Atlantik yaptırımları sahibini vuran silah

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Vladivostok Forumu’nda yaptığı konuşma, Türk basınında daha çok “tahıl anlaşması” ve Avrupa’nın gaz krizi konusunda söyledikleriyle haber oldu. Ancak Putin’in bu konuşmayla, Atlantik hegemonyacılığına karşı bağımsızlığı ve egemenliği savunan, buna bağlı olarak Avrasya’da işbirliğini esas alan aktif politikasını daha berrak bir şekilde vurguladığı söylenebilir.

BATILI ELİTLERİN KENDİ HALKININ MENFAATLERİNDEN KOPUŞ DERİNLEŞİYOR

Birçok önemli ayrıntı içeren konuşmadan bu köşenin sınırları nedeniyle sadece iki alıntı yapacağız. Putin konuşmasının başında genel dünya tahlilini içeren vurgularında şöyle diyor:

“Dünyanın dinamik, gelecek vaat eden devlet ve bölgelerinin, en başta da tabii ki Asya-Pasifik bölgesinin rolü büyük ölçüde arttı. Bu bölgenin ülkeleri iktisadi ve teknolojik büyümenin merkezleri, personel, sermaye ve sanayi için çekim noktaları haline geldiler. Buna rağmen Batılı ülkeler eski, sadece kendileri için avantajlı olan dünya düzenini korumayı, herkesi o kötü şöhretli, kendilerinin uydurduğu, kendilerinin mütemadiyen ihlal ettiği, meydana gelen güncel konjonktüre bağlı olarak kendileri için sürekli değişen ‘kurallara’ göre yaşamaya zorlamayı amaçlıyorlar. Başka ülkelerin böyle bir emir-talimat ilişkisine ve keyfiyete boyun eğmekte isteksizliği, dosdoğru söylemek gerekirse, Batılı elitleri, itidallerini kaybetmek, hem dünya güvenliği anlamında, hem de ekonomi anlamında miyop ve serüvenci kararlar almak zorunda bırakıyor. Bütün bu kararlar ülkelerin ve halkların, bu kapsamda Batılı devletlerin vatandaşlarının da menfaatleriyle tamamen çelişiyor. Batılı elitlerin kendi vatandaşlarının menfaatlerinden kopuşu derinleşiyor. Böylece, Avrupa’nın eriştiği sınai gelişmişlik seviyesi, insanların hayat kalitesi, sosyal-iktisadi istikrar, bütün bunlar bir yaptırım sobasının alevleri içine atılıyor, kötü şöhretli ‘Avrupa-Atlantik birliği’ adına Washington’dan gelen emirle harcanıyor, aslında ABD’nin dünya işlerindeki diktatörlüğünü korumak için kurban ediliyor.”

(YDH, 9 Eylül 2022)

RUSYA NE KAZANDI?

Atlantik propaganda araçları, “Rusya Ukrayna’da batağa saplandı, çamura battı” ve benzeri hikayeleri halen sürdürüyor. Putin ise 24 Şubat’ta başlayan Ukrayna müdahalesiyle ilgili “Ne kazandık, ne kaybettik” sorusuna şöyle yanıt veriyor:

“Bence eminim ki hiçbir şey kaybetmedik ve hiçbir şey kaybetmeyeceğiz. Kazandıklarımıza gelince, kazandığımız başlıca şeyin de egemenliğimizi güçlendirmek olduğunu söyleyebilirim; bu da olanların kaçınılmaz sonucu. Evet, elbette belli bir kutuplaşma da yaşanıyor; hem dünyada hem ülke içinde. Bunun yararlı olacağını düşünüyorum, çünkü gereksiz ve zararlı olan her şey, bizim ilerlememize engel olan her şey geri çevrilecek. İvme ve kalkınma temposu kazanacağız, çünkü modern bir kalkınma ancak egemenlik üzerine kurulabilir. Bu istikametteki bütün adımlarımız egemenliğin güçlendirilmesine yönelik. Bu birincisi. İkincisi ve en önemlisi ise, bunu bir kez daha vurgulamak istiyorum, sıkça dile getiriliyor bu, görüyorum, vurgulamak istiyorum, kesinlikle doğru bir tez bu, askeri eylemler anlamında başladığımız bir şey yok, sadece bitirmeye çalışıyoruz.” (agy)

ATLANTİK’İN ELİNDE PATLAYAN SİLAH

Ukrayna müdahalesi üzerine dünya çapında görülmemiş ölçüde yaptırımlarla Rusya’nın çökertilmesi hedeflenmişti. Oysa Putin’in de belirttiği üzere yaptırım silahı, Batı’nın elinde patlamış durumda. Sadece enerji ve ısınmada Rus doğal gazına bağımlılığı nedeniyle ağır sonuçlarla karşılaşan Avrupa ülkeleri için değil aynı zamanda yaptırımların yarattığı ortam yüzünden küresel enflasyon ve ekonomik istikrarsızlığın sonucunda ABD’de de önemli ölçüde sıkıntı yaşanıyor. Üstelik yaptırımlar, Rusya, Çin, Türkiye, İran ve diğer Asya ülkeleri arasındaki işbirliğini kaçınılmaz olarak hızlandırıyor. Bu koşullarda Türkiye’ye karşı sallanan yaptırım sopasına teslim olmamak için, öncelikle kendi kaynaklarına dayanan ve üretimi esas alan bir ekonomi inşa etmek zorunlu. Bu ise bir iktidar sorunudur ve 2023 seçimlerinin esas gündemi budur.