Atatürk, İnönü ve Dersim-(TAMAMI)

Doğu Perinçek sütununu bir mektuba gönül huzuru ile verdi. Bu mektubun sahibi, beni de sıklıkla uyaran, değerli bir Atatürkçü. Onun da olup bitenler karşısında içi yanıyor. Bir farkla: Bizleri eleştirme nedeni, Atatürk’ü, İsmet Paşa’yı yan yana düşünmemiz ve tıpkı Celal Bayar gibi, tıpkı Mareşal Fevzi Çakmak gibi, korumaya çalışmamız. Mektup, Isparta Barosu avukatlarından ADD üyesi Sayın İsmail Akyürek’ten. Akyürek, Dersim tartışmasında katliamla suçlanan ve Cumhuriyetin kuruluşunda yer alan bu mümtaz kahramanları bir arada tutmamızı yadırgıyor. Haklı olduğu yanlar yok değil. Dr. Doğu Perinçek bu konuda ne düşünür bilemem ama ben kendi düşüncelerimi bir kez daha açıklayayım. (Bkz. Bir Numaralı Tanık- Doğan ve isim Yayınları- 3. Baskı)

Devrimci bir başöğretmen

Atatürk bir devrimciydi. Anadolu ihtilaliyle, bir ümmetten bir Ulus yaratan eşi bulunmaz bir kahraman...

O sadece 15 yıllık devlet yaşamına sığdırdığı köklü devrimleri yaparak bizi düşman çizmesinden değil, ayni zamanda köhnemiş bir İmparatorluk’tan “Fikri Hür Vicdanı hür bir ulus yaratan“ evrensel, dünyada eşi bulunmaz bir dahi. Bağımsızlığımızı kazandıran bir devlet yaratmanın yanında, kılık kıyafetten tutun da, özgür düşünen, üniversiteler açan, oradan yetişen kuşaklara yazısıyla, fikir dünyasıyla çağdaşlığı öğreten bir Devrimci bir Başöğretmen. Dünyanın örneğini hâlâ bulamadığı bir önder.

İsmet İnönü, Cumhuriyeti birlikte ilan ettikleri, Atatürk’ün en yakın arkadaşları kendisini yalnız bırakırken onun yanından ayrılmayan bir silah arkadaşı. Atatürk’ü lider kabul ederek onun emrinde, mirasını korumaya çalışan bir Devrimci değil, ancak onun devrimlerini korumakla görevli bir demokrat ilkeler adamı. İsmet Paşa’nın yıllarca yakınında bulundum, onu ve ailesini, yakından tanıdım. İsmet Paşa başta laiklik olmak üzere, Atatürk ilkelerini, O’nun devrimlerini sıcak tutmuş, ölene dek de tarihi görevini yürütmüş bir aile babası. Hep yazdım hep söylüyorum. “Sakın ola Atatürk’le İsmet Paşa’yı ya da o devrin altın kuşağından herhangi birini onunla kıyaslamayın.”

İsmet Paşa’nın yanlışı

İsmet Paşa’nın bence en büyük yanlışı, zamanından önce eğitim ve öğretim seferberliği tamamlanmamış bir toplumun önüne çok partili hayatı koymuş olmasıdır. Bir de çağdaş demokrasilere bir an önce geçilmesi için yapılan hem batıdan gelen baskılar hem de Sovyetlerin yaşattığı 1945 kabusu karşısında bir tercih yapmak durumunda kalması diye düşünüyorum. Bugün Atatürk’ü, onun yanında bulunan silah arkadaşlarını İsmet Paşa, Bayar ve Çakmak olmak üzere hesaba çekmek isteyenler karşısında, hataları ne olursa olsun onlara sahip çıkmak neden yanlış olsun? Bir ülke bir vatan eğer her fırsatta kendi bindiği dalı- ki o dal ki Vatanın bağımsızlığının sembolüdür- keserek onları sorgulamak isteyen gafillere, dalalet hatta ihanet içinde bulunanlara başta O’nun ordusu, O’nun ulusu karşı çıkmaz?

İsmet Paşa elbette bir Atatürk değildi. Rahmetli Bayar’ın bana söyledikleri, feri kaçmış gözlerinden akan yaşlar hâlâ unutamadığım anılardır. Bayar Atatürk’ten söz ederken:

“O bizim babamız, atamız her şeyimizdi” demişti. Köy enstitülerinin kapatılmasına İsmet Paşa’nın suçu gibi bakmak doğru olabilir. Çünkü O İsmet Paşa köy enstitülerini açarken şöyle demişti:

“-Bu benim hayatımın en önemli anıdır. Bu okullar çoğalacak ve Türk milletine ilim irfan götürecek.” (Ş. Süreyya Aydemir- İkinci Adam)

Öyle olmadı ve İsmet Paşa da siyasetin o kahrolası çevresinden gelen telkinlere uydu ve o yolu açan zamanın iki Maarif Vekiline kanarak, o eliyle açtığı kutsal kurumun kapatılmasına ses çıkaramadı.

27 Mayıs’ta Meclis’te yaptığı o konuşmalar ve sonunda gelişen olaylar, İsmet Paşa için bir kefaret sayılamaz mı? Lütfen o koşulları düşünün ve bir de kendi dünyanızda -empati- ile İsmet Paşa’yı ve onun gibi, itilafçı değil, ulusalcı olanların haklarını verin. Ben böyle düşünürüm. Bakalım Doğu kardeşim ne diyecek?

Ben o altın kuşağa ayırım yapmadan minnet ve şükran duymaya devam edeceğim.