Atilla Oral’ın ardından
Çoğumuz onu hem yazar hem de koleksiyoncu yönüyle tanırız. Ama asıl özelliği bin bir özenle hazırladığı o devasa kitapları yanında taşıdığı küçük bir bavulla yine kendisinin bir gezgin kitapevi gibi pazarlaması idi. Çünkü, içeriği kadar cüssesiyle de bir hayli ağır olan bu kitapların meraklısını bilir, onlara yazdıklarını böylesine pratik bir yöntemle ulaştırırdı.
Yazarlığı denli koleksiyonculuğu da bir hayli sıkıydı. Peşine düştüğü, ya da kitapları için vazgeçilmez olan belge ve fotoğraflardan oluşan görselleri ne pahasına olursa olsun elde eder ve onları cömertçe kitaplarına koyarak bizlerle paylaşırdı.
Kimilerine göre Kuvayı Milliyeci bir yazar olarak da tanımlanan Atilla Oral, her bir şeyden önce titiz bir araştırmacı idi. Hangi konuyla uğraşırsa uğraşsın, o konuda yazılmış her bir dokumana ulaşmanın yolunu ve de yöntemlerini çok iyi bilirdi. Kendine özgü bu yöntemleri sayesinde neredeyse imkansız denilecek belgelere sahip olduğuna çok kez şahit olunmuştur.
Genel bir tanımlamayla milliyetçi damarı keskin olan bir yazardı. Iskalanmış, her hangi bir şekilde unutulmuş, yok olmaya ramak kalmış kimi konuların üzerine gider, bir başkasının makale bile yazmakta zorlanacağı bu konulardan şaşırtıcı ve de hayranlık duyulacak bir biçimde kitaplar yapmanın üstesinden gelirdi.
Atilla Oral iyi bir yazar, titiz bir araştırmacı olduğu kadar korkunç bir koleksiyoncu idi. Özellikle de milli mücadele tarihimiz ve de hemşerisi olmaktan her zaman gurur duyan İzmit (Kocaeli) ile ilgili gerekli ve de –bize göre- gereksiz her bir şeyi, bütçesini zorlayacak bir şekilde, hatırı sayılar ücretler ödeyerek toplardı. Bu açıdan adeta İzmit’in yürüyen bir hafızasıydı. Her hangi bir koleksiyoncu/araştırmacı bu kentle ilgili bir çalışma yapacağı zaman mutlaka, onunla görüşme ihtiyacını hisseder ve de bu konuda merak ettiği her bir sorunun yanıtını bulurdu. Hiç unutmamam, üzerinde nereye ait olduğunu bilmediğim, 30’lu yıllara ait bir bisikletçi grubunun bir yapı önünde poz verdikleri bir fotoğrafı bulmuştum. Amacım bu fotoğrafın nerede çekildiğini bulmaktı. Fotoğrafta yer alan mekan o sıralarda üzerinde çalıştığım konuyla çok ilgiliydi. Bir rastlantı sonucu ona da gösterdim. Bana, yalnızca fotoğrafın nerede çekilip, mekanın ne olduğunu değil, üzerinde yer alan altı kişinin de adeta biyografisini eksiksiz söyledi. Ve her bir sporcu bisikletçinin o dönemde kimlerin oğlu, yeğeni ya da akrabası olduklarını bir bir anlattı. Bir fotoğrafın sınırları içinde İzmit’in gündelik yaşam tarihini anlatır gibiydi.
Zeki, sessiz, çalışkan, mütevazi sözcüklerinin her birini hak edecek kadar liyakat sahibi bir dostumuzdu. Görünmekten çok kendi kozası içine saklanıp üretmekten yanaydı. Kendi kurduğu yayınevinde kendi çabalarıyla, tüm olanaklarını sonuna dek kullanarak yazdığı tüm kitapları yine kendisi düzenleyip kendisi pazarladı. Tek kişilik yayınevi gibiydi… Hep de öyle kaldı. Hiçbir yayınevinin basmaya cesaret edemediği o kitapları, çok kısıtlı bütçesiyle içerik ve de biçim olarak bir prestij kitap düzeyinde oldukça zengin bir görseller eşliğinde basmanın üstesinden geldi.
1962 yılında, 93 Harbi sonrasında göç eden Saraybosnalı bir göçmen ailenin çocuğu olarak Karamürsel’de doğdu. Orta öğrenimini Hereke, lise eğitimini ise Kocaeli’nde gördü. İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ni bitirdi. Eğitim gördüğü mesleğinden çok yayıncılığa önem verdi ve kurduğu Demkar yayınevi adına çoğunlukla Milli Mücadele, Kurtuluş Savaşı üzerine olmak üzere Atatürk ve İktisadi Kalkınma (2006), Kuva-yı Milliye (2007), Üsküdar Faciası (2008), Atatürk ve Kocaeli (2009), Selim Sırrı Paşa (2010), Şakir Zümre (2012), Nuri Killigil (2016), Atatürk’ün Sansürlenen Mektubu (2012), Charles Herington (2013), İşgalden Kurtuluşa İstanbul ((2013) kitaplarını yazdı. Ayrıca Kocaeli Tarihi ve Rehberi Rıfat yüce ile (2007), Yörük Ali Efe, Şükrü Oğuz Alpkaya (2009) başta olmak üzere birçok kitap derledi. Bir o kadar da birçok yayın organında makaleler yazdı.
İyi bir araştırmacı, yazar, iyinin sınırlarını zorlayan korkunç bir koleksiyoncu idi. Dahası örnekleri giderek tükenen, her daim güzel olarak anımsanacak insanlardan biri idi. Işıklar içinde yatsın…