Atlantik firkateyninin Erdoğan'ı devirme görevi

Yunan kaptan kumandasındaki Alman fırkateyninin Türk bandıralı ticaret gemisini silahla işgali, evet uluslararası hukukun ihlalidir. Ancak daha önemlisi, bu silahlı Avrupa Birliği (AB) eylemi, 21. Yüzyılda hangi iklimde yer alacağımız sorusunu bir kez daha önümüze getirmiştir.

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN SİLAHLI HAREKÂTI

Yunan Kaptanlı Alman fırkateyninin askerleri Türk ticaret gemisine silah zoruyla çıkıyor.

Ticaret gemisinin bayrağı, Türk bayrağı. Başka deyişle gemi, Türkiye toprağı.

Türkiye’ye karşı silahlı harekâtı yürüten devletler birliği, Avrupa Birliği.

Avrupa Birliği harekâtının adı Yunanca: İrini Harekâtı.

TÜRKİYE’NİN BAŞINA İKİNCİ ÇUVAL EYLEMİ

Türk gemisinin kaptanına ve mürettebatına Türkiye toprağında silah doğrultuluyor. Kaptan ve mürettebatının elleri havada fotoğrafları dünyaya dağıtılıyor. Bunlar elbette gazetecilerin çektiği fotoğraflar değil, AB Deniz Kuvvetlerinin silahlı uygulama sırasında çektiği fotoğraflar.

Türkiye’yi küçük düşürme gayretinde olan makam, AB Silahlı Kuvvetleri Komutanlığı.

Türkiye’nin Avrupa’daki yerini anlamak istiyorsanız, Türk ticaret gemisi kaptanı ve mürettebatının elleri havada fotoğraflarına bakabilirsiniz. Ülkemize ABD’den sonra bu kez de AB çuval geçirmiş bulunuyor.

BIDEN TAYFASINA ATLANTİK DESTEĞİ

Uygulamanın Tayyip Erdoğan yönetimine karşı psikolojik harekât boyutu ortadadır. Nitekim görevliler hemen seferber oldular. Biden Tayfasının birden vatansever maskeler takması, Biden Projesindeki görevlerinin gereğidir.

Atlantik güçleri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “demokratik destek” talebine Doğu Akdeniz sularında yanıt vermişlerdir. Biden Projesine göre, Türkiye’ye “demokrasi”, emperyalist namlularla getiriliyor.

DOĞU AKDENİZ’DEKİ GÜVENLİK MANZARALARI

Türk gemisine yönelik AB eylemini sıradan bir uygulama olarak görmek, büyük yanlış olur.

Bu olay, aslında Türkiye’nin Avrupa’daki yerini tanımlamaktadır.

Fransa, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), AB üyesi devletlerdir. Bu devletlerle birlikte ABD ve İsrail, Türkiye’ye karşı yıllardan beri Noble Dina ve Nemesis tatbikatlarını yapıyorlar. Tevrat’ta ve Yunan Mitolojisinde intikam adları taşıyan bu tatbikatların namluları Türkiye’ye dönüktür.

ABD’nin 2002 yılında Lozan Antlaşması’nın yıldönümüne rast getirerek Nevada’da sahnelediği Millenium Challenge2002 Tatbikatı’nın da, Kıbrıs’ta başlayan bir senaryosu vardı. ABD tarihinin en büyük askerî harekâtında hedef ülke Türkiye’nin 96 saat içinde işgali öngörülüyordu. Son yıllardaki Noble Dina ve Nemesis tatbikatları, ABD’nin “Binyılın Meydan Okuması” adını verdiği büyük tehdidin yavrularıdır.

Türkiye’ye Doğu Akdeniz’de yöneltilen tehdidin merkezinde ABD bulunuyor. AB de ABD’nin ortağı konumundadır.

Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin ABD hegemonyasından kurtulma eğilimlerini unutuyor değiliz. Almanya içindeki NATO Gladyosunun olaydaki rolü de araştırılabilir. Ancak asıl önemli gerçek, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB’ye üye olmalarıdır. Bu nedenle Türkiye’nin Mavi Vatanını hedef alan Yunan iddialarında AB tarafsız konumda değildir.

Türkiye’nin Akdeniz’deki güvenlik manzaraları böyle özetlenebilir.

ÇELİŞMELERİN ODAĞI DOĞU AKDENİZ

ABD’nin Suriye ve Irak’tan sonra Azerbaycan topraklarındaki yenilgisi üzerine, bugün bölgemizdeki çelişmelerin odağı Doğu Akdeniz olarak gözüküyor.

Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi tehdit eden ülkeyi Yunanistan olarak tanımlamak çok aldatıcı olur. Bu coğrafyada Türkiye, şu anda Atlantik devletleri tarafından tehdit edilmektedir.

Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliği içinde olduklarını son olayda daha iyi anlamış olmalıyız. İrini Tatbikatı’nda başlatılan uygulama, yeni tehditlerin habercisidir.

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin özgücünü geliştirmek yanında ittifak birikimini hayata geçirmesi, en önemli güvenlik görevidir. Bu bağlamda Atlantik güçlerine verilecek en etkin yanıt, Türk Deniz Kuvvetleri’nin Rus, Çin ve İran donanmasıyla Doğu Akdeniz’de ortak tatbikat yapmasıdır.

Türkiye, Karadeniz, Hazar, Akdeniz, Kızıl Deniz ve Umman Denizi’ne uzanan tek cephede bütünsel bir strateji kurmak zorundadır. Vatan Partisi’nin Karadeniz Akdeniz Dostluk ve Barış Planı, bu açıdan ele alınmalıdır.

TÜRKİYE’Yİ AVRUPA KAPISINDA ÇARMIHA GEREN ATLANTİK ÇÖZÜMÜ

Bu durumda soru şudur:

Türkiye’nin Avrupa’daki konumu nedir, Türkiye Avrupa Birliği’nin neresindedir?

Anayasasında ve liderlerinin söylemlerinde vurgulandığı üzere, Avrupa Birliği, Zenginler Kulübü ve Hıristiyan Kulübü’dür.

Türkiye, Avrupa’nın Zenginler Kulübüne üye olacak ekonomik statüde değil, bir.

İkincisi halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’ye Hıristiyan Kulübü’nde yer yok. Bu saptamaları yapanlar, bizzat AB liderleridir.

Avrupa Birliği’nde grekoromen stilinde güreş yapılıyor. Türkiye serbest güreş minderiyle kulübün kapısından giremez.

Her şeyden önemlisi Avrupa, bir devletler birliğidir. Oraya bağımsız devletinizle, egemen başkentinizle ve Ordunuzla giremezsiniz.

Avrupa Birliği’ne katılmak, bağımsızlıktan, egemenlikten vazgeçmektir; Daha doğrusu Türkiye Cumhuriyeti’nden vazgeçmek demektir. O zaman kanunlar Brüksel’den gelecektir.

Türkiye’nin AB kapısına bağlanması, bir Atlantik buluşuydu, Bir ABD formülüydü. Böylece ülkemiz, AB kapısında çarmıha gerilecekti. Türkiye, AB’ye alınmadığı gibi, Asya’daki bağımsız konumuna yerleşmesi de engellenmiş olacaktı. Bu plan tutmadı. Çünkü Türkiye, toprak bütünlüğünü ve Mavi Vatanını ancak Avrasya ikliminde koruyabilir, ancak Avrasya ikliminde Üretim Ekonomisi kurabilir.

YÜKSELEN ASYA UYGARLIĞININ ÖNCÜLERİ İÇİNDEKİ TARİHÎ KONUM

Avrasya, Avrupa+Asya’dır. Ancak Avrasya’nın merkezi Asya’dır.

Asya, bugün yükselen Çağdaş Uygarlığın kıtasıdır.

Asya, Türkiye için bir dış siyaset tercihi değil, Çağdaş Uygarlığın öncü konumlarında yer alma kararıdır. Artık dünya ekonomisinin, siyasetinin, kültürünün ve teknolojinin lokomotifi Asya ülkeleridir. Bugün Türkiye’nin birinci ve ikinci ticaret ortakları, Rusya ve Çin’dir, başka deyişle Asya ülkeleridir. Enerji güvenliğimiz de, Irak, İran, Azerbaycan ve Rusya’dadır, başka deyişle Batı Asyalı komşularımızdadır.

Bu nedenlerle Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler kürsüsünden “Türkiye’nin Yeniden Asya Açılımı”nı ilan etmesi, Türkiye’nin tarihsel-stratejik yönelişidir. Buradan geri dönüş yoktur.

Avrupa, bugün Türkiye için Asya’nın bir kanadı olarak anlam ve değer taşıyor. Ancak Türkiye’nin 21. Yüzyıldaki yeri Avrupa’da değildir.

Yunan kaptanlı Alman fırkateyni, önümüze bu gerçeği bir kez daha koymuş bulunmaktadır.