
Atalık tohumları için yapmayacağı bir şey yoktur. Tohum değişim şenliklerini kaçırmıyordur.
Siyanür denen kimyasal hayatımızdan tamamen çıkarılmalıdır. Balta da artık satılmamalıdır.
Askere uğurlama, düğünde halay artık geri kalmış toplum geleneklerinden olup “pandemi” (Nedense Türkçesi “salgın” ama pandemi demeye devam ederek) pandemi döneminde bu törenlerin biraz, ama çok az zor da kullanılarak toplum sağlığı açısından önlenmesi gerekmektedir.
Biraz daha uzatırsak, yeşil alanlarda mangal yakarak ortalığı dumana boğmak, çöplerini olduğu yerde bırakmak, denize şalvarla girmek uzat uzata bildiğin kadar.
Sonuçta yukarıda saydığım özelliklerin tümü olmasa bile emin olun birkaç tanesi sevgili hocamızda vardır.
Özünde çok iyi bir insandır.
Sivrisinek ölmesin diye, ilaç kullanmaz. Bacaklarını örter………. O KADAR İYİDİR.
ZURNA BURADA ZIRT DİYOR
Sunucu; “Hocam kriz daha ne kadar sürer sizce, devletler müdahale etmek zorunda kalıyorlar. İşsizlik önemli sorun haline gelmeye başladı. Büyük işletmeler kapanıyor. Devletler bu işletmelerin kapanmasına müdahale etmeli midir?” sorusunu sorunca. İnanın yüzündeki o masumiyetten, efendiliğinden hiçbir şey kaybetmedi. Son derece inandırıcı ve barışçıl bir şekilde.
Yanıt: “Evet alışık olmadığımız, pandemi ve ekonomik krizi birlikte yaşadığımız, bu güne kadar toplumların karşılaşmadığı bir süreçten geçiyoruz.” diyerek kafasının ne kadar karışık olduğunu öncelikle belirtti. Okulda okuduğu iktisat derslerinde bu olayın karşılığı yoktu. Yine de temel olan, eğitimi süresince öğrendiği, yorumlarının her aşamasında mihenk taşı olan, özgürlüğün esası LİBERALİZME başvurmak en doğru yol olmalıydı.
Devam etti, “Liberal kurama göre 'Laissez Faire est Laissez Passer” burada da uygulanmalı.
Evet, yukarıda paragraf paragraf iyiliklerini methettiğimiz güzel insan farklılaşmaya başlamıştı.
Ne diyordu. Eğer işletme salgına dayanamamışsa, batmalı. Onun yerine, ona verilecek destek yerine yeni kurulacak firmaya destek vermek daha doğrudur. Kıt kaynakların doğru kullanılması şarttır.
Ben bankacılık hayatımda batan şirket patronlarının sefil, aç, parasız pulsuz kaldıklarını görmedim. İstisnalar kaideyi bozmaz.
Ama işsiz kalıp oradan buradan borç dilenen çok çalışanla karşılaştım.
İşsiz kalmaya direnen işçilere “asker uğurlaması, düğün dernekte halay çekenlere” uygulanması gereken zor artık kullanılmalıdır.
KELİMELERİN ANLAMI DEĞİŞİR
Liberalizmin kuralları, mutlu ve gerçekçi bir gelecek için 3-5 çapulcuya ezdirilemez. Hadlerini bilirlerse onlar için de kanarya sevenler derneği açıp, aç açıkta kalmamaları sağlanabilir.
Liberalizm Latince Liber “köle olmayan, özgür” sözcüğünden türetilmiş bir kelime imiş.
Biliyoruz ki dil de canlıdır. Bazen kelimeler ilk ortaya çıktıkları anlamlardan farklı anlamlara evrilebilirler.
HALKÇILIK liberalizmin karşıtıdır. Kıt kaynak olarak parayı değil “İNSANI” öne çıkarır.
Kendini MUSTAFA KEMAL ile eş tutan onca sözüm ona lidere karşılık HALA KURTARICI LİDER DENİNCE İLK AKLA GELEN HER ZAMAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK OLUYOR.