Atatürk: Yaşamın amacı sevinçtir!

Arjantin Büyükelçisi Villalta’nın Atatürk Anıları:
Türkiye Cumhuriyetini kuran Atamızı tanımış, birlikte çalışmış ve incelemiş kişiler arasında öyle birisi vardır ki, “Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından hemen sonra, ilk kez bu büyük devrimcinin yaşam öyküsünü yazma ve İspanyolca yayınlama (Ocak 1939) şerefine nail olmakla” gurur duyar. Babası İstanbul Başkonsolosu Jorge Blanco Villalta’nın yanında 1930-35 yıllarında bulunduktan sonra, onun yerine geçen Başkonsolos (1934-38) ve Arjantin Büyükelçisi (1975-76) Jorge Gaston Blanco Villalta’dır.

ATATÜRK başlıklı kitabının 1939’da yayınlanan İspanyolcasından sonra 1976’da çıkan İngilizcesi, Atatürk’le ilgili hatıralarını içerir. Sözü kendisine bırakıyorum: “İstanbul’daki Başkonsolosluk görevi nedeniyle, henüz bir büyükelçiliğimiz yokken, resmi davetlerde Atatürk’ün elini pek çok kere sıkmak şerefine nail oldum. Mustafa Kemal’e sürekli gittiğim Park Otelinde rastlardım. Arkadaşlarıyla yemek yer, keyifle dans ederdi. Benim Arjantin Tangosunu nasıl yaptığımla ilgilenir, ona gösteriş olsun diye oturduğu masanın önünden bilhassa geçtiğim zaman, adım atış şeklime dikkat ederdi. Bir keresinde, tüm içtenliği ve gülümsemesiyle, kısacık ama pek dostana bir kaç söz söyledi. Kendisinin, o eşsiz ve büyüleyici varlığını yakinen, dipdiri ve derin bir bağlılıkla hatırlıyorum. Dünya tarihi açısından Kemal Atatürk’ün olağanüstü kişiliği, üzerimizde bıraktığı silinmez etki ile ‘siyasal düşünce tarihine’ damgasını vurmuştur. Askeri bir lider olarak dahiyane harp stratejisi bilgisi, onu tarihin yetiştirdiği en yüce komutanların arasına yerleştirdiği gibi; Çanakkale ve Anadolu’da kazandığı zafer sahneleri, hem savaş sanatı için birer ders, hemde hayranlık uyandıran şaşırtıcı irade gücüne örnektir.”

DEMOKRASİ ÖĞRETMENİ

“Kurtuluş Savaşı sonrası Mustafa Kemal bir kaç yıl içinde vatandaşlarını hukuki, toplumsal, siyasi ve ekonomik olarak manen ve maddeten bir kaç yüzyıl ileri götürdü. Zaman Atatürk için anlamını yitiri, kendisi tarihe mal olduktan sonra başarısının büyüklüğü ülkesinin sınırlarını aşmış, tarihin akışını değiştirmiştir. Atatürk, dünyada herkesin eşit fırsat ve haklara sahip olması gerektiğine inanan bütün toplumların bayrağıdır. Devlet Düzeni’ninin dayandığı üstün ilkelerinin; ne denli gerçekci ve ileri görüşlü, acil ihtiyaçları karşılayıcı olduğunu görürüz. Mustafa Kemal’in en büyük arzusu Halkının, kendi vatanlarında mutlu olmasını gerçekçi yaptırımlarla sağlamaktır” çünkü O “ çağdaş ve iyimser bir düşünürdür. Bu düşünceden aldığı ilhamla inkılaplar gerçekleştirmiştir.. Mustafa Kemal bir demokrasi öğretmenidir, hiç durmadan ve yorulmadan halkını, Cumhuriyetin amaçları konusunda eğitmiş ve tarih de kendisinin haklı olduğunu göstermiştir.”

YAŞAMIN AMACI SEVİNÇTİR

“Atatürk’ün Romanya Şansölyesi Victor Antonescu ile yaptığı son konuşmalarından birinde aldığım notlar yaşamını nasıl bir hayat felsefesine göre düzenlediğini gösteriyor: ‘Hangi filozofların hangi dünya görüşünü benimsediklerini öğrenmek için pek çok kitap okudum. Bazıları her şey hakkında karamsardı. Zaten bir hiçten geldiğimiz ve bir hiç olacağımız için geçici olarak geldiğimiz bu dünyada, neşe ve mutluluğa yer yoktur. Aklı daha başında insanların yazdıklarını da okudum. Bu filozoflar diyorlar ki, zaten bir hiçiz ve çaresiz bir hiçliğe doğru geri gidiyouz, öyleyse var olduğumuz sürede mutlu olalım. İşte ben bu ikinci görüşü, şu şartlarla tercih ettim. Yeryüzünde bütün insanlığı temsil ettiklerini söyleyenler başarısızlığa mahkumdur. İnsan bir bireydir ve ölüme mahkumdur. Kendisi için değil de sonraki nesiller için çalışmak yaşarken mutluluğa ermenin birinci şartıdır. Her insanın kendi tercihleri vardır. Kimi başkalarını eğitir. Çiçek yetiştiren bir insanın onlardan bir beklentisi var mıdır? İnsanları eğitenler, çiçek yetiştirenler gibi çalışmalıdır. Daima saygı duyduğum kimselere düşüncelerimi anlatırım. Ben sebepsiz yere kalbinde bir sır saklayabilen bir insan değilim. Ben bir halk adamı olduğum için, neler düşündüğümü hep halkın önünde açıklarım. Eğer yanlışlık yaparsam insanlar bunu bana söylerler ama bir kez olsun onların beni, açık sözlü olmamakla itham ettikleri olmamıştır. Uluslar mutsuz olmamalıdır. Liderler onları, hayatı sevinç ve sevgiyle kucaklatabilecek bir şekilde idare etmeleri gerekir’ der Atatürk.”
“Ben 1930’da Türkiye’ye geldikten sonra dikkatle Atatürk’ü izledim: Onun her hareketi umuda esin kaynağıydı. Her Türk’ün benliğinde, onun ruhundan bir parça vardı. Atatürk’ün sahibi tek Türkiye değildir, O bütün isanlığa aittir. Kırk yol sonra (1975) görevim beni çok sevdiğim bu ülkeye geri getirdi. Döndüğümde Türkiye Cumhuriyet’inin bu ölümsüz yaratıcısının kabrine hangi duygularla gittiğimi kelimelerle anlatamam. Atatürk’ün çok sevdiği halkının ve kendisinin naaşını koruyan Ankara’nın nail olduğu onur, burasını Yeni Türkiye’nin Aziz Kenti yapmıştır. Blanco Villalta, Ankara, 1976.”

TEŞEKKÜR

Arjantin Büyükelçisi Jorge Gaston Blanco Villalta Türkiye’yi o denli sever ki, 93 yaşında iken dayanamaz ve dünya gözüyle son kez görmek üzere 2002’de Ankara’ya bir uçak bileti alır. Bu sırada hala hayatta olan iki ablası evde onu aramaktadır. Bulamayınca Dış İşlerini ararlar. Onlar da Büyükelçiden haberdar değildir. Sormak için aranacak ilk Büyükelçilik olsa olsa Ankara’dır diye düşünürler ve Villalta’nın Elçilik konutunda misafir olduğu öğrenilir. Villalta’nın büyükelçiliği sırasında onun 1. Katipliğini yapan Ankara’daki Arjantin Büyükelçisi Sayın Sebastian Brugo Marco bu gerçeği tarafıma Eylül 2007 hikaye etmiştir. Anlattığı başka bir gerçek ise Villalta’nın büyük elçiliği sırasında türk hükümetleri tarafından alınan karar ve uygulamalara “Bunu Atatürk Kabul etmezdi!” diye karşı çıkmış olmasıdır. Villaltanın yazdığı Atatürk kitabı bilgi vererek, Türk Tarih Kurumu Yayınlar Dairesine başvurmamı sağlayan (2015) Ankara Arjantin Büyük Elçiliğine minnettarım. (Villalta, Jorge Blanco, 2014, ATATÜRK, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu, Salmat Basım Yayıncılık, İskitler, Ankara (s. XIII).
Daima Gökkuşağında buluşalım.