Atatürk’e saldıranlar kime hizmet etti?..
Rıza Nur adlı şizofrenin günümüze kadar uzanan müritlerinin tek görevi içlerindeki derin pisliği kusmak mıdır acaba?..
Bu soruyu dünkü yazımızda yanıtlamaya çalışırken, Gazi’ye saldıran “Derin Tarih” adlı zırvanın başındaki güruh ile Nurcu kılığındaki bir terbiyesizin ardındaki karanlık mekanizmanın deşifre edilmesi gerektiğini de yazmıştık...
Demiştik ki, “Kim saldı bunları ortaya?.. Arkalarında aslında kim var, kimden destek alıyorlar ve hangi tarikatta, cemaatte ya da rezilce olayların yaşandığı hangi “yurt”ta büyüdü bunlar?..”
Bu soruların tek amacı ağzı bozuk bir kaç tetikçinin kimlerden beslendiğini sorgulamak değildi... Asıl sorunun hedefi şuydu; “küfür müritlerinin ipleri kimin elinde ve aslında kime- neye hizmet ediyorlar?..”
İşte bu yüzden yinelemekte yarar var; Atatürk’e yönelik saldırıların tam da 16 Nisan’daki referandum oyununun ardından gelmesi kesinlikle rastlantı olmamalı...
Çünkü çok büyük bir oyun oynanıyor ortada... Gündemi değiştirmek, toplumun en duyarlı olduğu Atatürk gibi bir deha üzerinden dikkatleri dağıtmak, yani 16 Nisan’daki sandık rezaletini unutturmak için “derin” ve sinsi bir tiyatro sahneleniyor...
Karşı devrimcilerin her şeyi planlı çünkü... Toplum mühendisliğinin tetikçileri Atatürk’e saldırırken de işte o plana göre hizmet ediyorlar...
Yani ülke insanlarının dikkatlerini başka konulara çekmek, sosyal medyayı, gazeteleri ve yazarları referandum tepkisinden hızlıca uzaklaştırmak için Atatürk’e kin kusanlar birer kaos taşeronu olarak piyasaya sürüldüler...
Velhasıl 90 yıl önce Atatürk’e karşı durarak iğrenç iftiralarla cumhuriyeti baltalamak isteyen ruh hastası Rıza Nur kime hizmet ettiyse, günümüzde cumhuriyetin baltalandığı referandum sonucuna tepkileri azaltmak için Atatürk üzerinden gündemi değiştiren alçaklar da aynı misyonun uşağıdırlar...
UNUTTURULAN 16 NİSAN...
Farkında mısınız; birkaç tane çakal müridin Atatürk’e yönelik ahlaksızca hezeyanları, iftiraları ve çamurları, gazeteleri, siyaseti, özellikle de sosyal medyayı meşgul ettiğinden bu yana, 16 Nisan’ın ardındaki tartışmalar da gündemden hızla düşüverdi...
Zaten 16 Nisan’ın ardından sonucu kabullenme ve geriye çekilme gafletine düşmeye başlayan siyaset merkezleri hızla unuttular referandumun ardındaki “derin” oyunu...
Gazeteler de unuttu sandık rezaletini, sahte pusulaları, mühürsüz zarfları, tuhaf seçim sonuçlarını, YSK’yı, AİHM’i ve referandum skandalına karşı yasal mücadeleyi...
Ve kamuoyu, Atatürk’ü gündem değiştirmek için kullanan sinsi ve derin uşakların yarattığı kaos gündemiyle neredeyse bir tarafa itti 16 Nisan’ın ardındaki mücadele zafiyetini, vahim duyarsızlığı ve de boş vermişliği...
Peki; yobaz tetikçilerin gündem değiştirme operasyonunda kullanılması sürerken, iftiracı ahlaksızlar siyasetten, bürokrasiden, yargıdan gerekli tepkiyi almazken ve kamuoyu haklı olarak Atatürk’e yönelik iğrenç saldırılara isyan ederken, hangi skandallar gündemin gerisinde ilerliyor acaba?..
EĞİTİME SİNSİ HANÇER!..
Atatürk düşmanlarının yandaş ekranlardan kin kusmaya başlamasından birkaç gün önce Milli Eğitim üzerinden oynanan “yurt” oyunundan kaç kişi haberdar?..
İşte Atatürk’e yönelik saldırılar olmasaydı kamuoyunun geçen haftadan itibaren belki de hararetle tartışacağı en önemli konulardan biri;
Çocuk istismarı haberlerinin eksik olmadığı ülkemizde, AKP 6 Mayıs’ta skandal bir uygulamaya daha imza attı.
Kendini savunamayacak yaşta olan ortaöğretim öğrencilerine yönelik “yurt” açma hizmeti sadece devletin sorumluluğuyken, yapılan bir değişiklikle üçüncü şahısların yurt çalıştırmasının önü açıldı.
6 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayımlanan “Özel Öğrenci Barınma Hizmetleri Yönetmeliği”nde şu vahim değişiklikler yapıldı;
Gerçek ve tüzel kişilere ortaokul, imam hatip ortaokulu, ortaöğretim ve yükseköğretim düzeyinde yurt, pansiyon, apart, stüdyo daire açma hakkı verildi
Özel yurtların açılması için en az 40, pansiyon için 30, apart ve stüdyo daire için 10 öğrenci şartı getirildi.
Yurtlarda Teftiş Kurulu’nun (Milli Eğitim müfettişleri) denetim yetkisi saklı tutuldu.
TEKKELER HORTLATILIYOR!..
Eğitim- İş Genel Merkezi; tarikat merkezlerindeki “tecavüz” rezaletlerinin sarsıntısı geçmeden, MEB’in yurt işletmeciliğiyle ilgili bu skandal kararının nelere yol açacağını şöyle duyurdu;
“Devlet, 18 milyondan fazla çocuğun eğitiminden, onurlu, düzgün bir yaşam sürmesinden ve evrensel değerlere bağlı yurttaşlar olarak yetiştirilmesinden sorumludur. Milli Eğitim Bakanlığı zorunlu eğitim düzeyindeki öğrencilerin sadece yüzde 1’ine, yükseköğretim düzeyinde ise sadece yüzde14’üne barınma hizmeti verebilmektedir. Ortaokul düzeyinde açılacak yurtlar mutlaka Milli Eğitim Bakanlığı tarafından işletilmelidir. Karaman’da, Aladağ’da, İzmir’de yaşanan olaylar tüm kamuoyunun vicdanını sızlatmışken, ortaokul düzeyinde özel teşebbüse yurt açma yetkisi verilmesi kabul edilemez. Devlet eğitimi, tarikatların, Cumhuriyet düşmanı vakıf, dernek veya cemaatlerin eline terk edemez. Bu değişiklikler, neredeyse tekke ve zaviyelerin geri getirilmesidir. Bu madde devletin hesap sorabilme ve hesap verebilme ilkelerine aykırıdır. Maarif Müfettişlerinin denetlemediği kurumlarda siyasi yandaşlık ön plana çıkacak, istismar vakalarının üzeri daha kolay örtülecektir. Telafisi mümkün olmayan bir yola girilmek üzeredir.”
Eğitim-İş’in bu çok önemlisi uyarısından şu sonuç da çıkıyor; Bağnazlar Atatürk’e saldırarak gündemi değiştirirken, Milli Eğitim’in tarikat ve cemaatlerin daha hızlı mürit yetiştirmesi için yaptığı vahim mevzuat değişiklikleri de profesyonelce gözden kaçırılıyor... Velhasıl cumhuriyete yönelik “derin” taarruz dört koldan sürüyor...