Atatürk’ü anarken, yapılan 12 hatayı unutmamak

10 Kasım Cuma günü ulu önder Atatürk’ü, ebediyete intikalinin 79. yılında tükenmez bir özlem, sevgi ve saygıyla anacağız. Atamızı ölüm yıldönümlerinde anarken böyle bir öndere, ulusal kurtarıcıya, büyük bir devrimciye ve bizlere temelleri sağlam bir cumhuriyet bırakan lidere sahip olmanın gurur ve kıvancını yaşarken, fiziksel yokluğunun verdiği burukluk yanında, O’nun çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkan bir Türkiye Cumhuriyeti hayalinden hızla uzaklaşıldığının üzüntüsünü de içimizde hissetmekteyiz.
Türkiye’de Atatürk’ü anlama ve onun ilkeleri doğrultusunda çağdaş refah ve medeniyet düzeyini yakalama ülküsünün iyi anlaşılmadığı, Atatürkçülüğün bazı dönemlerde kimilerince olumsuz kullanıldığını kimse yadsıyamaz. 1980 sonrası 10 Kasım’ları bir matem günü olmaktan çıkarmak gerektiği üzerinde durulmuştur. Ancak, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramına "Atatürk'ü anma" eklemesi yapılsa da, bu dönem belki de Atatürk'ün ilke ve devrimlerinden uzaklaşma daha da artmıştır.

BUNLARI YAPMASAYDIK

Bize göre, Atatürk’ü milletçe yoğun olarak hatırladığımız ve andığımız milli günlerde ve 10 Kasımlarda da yapılması gereken, sadece Atatürk'ü anmak değil, O’nun ve arkadaşlarının kurtuluş mücadelesini, bizlere yüklediği sorumluluklar ve gösterdiği hedefleri hatırlamak, bunları ne derece yerine getirdiğimizi sorgulamaktır. Türkiye’nin bugünkü durumunu değerlendirirken, Atamızın ölümünden sonra yaşananlardan bazılarını sorgularsak;
*1945 yılında çıkarılan Çiftçiyi Topraklandırma Yasasını daha üzerinden 5 yıl geçmeden değiştirerek, bir toprak reformu yasası olmaktan çıkarmayıp tam uygulasaydık!
*1952 yılında NATO üyeliği ile birlikte, Kurtuluş Savaşı'yla Batı emperyalizminden kurtarılmış Türkiye’yi emperyalizm sarmalına sokmasaydık!
*II. Dünya Savaşı sonrası ABD’nin ülkelere sızma planının aracı olan Marshall Planına dâhil edilmediğimiz halde, ABD’ye başvurarak kendi isteğimizle yardım almasaydık. Vatandaşımıza ABD buğdayı, margarini, okul çocuklarımıza zorla ABD süt tozu içirmeseydik. ABD barış gönüllülerini memleket içine salmasaydık!
*1940 yılında Türkiye’de bir eğitim savaşı başlatan, dünyaya örnek olmuş, ilk kez okuma yazma ile tanışan köylerden büyük yazarlar, ressamlar, müzisyenler çıkaran köy enstitüleri eğitim modelini 1954 yılında bitirmeseydik!
*Bundan sonra oluşturulan, ilk ve orta öğretime değerli öğretmenler yetiştiren, öğretmen okullarını, eğitim enstitülerini kapatmasaydık!
*Tevhidi tedrisatı ortadan kaldıracak adımlar atmasaydık. Memleketi dini tarikat ve cemiyetlerin eline bırakmasaydık!
*Memleketi hizaya sokma iddiasıyla her 10 yılda bir askeri darbe yapmasaydık. Özellikle 1980 ihtilali ile Atatürkçülük adına ülkenin sistemini, O’nun ad ve ilkelerine uygun düşmeyen bir yola koymasaydık!
*Bilinen askeri müdahaleler yanında, genel olarak müdahale sayılmayan, toplumu rayından çıkaran sivil darbelere izin vermeseydik!
*Üniversiteleri ıslah edeceğiz derken YÖK gibi anlaşılmaz ve içinden çıkılmaz bir sistemi ülkenin başına sarmasaydık!
*Liberalleşme sevdasıyla, özelleştirme uygulamaları ile ülkenin sahip olduğu ekonomik değerleri satıp yok etmeseydik!
*TSK, üniversiteler, yargı vb. temel kurumları neredeyse işlevsiz kılacak çakma davalara yol vermeseydik!
*Vatandaşına silah doğrultup öldürecek kadar gözü dönmüş hainleri içinde barındıran, dini görünümlü, uluslararası bir hain çetesine devletin önemli kurumlarını teslim etmeseydik!


HALİMİZ NASIL OLURDU?

Benzer sorguların, tümünü sıralamaya kalksak ciltlere sığmaz. Şimdi kendimize şu soruyu soralım. Bu sıralananlar yaşanmasaydı, Türkiye’nin bugünkü durumu nasıl olurdu veya Türkiye bu durumda mı olurdu? Maalesef bu sorulara olumlu yanıtlar verme olanağı yoktur. Yaşadığımız olumsuzlukların sorumlusu olarak dışarıda üst akıl, içerde işbirlikçi ve hain aramayalım. Kendimizi temize çıkarma kolaycılığına kaçmadan cevap verelim. Ekonomik terimlerle ifade edersek, yaşananlardan bu ülkedeki her birey farklı düzeylerde de olsa müteselsil (zincirleme) olarak sorumludur. Çuvaldızı doğru yere batırmak adına son bir soruyla yazımızı tamamlayalım. Türkiye’de Atatürkçü ve Kemalist geçinenler gerçek Atatürkçü olsaydı Türkiye tüm bu olanları ve mevcut sorunları yaşar mıydı?