Atatürk’ün Suriye ile birleşme amacı gerçek olur mu?
Birinci Dünya Savaşı esnasında 1916’da İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusya arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun idaresi altında olan Anadolu, Şam ve Irak’ın kendi aralarında bölüşülmesi planı kabul edilmişti. Ekim 1917’de Çarlık Rusya bir devrimle yıkılınca Lenin hükümeti anlaşmadan çekilir. Bu dönem tarihçiler tarafından nadir araştırıldı, ancak kapsamlı bir analize ve sorgulamaya tabi olmadı. Zira Soğuk Savaş dönemi, dünyayı taraftarlıkta iki keskin kampa böldüğü gibi objektif ilmi muhasebeyi de imkânsız kıldı. Savaştan iki sene sonra 1916’da kabul edilen Sykes-Picot mutabakatının ardından savaşı kazanan kampta İngiltere ve Fransa ile birlikte hareket eden Rusya’da bir rejim değişikliğinin olması manidar değil midir? Yeni Rusya’nın bu antlaşmadan çekilmesi sadece yeni Lenin hükümetinin anti emperyalist, anti sömürge politikaları ile izah edilebilir mi?
Rus devriminden hemen sonra ABD, Birinci Dünya Savaşı’na müdahil oldu. Bu gelişme yalnızca Rusya’nın savaşın dışında kalması sebebiyle Osmanlı-Alman-Avusturya-Macaristan paktına karşı zayıflayan İngiltere-Fransa-İtalya blokuna destek olarak mı okunmalı? Yoksa İngiltere ve ABD’nin Uluslararası Siyonist mahfilin Mısır, Filistin, Lübnan, Suriye, Irak ve Anadolu için tasarladığı Büyük İsrail Projesi’nin çalışmaları ve hedefleri çerçevesinde de mi değerlendirilmelidir? Tevafuk muydu, değilse tüm bu olayların bu derece müthiş gerçekleşmesi bir tesadüf sonucu muydu? Bu konular tartışılmaya değer. Bu devletler ve onları harekete geçiren uluslararası ticaret, sanayi ve finans kapitalizmin coğrafyamızı ve toplumlarımızı dil, din ve ideolojik farklılıkları istismar ve suistimal ederek parçalanması planı yürürlüğe kondu.
CETVELLE SINIRLAR ÇİZİLDİ
Şam, Anadolu ve Irak coğrafyasını Yahudi (Filistin), Marunî Katolik (Lübnan), Sünni, Alevi, Dürzi (Suriye), Türk, Kürt, Ermeni, Süryani (Anadolu), Şii, Sünni, Kürt, Türkmen, Keldani, Süryani, Ezidi (Irak) olarak paramparça ettiler. Sömürge devletler cetvelle suni sınırlar çizdi. Açın dünya haritasını inceleyin, coğrafyamızda yer alan devletlerin sınırlarını seyredin. Devenin şekli şemalı bile bundan daha düzgündür. Bugün bile Türkiye ve Suriye arasında resmi bir hudut tespiti yoktur. İki ülke arasında sınır antlaşması dahi imzalanmamış. Bu sebeple coğrafyamızın halkları Emperyalizme ve onun dayattığı dil, din ve ideolojik bölücülüğe karşı savaştı.
Mısır (Nil Deltası), Şam (Suriye, Lübnan, Filistin) ve Irak’ta verilen Milli Kurtuluş Mücadelesi, Anadolumuzda verdiğimiz Milli Kurtuluş Savaşımız kadar önemli ve değerlidir. Ülkemizde bu tarihin az bilinmesi ve eğitim kurumlarımızda öğretilmemesi büyük bir eksikliktir. Bu da aslında emperyalist müdahalenin ve çıkarlarını müstevli ile birleştirmiş mahalli işbirlikçilerin bilinçli bir yaptırımıdır. Zira coğrafyamızın halkaları arasındaki dayanışma, kardeşlik ve geleceği birlikte kurma arzusu onların habis varlıkları ve rejimleri için ciddi bir tehdit oluşturur.
DEVRİMCİLERİN ORTAK İRADESİ
Bize karşı güç ve imkânlarını tevhit etmiş emperyalist devletlere karşı bölgemiz halklarının birliğini idrak eden başta Türkiye’de Mustafa Kemal ve yoldaşları, Suriye ve Irak devrimcileri ortak bir irade ve cephenin zaruriyetine müdriktiler. Emperyalist devletlere karşı savaşırken bu devletlerin payandası olan iç düşmanlara karşı da o seviyede mücadele ettiler. Mücadeleleri kısmi bir başarı getirdi. Türkiye, Suriye ve Irak bağımsızlıklarını kazandılar ancak Kıbrıs, Lübnan, Filistin ve Ürdün bu bütünün içinden koparıldılar. Mustafa Kemal coğrafyamızın oluşturduğu bütünselliğe, farklı dil, din, mezhep, ideoloji ve hayat tarzlarının özeline ve iç içe geçmiş hassas konumuna vakıf olduğundan, ayrı bir üniter milli devlet formülüne ek olarak, Suriye ve Irak ile federal veya kon-federal bir ortak devlet projesi üzerinde durdu. Farklılıklar arz etse de ABD ve Almanya gibi ülkelerde merkezi devlet çatısı altında eyaletlerin kendi içinde özerk idareler ve yasaları olan federal bir sistem yürürlüktedir.
Dünyada resmi adı konfederasyon devlet olan tek ülke İsviçre’dir. Almanca, Fransızca ve İtalyanca konuşan bölge idarelerin (devletçiklerin) bir araya gelerek oluşturdukları bir Kon-federal ülkedir. Bir zamanlar ABD’de federal sistem ile kon-federal sistemi isteyen Kuzeylilerle Güneyliler arasında şiddetli bir savaş yaşanmış ve federal devlette ısrar eden Kuzey Eyaletleri üstün gelmişti. Güney Eyaletlerin federal devletten kopup kendi devletlerini kurma talebi milyonlarca Amerikalının ölümüne ve on binlerce insanın sakat kalmasına sebep olmuştur. Bu tarihi olaylardan yakinen haberdar olan Mustafa Kemal bölgemizin konumuna federal bir sistemin daha münasip olacağını düşünüyordu. Hem bağımsızlığı ve egemenliği korumak hem de ilerleme, istikrar ve zinde olmak için Türkiye, Suriye ve Irak arasında bu ülkelerin halklarının siyasi, iktisadi ve askeri birlikteliği için federal bir sistemin ihtiyacına atıfta bulunmuştur.
MUSTAFA KEMAL’İN SURİYE BAŞBAKANI’NA SÖYLEDİĞİ SÖZ
Atatürk, 1937 yılında Türkiye’yi ziyaret eden Suriye Başbakanı Cemil Mardam’a şöyle diyordu: “... Ben bütün kuvvetimi ve kudretimi bu imparatorluk içindeki Türk olan unsura hasretmek zorunda kaldım. Ancak ben bu işi yaparken çok emindim ki asırlardan beri beraber yaşamış, dindaşlık yapmış insanlar ayrılmazlar. Yalnız imparatorluğun yarattığı bir takım sui tefehhümlerin [kötü anlayışların] unutulabilmesi, nihayet beraber yaşamış bu insanların birbirlerini anlayabilmesi için muayyen bir zamanın geçmesi lazımdı. Bugün henüz gelmiş olduğuna itiraf ederim ki kani değilim. Fakat o gün gelecektir… Sorunları çözmek için kuvvetli olmak gerekir. Türkiye kuvvetini kurmuştur. Suriye de mükemmelen kuvvet yapabilir. Fakat Suriye’nin ellerini kollarını bağlamışlar. Çözünüz onları, koparınız o bağları!”
O gün geldi. Emperyalizm, Siyonizm ve mahalli uşakları ile muhbirleri güvenlik yalanlarıyla Türkiye ve Suriye arasına suni sınırlar ve duvarlar inşa ettiler. Birlikte ve bir olmamak için iki ülke arasına mayınlar döşedi. 1998-2011 arasında BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ve BİP (Büyük İsrail Projesi) uğruna sınırları kaldırdılar, duvarları yıktılar ve mayınları temizlediler. Bugün de güvenliğimiz, egemenliğimiz ve toplumsal huzurumuz yalanlarına sarılarak bu duvarların örülmesini, mayınların döşenmesini isteyen habis faaliyetler sahnelenmektedir. Bugün Mustafa Kemal’in özlemini duyduğu Ankara-Şam birlikteliğini sağlama ve yeniden inşa etme günüdür. Bugün Mustafa Kemal’in 100 sene önce amaç edindiği tarihi fırsat oluşmuştur. Bizi bölen Emperyalizm ve Siyonizm’e karşı Türkiye ve Suriye milletinin birliği Türkiye ve Suriye’nin bağlı ellerini çözecektir. Yeni bir dünya kuruluyor ve Anadolu-Şam Federal Devletinin doğuşunu mümkün kılan bir ilahi tevafuk içindeyiz. Sırtımızda tarihe, Mustafa Kemal’e, evlatlarımıza ve gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuz var.