Atatürk Kitaplığından çağdaş bir hamle...

Dünya ülkeleri arasında bilgiyi en çok koruyup saklayan ülkelerin başında, hem de en başında Türkiye’nin geldiğini söylesem, her halde bana kimse inanmaz. Gerçekten de öyle... Bu coğrafyada bilgi öylesine korunup saklanıyor ki, inanın ona kimse, bırakın ulaşmayı, onun nerede olduğunu bile bilmiyor... Bilgiyi ve buna ilişkin tüm değerleri böylesine saklamak inanın yalnızca bizim toplumuza özgü bir şeydir, bir başka toplumlarda görülmez. Ülkemizdeki her hangi bir konuyu içeren tarihsel bir çalışmada gereksinim duyduğunuz bilgiyi, ülkemizin müze/kütüphanelerinden daha çok, benzer yabancı kuruluşlarda ulaşmak hem daha kolay, hem de daha hızlıdır. İnanmayan bir denesin. Haklı olduğumuz ortaya çıkacaktır...
Bizim arşivlerimizdeki her bilgi, her tarihsel kaynak/belge , sanki hiç kimselerin görmemesi gereken “gizli bir belgeymiş” gibi büyük bir titizlikle saklanıp korunur. Ona yapıp etseniz de bir türlü ulaşamazsınız. Çünkü bu belge/bilgileri elinde tutan kurumlar/kişiler, bu belge/bilgilere ulaşılmasını kolaylaştırmak için değil, aksine güçleştirmek, taleplerinizi olanaksız kılmak için eğitilip formatlandırılmışlardır.. .
Erişilmeyen bilgi kaynağı yok demektir. Çünkü bilgi bırakın erişilmeyi bir yana, paylaşılmadıkça da bir anlam taşımaz. Bizde ise ne yazık ki tam tersi olmaktadır.
Ama artık bu konuda inanılmayacak kadar iyi bir şeyler oluyor. Örneğin daha önce binlerce kartpostalı yüksek çözünürlü olarak halkının hizmetine sokan, ardından bir çok önemli arşivi yine aynı yöntemle sunan, geleceğin mirası olarak değerlendireceğimiz bir çok belgeyi gerek bağış ve gerekse satın alarak bizlere ulaştıran Atatürk Kitaplığı deyim yerinde ise bir mucizeyi daha gerçekleştirerek bir birinden değerli 704 adet albüm içerisinde 65.000 görseli yıllar yılı süren bir geleneği alt üst ederek bizlere sundu, daha doğrusu hepimizin kütüphanesine bir çeşit armağan etti. Bir kısmı bağış, bir diğer kısmı ise satın almalarla genişletilmiş olan bu gravür, fotoğraf, kartpostal, kültür hazinesi içinde neler yok ki? Bir İstanbul aşığı olan Antoine Ignaca Melling’in “Voyage Pittoresqude Constantinople et desrivers du Bosphore” u, Fossati’nin “Ayasofya Constantinople, As Recently Restored by Order of H.M. the Sultan Abdul Mecjid”i, Boğos Tatikyan’ın “Sülale-i Senniye -i Devlet-i Osmaniye”si, başta olmak üzere Osmanlı İmpararluğunun bir çok yörelerine ait eşsiz görseller yer almaktadır. Ayrıca başta padişah fotoğrafçıları Abdullah Biraderler olmak üzere, 19. Yüzyılın ikinci yarısıyla 20. Yüzyılın başlarında İstanbul ve çoğu Pera’nın Cadde-i Kebir’in de yer alan ünlü fotoğrafçılardan Sebah &Joaillier, Pascal Sebah, Phebüs ya da Paul Tarkul, Gülmez Biraderler, Andremenos, Ali Enis, Ferit İbrahim ve Cumhuriyet döneminin önde gelen fotoğrafçılarından Othmar, başta olmak üzere bir çok ünlü fotoğrafçının albümleri bulunmaktadır. Tüm araştırmacılar için gerçekten bir bilgi kaynağı olan bu yapıtlar artık yalnızca kütüphanelerin tozlu raflarında değil, bundan böyle hepimizin bilgisayarlarında en çok bir tuş uzaklığında yer almaktadır...
Tabi herkesin hizmetine sunulan bu devasa bilgi-kültür hazinesi yalnızca geçmiş asırların yabancı seyyahlar/sanatçılar/gravürcüler ve de sefirleri tarafından yapılmış değerli gravür kitaplarından oluşmuyor, ayrıca yakın dönem Türkiye tarihinin de kimi loşlukta bulunan belgelerini de bizlerin karşına çıkarıyor. Örneğin Yassıada duruşma albümleri, İşgal altındaki İstanbul’a ilişkin ilk kez gün ışığına çıkan fotoğraflar, Anadolu kent albümleri ve Filistin, ve Diğer Osmanlı coğrafyası ile ilgili binlerce görsel...
Bu mucizeyi gerçekleştiren, dünyadaki çağdaş müze/kütüphaneler gibi -hatta daha fazlasını yapan- Atatürk Kitaplığının tüm yönetici ve çalışanlarına yalnızca bu kentin vatandaşı olarak değil, tüm bu bilgi-belgelere gereksinim duyan insanlar için binlerce teşekkür... Dileriz ki Atatürk Kitaplığının bu çağdaş girişimi ülkemizdeki diğer benzerleri için de bir örnek olabilsin...