Atina'nın büyük hatası: Yunan tezlerinin çöküşü

Atina ile Kahire arasında imzalanan Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşması, özellikle Yunanistan'da büyük rahatsızlık yarattı. Günlerdir Yunan basınında 'Yunan hakları'nın nasıl peşkeş çekildiği işleniyor. Anlaşma üzerine doğan yoğun itirazlar, Yunan Parlamentosu'ndaki onay sürecinin de ciddi tartışmalara gebe olduğunu gösteriyor. Dünya tarihinde bu kadar zorlama ile karşılıklı kıyısı bulunmayan iki ülkenin anlaşması hiç görülmedi. Buna rağmen çok daha 'makul' anlaşmaların ülke parlamentolarında onaylanmadığı ve yürürlüğe girmediği görülüyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile Lübnan arasında imzalanan Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması da bunlardan biriydi.

YUNANİSTAN'IN TEZİ NEYDİ?

Öncelikle Yunanistan'ın maksimalist iddialarının temelini anlamak gerekiyor. Yunan iddialarının temelinde, bir "Adalar Devleti" (Archipelago State) olduğu tezi bulunuyor. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS)'nin 46. Maddesi; "adaların tam yetkiye sahip olabilmesi için ülkenin arşipellerden oluşması" şartını koşuyor. Yani bir ülkenin "Archipelago State" olabilmesi için tamamen yada büyük ölçüde adalardan müteşekkil olması gerekiyor. Endonezya, Sri Lanka, Küba, Filipinler gibi çeşitli örnekleri Birleşmiş Milletler tarafından kayda geçirilmiş durumda.

Fakat Yunanistan, görünenin aksine bir "Adalar Devleti" değil. Ülkenin yüzölçümünün sadece yüzde 17'si ada, adacık ve kayalıklardan oluşuyor. BMDHS'nde, Uluslararası Adalet Divanı ve Hakem Mahkemesi kararlarında Yunanistan'ı "Adalar Devleti" yapacak herhangi bir ilke, prensip yada karar bulunmuyor. Yunanistan'ın "Ekonomimizin çoğunu adalardan döndürüyoruz" tezi ise hukuken herhangi bir kıstas olarak belirlenmemiş. Yani Atina boşa kürek çekiyor.

ADALAR DEVLETİ OLMAK NE GETİRİYOR?

Bir "Adalar Devleti"nin deniz sınırları tanımı da BMDHS'nin 47. maddesinde yapılmış. Buna göre "Takımada devleti, en uzak adaların en uç noktalarını ve takımadanın su üzerinde kalan kayalıklarını birleştiren takımada düz esas hatları çizebilir" deniliyor. Buradan hareket eden Yunanistan, sınırlarının en uç noktalarının Girit, Kerpe, Kaşot, Rodos ve Meis olduğunu, bu hat üzerinden bir sınır çizerek diğer ülkelerle ortay hat esasına göre anlaşma yapabileceğini savunuyor. Daha vahimi ise adalar arasında kalan tüm suyu kendi iç suyu olarak sahipleniyor. Her adanın tam etki yarattığı ve kendi Münhasır Ekonomik Bölgesi olduğu iddiası ise cabası…

PEKİ TÜRKİYE NEDEN HAKLI?

Deniz sınırlarının belirlenmesindeki metodoloji, Deniz Hukuku ile Adalet Divanı ve Hakem Mahkemesi kararları sonucunda oluşmuş. Bu üç makamın ortaklaştığı nokta şu: Deniz sınırı belirlenmesinde hakkaniyet, eşit uzaklık, oransallık, coğrafyanın üstünlüğü, kapatmama, özel ve beşerî koşullar ile diğer koşulların değerlendirilmesi gerekiyor.

Yani bir sınır çizilirken; 'Başka bir devletin açık denizlere çıkışını engelliyor musun', 'Karşılıklı kıyıların uzunluğu ile ortay hat arasında oransallık var mı', 'Hakkaniyetli bir anlaşma yapıldı mı' gibi sorulara yanıt aranıyor.

Yunanistan'ın iddiaları ise Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki 189 bin kilometrekarelik deniz yetki alanını 41 bin kilometrekareye düşürerek, Türkiye'yi adeta Antalya Körfezi'ne hapsediyor. Bu, Doğu Akdeniz'in en uzun kıyısına sahip bir ülke için hiç de hakkaniyetli değil!

ATİNA NEREDE HATA YAPTI?

Atina, önce İtalya ile ardından Mısır ile imzaladığı Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmalarında büyük bir hata yaptı. İtalya anlaşmasında "adalara tam etki" iddiasından vazgeçen Yunanistan, Mısır anlaşmasında bu geri çekilmenin altını kalın çizgilerle çekti. Böylece öncelikle bir Adalar Devleti' olduğu ve tüm adalarının kendi MEB'ini ürettiği tezini terk etti.

Yunanistan ile Mısır arasında yapılan anlaşmada sınır 26° 00' 00" D boylamı ile 27° 59' 02" D boylamı arasında uzanıyor. [1] Meis Adası söz konusu anlaşmada hiç dikkate alınmamış. Rodos'a yüzde 50 etki tanınmış. Yani Yunanistan 27° 59' 02" D boylamının doğu sınırını oluşturmasını, Rodos'a yarım etki tanımayı ve Meis’in karasuları ile çevrelenmesini zımnen kabul etmiş görünüyor. Daha da önemlisi, bu anlaşma ile Yunanistan-GKRY sınırlandırma anlaşması ihtimali de tarihe karışmış oluyor. Çünkü Yunanistan kıta sahanlığının doğu sınırını belirlemiş durumda.[2]

MISIR'DAN ONAY ZORUNLULUĞU

Ayrıca anlaşmanın Madde 1 paragraf E kısmında Yunanistan'ın herhangi bir sınır düzenlemesi durumunda Mısır'dan onay alması gerektiği kaydedilmiş.[3] Bu da GKRY ile ikili bir anlaşmanın önüne geçen kritik bir nokta. Emekli Yunan Tümamiral Stelios Fenekos bu durumu şöyle teyit ediyor: "Siyasetçiler Yunanistan ile Kıbrıs arasında MEB anlaşmasının yakın olduğunu söylüyorlar. Ben Mısır ile yaptığımız anlaşmaya dayanarak, böyle bir perspektifin artık zayıfladığını değerlendiriyorum. Bunun nedeni, anlaşmada herhangi bir devletle doğu ve ötesinde sınır çizmek için Mısır'a danışmamız gerektiğinin vurgulanması. Bu paragraf elimizi bağlamaktadır ve şimdi Mısır'ı ve ileride Türkiye'yi, 28. meridyenin doğusunda MEB sınırlamasında düzenleyiciler yapmaktadır. Ne yazık ki, Kıbrıs ile 28. meridyenin doğusunda (Rodos'tan Meis'e kadar bir alan dahil) artık sınır belirleme olasılığı mevcut değil ve buralar şimdi üçüncü ülkeler tarafından kararlı bir şekilde kontrol ediliyor."

EAST-MED SIKINTIYA GİRECEK

Bu anlaşmayla birlikte, İsrail gazının Mora Yarımadası üzerinden Avrupa'ya taşınması için yapılması planlanan East-Med boru hattı projesi de sıkıntıya girecek. Çünkü GKRY-Yunanistan MEB sınırından geçirilmek istenen boru hattı, artık öyle bir hat oluşmadığı için Türk egemenlik alanlarına girecek. Böylece hattın Türkiye'den izin alınmadan Yunanistan kıta sahanlığına ulaşması imkânı da ortadan kalkmış oluyor. Hattın geçişi için Türkiye'den izin alınması ise Türk Münhasır Ekonomik Bölgesi'ni tanımak anlamına geliyor. Bu kadar pahalı ve fizibl olmayan bir projeyi hayata geçirip, bir de Türkiye'den izin almak ise Yunan rüyasının çöküşü olacak.

ORTAY-HATLARDAN VAZGEÇİLMİŞ

Yine anlaşmada, Yunanistan'ın ortay hatlar dayatmasından vazgeçtiği görülüyor. Çizilen sınır Rodos, Kaşot, Kerpe, Girit adaları ile Mısır kıyıları arasında çizilen ortay hattın 35 kilometre kuzeyinde bulunuyor. Yani Mısır, kendi uzun kıyıları karşısında Yunan adalarının kıyılarının kısa olduğunu belirterek ortay hattın kuzeye çekilmesini istemiş ve bunu kabul ettirmiş.

Mısır kadar uzun kıyılara sahip Türkiye için de aynı prensip geçerli. Girit, Kerpe, Kaşot ve Rodos'un Doğu Akdeniz'e bakan kıyılarının uzunluğu 167 kilometre. Türkiye'nin ise burada tam 1870 kilometre kıyısı bulunuyor. Ayrıca ters tarafta kalan adaların karasuyu ile çevrelenmesi gerektiği de Meis üzerinden doğrulanmış. Yani Yunanistan kendi ayağına ikinci kez kurşun sıkıyor.

ATİNA'DAKİ İRONİ

Atina'nın sırf Türkiye karşıtlığından Mısır'a verdiği 'tavizler', Yunanistan'da uzun süre konuşulacak gibi görünüyor. Şimdiden bu anlaşmayı 'ihanet' olarak tanımlayan yüzlerce yorum yapılmış durumda. Aslında bu da bir ironi. Düşünün ki bir millet, 'vatanseverlik' sanarak temelsiz, hukuksuz bir maceraya sürüklenmiş. Öyle büyük ve içi boş sözler söylenmiş ki, koca bir millet içine hapsedilmiş. Şimdi bu maksimalist iddialardan vazgeçmek, hükümet değişikliğine gidecek bir yolun taşlarını döşüyor. Yunan Hükümeti ise hatalarından kısmen vazgeçerken, yepyeni hatalar ile durumu işin içinden çıkılmaz bir hale getiriyor. Bu tartışma daha çok su götürür.

TÜRKİYE'NİN POZİSYONU

Türkiye açısından her ne kadar Yunanistan-Mısır anlaşması geçersiz de olsa, Yunanistan'ın burada verdiği 'tavizler' Ankara tarafından not ediliyor. Bugün sahada güçlü olan Türkiye, yarın masada herhangi bir oyuna gelmek istemiyor. Nitekim İtalya-Yunanistan anlaşmasında adalara kısmi etki tanınması da Türk yetkililer tarafından kaydedilmişti. Sahada ise Türkiye'nin Münhasır Ekonomik Bölgesi çelikle çiziliyor. Burada Türkiye'nin en büyük kozu; Libya ile imzaladığı "Deniz Yetki Alanı Sınırlandırma Anlaşması"nın koordinatlarını Birleşmiş Milletler'e tevdi etmiş olması. Uluslararası hukuk bakımından bu anlaşmayı bozabilecek, yok sayabilecek herhangi bir yetki mercii bulunmuyor.

KAYNAKLAR:
[1] https://www.militaire.gr/poy-tin-quot-efage-quot-i-toyrkiki-fregata-kemal-reis-apo-ti-limnos-kai-giati-tha-ti-quot-chasoyme-quot-gia-mines-apo-to-aigaio/
[2] https://www.aa.com.tr/tr/analiz/yunanistan-misir-anlasmasiyla-akdenizde-haksizligini-tescil-etti/1937166
[3] https://www.militaire.gr/quot-antio-quot-stin-oriothetisi-aoz-elladas-kyproy-me-ypografi-mas/