‘Ateş’ çemberini kim körükledi?.

Türkiye’nin ve AKP iktidarının hem Suriye hem de burayı kan gölüne çeviren IŞİD günlüklerinde vahşet ve ölümden başka bir şey yok!..
AKP iktidarı, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne hizmet etmek isterken yalnızca en yakın komşusunu yitirmedi, o komşunun kan gölüne dönüşen toprakları üzerinden Türkiye’ye acı ve ölüm de ithal etmiş oldu!..
Çünkü Antep, Ankara, İstanbul ve Hatay’ın Reyhanlı Sınır Kapısı’nda IŞİD militanlarının geçen yıllarda yaptığı intihar saldırıları ve yüzlerce masum yurttaşın acısı unutulmadı...
İşte o acıların perde gerisinde, Suriye’yle hiç yoktan başlatılan düşmanlık ve oradaki iktidar karşıtı muhalif grupların yarattığı şiddetin Anadolu topraklarına yansıması da var...
Aydınlık çok yazdı, IŞİD militanlarının Hatay ve Antep’in köylerinde, hatta kent merkezlerinde rahatlıkla bomba üretmesini, militan yetiştirmesini, cinayetler işlemesini...
Kamuoyu unutmadı, gafil siyasetçilerin bazen de “iyi çocuklar” diye nitelendirdiği silahlı IŞİD militanlarının çarşılarda pervasızca gezmesini ve yurttaşları ürkütmesini...
Velhasıl; Suriye’ye düşmanlık edeyim derken, Şam karşıtlarının cirit attığı, militan topladığı, lojistik güzergâh olarak kullandığı bir ülke haline getirildi Türkiye...
Suriye topraklarında IŞİD ve yandaşlarının Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik saldırılarında 40’tan fazla şehit verilmesi de hatalı politikalarının yol açtığı acıları katmerli hale getirdi...
İşte o şehitlerden ikisinin yüreklerde yarattığı yangın, bu ülkeyi yıkıcı dış politikanın kanlı girdabına sürükleyenlerin yüzüne can havlinin hiç çıkmayacak küllerini de savurdu...

ZİNCİRE VURULMUŞ ŞAHADET

Geçen yılın aralık ayında, Suriye topraklarında, Türk toplumunun yüreğine hançer gibi saplanan bir olay yaşandı...
IŞİD, daha önce defalarca yayımladığı katliam videolarından birini daha internete koydu ve arkalarında yanan ateşten kaçmaya çalışan asker kıyafetli iki gencin yürek burkan çırpınışları tüm dünyada dehşet uyandırdı...
IŞİD kaynakları, görüntülerdeki iki kişinin Türk Ordusu’nun Suriye’deki birliklerinde görevli “asker”ler olduğunu duyurduğunda, kamuoyunda büyük bir infial yaşandı ancak AKP iktidarı bu dehşet verici olay karşısında sessiz kalmayı tercih etti!..
Görüntüler izlenecek gibi değildi... Çünkü elleri bağlanmış iki askerimiz, arkalarından yükselen ve kısa süre sonra vücutlarını saran ateşten kurtulamıyor, yanarak feci biçimde can veriyordu!..
Bu dehşet verici olayın ardından toplum infial halinde, sosyal medyada vahşetin perde gerisini ve kurbanların kimliğini sorgularken, siyaset kurumları, devletin bürokrasisi ve ne yazık ki Genelkurmay bile suspus oldu...
Ancak bu vahşet, terör olaylarının ne yazık ki sıradanlaştırıldığı bir ülkede kısa sürede unutulsa da ateş düştüğü yeri yakmaya devam etti...
Ve bu vahşetten ne yazık ki on ay sonra, Suriye’de IŞİD’li teröristlerin yaktığı insanların Türk askerleri olduğu kabul edildi...
İşte canice katledilen askerlerden Sefer Taş’ın “şehit” olduğu ailesine aylar sonra bildirilmesine rağmen, devlet de siyaset de Genelkurmay da şoke edici biçimde suskun kalmaya devam etti!..
Devlet, Sefer Taş’ın ailesine gizlice “şehit” olduğunu bildirirken, bir başka ülkenin topraklarında canice katledilen iki masum askerle ilgili ne bir tören düzenlendi ne bir açıklama yapıldı ne de bir tepki ortaya konuldu...
Herkes farkındadır; Sefer Taş ve Fethi Şahin adlı askerler AKP iktidarının rezalet Suriye politikasının kurbanlarıdır... Yani iki askeri IŞİD cellatlarının kanlı ateşinin içine atanlar baştan bellidir!..
Peki; Türkiye, milyarlarca liralık sosyoekonomik zarara yol açan Suriye politikasının bedellerini ödemeye devam ederken, niçin şehit oldu Sefer Taş ve arkadaşı?..
Söyler misiniz; ülkelerinde askerlik çağına gelmelerine rağmen, vatanlarını kaderine terk ederek kaçan yüz binlerce Suriyeli genç Türkiye’de keyif çatarken, onlar için ateşe atılan şehitlerimizin yüreklerde süren yangınları söner mi?..

KILIÇDAROĞLU'NUN UYARILARI

IŞİD vahşetinin Suriye’de yaktığı askerler dün de ne yazık ki gündeme gelmedi...
Ancak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun dünkü grup toplantısında yaptığı konuşma, Suriye topraklarında yeni şehitler verilmemesi konusunda dikkat çekici uyarılarda içeriyordu...
“Biz askerin İdlib’e gitmesine destek veriyoruz” diyen Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin Suriye politikasının skandal bir çizgiye gelmesini eleştirirken şöyle demişti;
“Yanlış politikalar sonucu 4 milyon Suriyeli Türkiye’ye geldi. Şu ana kadar 30 milyar dolar harcandı... Türkiye şimdi kimden yana tavır alıyor? Esad’dan yana... Adamın burnunu böyle sürterler işte. İdlib’de kim var?.. Tahrir El Şam... Bunların çekirdeğini El Nusra oluşturuyor. El Nusra’yı Erdoğan terör örgütü olarak görüyor mu? Tam tersine, El Nusra’ya silah da gönderdiler cephane de gönderdiler.”
“Suriye konusunda yapılacak yeni hatalarla ilgili bedeli bu ülkenin fakir fukara çocukları ödeyecek” diyen Kılıçdaroğlu İdlib’le ilgili düşüncelerini de altı madde halinde şöyle duyurdu;
“Türkiye, AKP’nin yanlış Suriye politikasının bedelini ödemeye devam etmektedir. İdlib’den gelecek her şehidin sorumlusu Erdoğan’dır. İdlib’deki cihatçıların temizliği Türkiye’ye havale edilmiştir. Erdoğan’ın beslediği cihatçı örgütlerle şimdi TSK çatışacaktır. TSK’nın Fırat Kalkanı’ndan çok daha fazla sorunla karşılaşacağı açıktır. Siviller Türkiye’ye yönelebilir... Cihatçı teröristlerin Türkiye’ye sızması olabilir...”
CHP liderinin uyarılarının özeti şudur; Türkiye, Suriye batağında dikkatli olsun, başka Mehmetçikler de bağnazlık ateşine atılmasın... Doğru söze ne denir?..