Atatürk yaşasaydı voleybolla gurur duyardı

Merhaba kıymetli okurlarımız, aramızdan ayrılışının 85. yılında Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, saygı, şükran ve rahmetle anıyorum.

Geçtiğimiz ay bir araştırma yaparken Erol Evcin tarafından kaleme alınan bir yazı ile karşılaştım.

‘Atatürk’ün Spora ve Sporculara Bakışı’ konulu yazıdan edindiğim bilgileri 10 Kasım’da değerlendirmenin iyi olacağını düşündüm.

ATATÜRK’ÜN SPORCU KİŞİLİĞİ

Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılıp Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte ülkenin baştan aşağı imarı; tarım ve sanayide olduğu gibi cumhuriyeti emanet ettiği gençlerin sporla ilgilenmeleri konusuna da büyük önem veriyordu. Spora eğilimli yapısı, sporu ve sporcuları yakından tanıması ve takip etmesi de hayata geçirdiği inkılâpların tutarlı, hızlı ve başarılı bir süreç yaşamasına etki etmişti.

Çocukluğunda hareketli bir kişiliğe sahip olan Mustafa, Selanik Askerî Rüştiyesi’nde okurken Cimnastik Öğretmeni Teğmen Habib Bey’in desteğiyle sporla daha da yakından ilgilenmeye başladı. O yıllarda yerel müsabakaları izlemeye gidecek kadar güreş, cirit ve at yarışlarına ilgi duymaktaydı. Manastır Askerî İdadisi’nde “Cimnastik”, İstanbul’daki Harp Okulu’nda ve Harp Akademisi’nde “Ta’lîm” ve “Tatbikât” derslerindeki başarısıyla ön plana çıkan Mustafa Kemal’in, eğitim hayatı ile askerlik mesleğinin verdiği disiplin ve yeteneği, cumhuriyetin ilk yıllarında spor faaliyetlerine yeni bir yön vermesinde etkili olmuştur.

ATATÜRK, SPOR VE TÜRK İNKILÂBI

Atatürk, Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen bütün inkılâplarda olduğu gibi spor konusunda da örnek ve öncü olmuştur. Çağdaş dünyada spor hayatının önemli bir yeri olduğunu bildiğinden bu konuya büyük önem vermiş; dünyanın gelişmiş devletleri gibi Türkiye’nin de spora önem vermesi gerektiğini sık sık dile getirmiştir.

Gazi Mustafa Kemal, “Muvaffak olmak için her türlü muavenetten ziyade bütün milletçe sporun niteliği, kıymeti anlaşılmak ve ona kalpten sevgi göstermek, onu vatanî vazife saymak lâzımdır.” diyerek Türk milletinin çağdaşlaşma yolunda spora ilgi göstermesini ve bunu vatanî bir görev olarak algılamasını istemiştir.

Atatürk, spor faaliyetlerini bir milletin gelişmişlik düzeyine, medenî kabiliyetine ve inşa ettiği uygarlık seviyesinin yüksekliğini gösteren unsurlardan biri olarak görmüştür.

ATATÜRK, SPOR VE MİLLÎ EĞİTİM

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında, birçok alanda olduğu gibi spor alanında da önemli eksiklikler göze çarpıyordu. Mustafa Kemal bu sorunları derinlemesine inceleyerek arkadaşlarıyla her fırsatta spor konusunda fikir alışverişinde bulunmuştu. Söz konusu eksiklikleri giderip etkili adımlar atarak dünyadaki gelişmeleri takip etmek görevini de TBMM Hükümetine vermişti.

Bu sürecin ardından 1932-33 öğretim yılında Ankara’daki ‘’Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü’’nde ortaokullara beden eğitimi öğretmeni yetiştirmek üzere üç yıllık “Beden Terbiyesi Şubesi” açılmıştı. Atatürk, kadınları da sportif faaliyetlerin içinde görmek istemiş ve 1937’den itibaren kız öğrencilerin de bu bölümde eğitim görmesini sağlamıştı.

Kız çocuklarının zihinsel, fikirsel ve ruhsal olduğu kadar bedensel olarak da vatan ve milletin yüksek menfaatlerini her zaman savunup koruyacak biçimde yetiştirilmelerinin ‘Millî terbiyede esas’ olması gerektiği düşünmüştü. Böylelikle Türk kadınları da aldıkları eğitimler sonunda sportif faaliyetlerde yer almaya ve önemli başarılara imza atmaya başlamışlardı.

ATATÜRK’ÜN KIZLARI

Özellikle Cumhuriyetimizin 100. yılında Milli Takımlar düzeyinde çok büyük başarılara imza atan Türk voleybolu, bu özel yılı erkeklerde 2, kadınlarda ise 3 kupa ile taçlandırdı.

‘Atatürk’ün Kızları’ unvanı bundan 43 yıl önce Eczacıbaşı kadın voleybol takımına verilmişti. 1980 yılında Türkiye'ye uluslararası arenada ilk önemli voleybol başarısını Avrupa İkincisi olarak yaşatan Eczacıbaşı’nın voleybolcuları, onur duyduğumuz bu başarının ardından Türk basını tarafından 'Atatürk'ün kızları' olarak anılmaya başlandı.

Turuncu beyazlılar, 2019 Yılında Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından ilk kez bir spor kulübüne verilen “Kadınlar ve Spor Dünya Ödülü” ile Atatürk’ün cumhuriyetin ilk yıllarında belirttiği bedenî, fikrî ve hissî terbiyenin seviyesini saha dışında da tüm dünyaya göstermiş oldu.

Kurtuluş Savaşı’nda savaş meydanlarında yazılan inanılmaz bir destan yazan Türk Kadınının, Cumhuriyetin 100. Yılında dünyanın her yerinde hayranlıkla takip edilen voleybolcularını görseydi Atatürk büyük gurur duyardı. Filenin Sultanları da bu sezon elde ettiği tarihi başarılarda Atatürk’ün Türk kadınlarına tanıdığı imkanlar ve verdiği haklar sayesinde bugüne ulaştıklarını hep bir ağızdan söylediler. Ulu Önderimizin Türk kadınından beklentilerini tam olarak karşılayan voleybolcularımızı bir kez daha tebrik ediyorum.

Kıymetli okurlarımız,

85. ölüm yıldönümünde Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal’i anarken onun spor ve sporcularla ilgili düşüncelerinden ‘Haberiniz Olsun’ istedim. Kalın sağlıcakla.