‘Avare’nin doğduğu gün, Zakir Hüseyin ölebilir mi?
Tam da “Avare” Raj Kapoor’un 100. doğum gününü kutlarken, aynı gün bir başka büyük Hintli sanatçı Zakir Hüseyin’in vefat haberini aldık. Doğum ile ölüm arasındaki hayat dediğimiz yolculuk, Gılgamış’tan bu yana insanoğlunun her anını meşgul eden bir sır değil mi ki zaten? Doğana sevinirken, en az o kadar normal ve doğal olan ölene de bir o kadar üzülmenin ötesine geçememekte insanoğlu.
Zakir Hüseyin, San Francisco Körfezi’nin bir yakasında, biz de bir başka yakasında yaşadık aynı senelerde. Benzer müzik çevrelerinde yer aldığımız için, Zakir Hüseyin’in adının geçmediği bir müzisyen sohbeti hiç olmazdı. Zakir daha o zamanlarda bile çok ateşli ve zaten çok tanınmış bir tabla üstadı idi.
San Franciso körfezi, geleneksel olarak dünyanın her tarafından gelmiş çok usta müzisyenler ile, Kaliforniyalı müzik gruplarının bir kaynaşma potası gibi idi. Hemen her şehirdeki festivallerde ve konser salonlarında, defalarca tabla enstrümanındaki ustalığını dinleyebilme ve görebilme şansına sahip olmuştuk o yıllar boyunca.
TÜRK ‘KUDÜM’ÜNDEN HİNT ‘TABLA’SINA
Zakir bir şarkıcı değildi. Ravi Shankar gibi bir melodi enstrümanı da çalmıyordu. Ama “Tabla” adı verilen ve bizim Türk klasik müziğindeki “Kudüm”e benzeyen, çifte davullu bir vurmalı çalgının üstadı idi. O hem Hindistan’ın geleneksel kültürü hem de Kaliforniya’nın devrimci sanat çevresinin etkisi ile, o zamana kadar sadece eşlik enstrümanı olarak kullanılan bu çifte başlı davuldan, muazzam bir solo enstrüman yaratmış oldu. Bu açıdan dünya müzik tarihine adını yazdırdı.
Müzik aletindeki ustalık başka bir şey, ama bunun felsefi temellerini ortaya koyup, pratikte bunu takip etmek bambaşka bir şey. Zakir Hüseyin, işte tam da bunu yapan bir sanatçı idi. Kendisi bir müzik adamı olarak, Hindistan’ın binlerce yıllık sanat kültürünü, Kaliforniya gibi Batının en ucunda yer alan bir kültür ile birleştirme ve yeni bir tarz yaratmadaki ustalığını, bu konudaki felsefi çözümlemeleri ile tamamladı. Müzik ile gerek müzisyen gerekse dinleyici olarak uğraşanlara miras bıraktığı şu sözler, çok önemlidir bizce:
MÜZİSYENLİK SADECE NOTALAR DEĞİLDİR!
“Müzik dünyasında ve özellikle geleneksel müzik söz konusu olduğunda, acele etmek iyi bir fikir değildir. Enstrümanınızla bir ilişki kurmak için, zamana ihtiyacınız vardır. Enstrümanın ruhu tepki vermeli ve sonra işler yoluna girmelidir. Bugün yeni bir sitar satın alıp, yarın sahneye çıkıp çalmaya başlayamazsınız. Sitar kendi kendine gelmelidir. Kendinizi rahat hissedene kadar birkaç ay çalmalısınız - tamam, artık sahnede çalabilirim diyene kadar!
Tablaya ne getiriyorum? Bence bu açıklık ve netliktir ve izleyiciye getirdiğimiz şey budur. Sunduklarımın mantıklı olması gerekir, ister müzik enstrümanı ve müzisyen arasında yürekten bir etkileşim olsun, ister düşünce sürecinde sıfır tereddüt olsun, ister parametreler hakkında olsun, endişelenmeyin - müzikal ifadeniz mümkün olduğunca net bir şekilde oluşturulmalıdır.
Aynı şey tüm enstrümanlar için de geçerlidir - gitar, piyano, bas veya keman. Enstrümanla bir ilişkiniz olması gerekir, çünkü onun sizin emrinizi yerine getirmesini istersiniz. Sizi kabul etmeli ve sizinle birlikte o inanç sıçramasını yapmaya hazır olduğunu göstermelidir.”
Elbette müzisyenlikteki anlayışınız ve felsefeniz böylesine derinden olursa, sahnede Zakir Hüseyin haline gelip çağınıza damga vurabilirsiniz.
HİMALAYALARDAN YÜKSELEN EVEREST GİBİ!
Zakir Hüseyin’in vefatı ile, müzik dünyası, dehasıyla vurmalı çalgı sanatını dönüştüren ve Hint müziğini küresel üne kavuşturan eşsiz tabla virtüözü ve anıtsal bir figürü kaybetti. Hindistan’daki Jammu-Keşmir bölgesinin gururlu bir öncü evladı olan babası Üstat Alla Rakha Khan'ın zengin mirasını taşıdı.
Zakir Hüseyin'in inanılmaz yolculuğu, onu Jammu'nun sakin topraklarından küresel üne kavuşturdu ve ona Hindistan'ın en yüksek ikinci sivil onuru olan Padma Vibhushan'ı ve şanlı kariyeri boyunca dört Grammy Ödülü kazandırdı.
Zakir Hüseyin, erken yaşlardan itibaren efsanevi babasının rehberliğinde, tablanın inceliklerini ustalıkla öğrenerek ritim konusunda nadir bir yetenek sergiledi. Birlikte tabla sanatını yeni bir seviyeye taşıdılar. Ve Zakir Hüseyin, Hint klasik müziğinin zengin geleneklerini ileriye taşıyarak, bunları yenilikçi dokunuşuyla aşıladı. Sanatçılığı, kültürleri birbirine bağlayarak, Hint müziğinin ruhunu küresel türlerle harmanlayarak, dünyanın dört bir yanındaki dinleyicileri büyülenmiş bir şekilde bıraktı.
MÜZİK DİLİNİN EVRENSELLİK ANITI
O, sadece bir tabla sanatçısı değildi; müziği evrensel bir dil olarak gören vizyon sahibi bir kişiydi. John McLaughlin, Mickey Hart, George Harrison, Yo-Yo Ma ve Ravi Shankar gibi efsanelerle yaptığı işbirlikleri sayesinde, Hint müziğini küresel sahneye taşıdı ve sınırları aşan şaheserler yarattı.
Shakti ve Planet Drum gibi projeler, müzikal işbirliklerinden daha fazlasıydı. Dünya müziği yolculuğunda dönüm noktalarıydı ve bu birliktelikler ile, dört Grammy Ödülü de dahil olmak üzere, uluslararası ödüller kazandı. Çabaları, Hint ritminin ve geleneğinin, küresel müzik dokusunda silinmez bir yer edinmesini sağladı.
Zakir Hüseyin'in teknik parlaklığının ötesinde en büyük hediyesi, bağlantı kurma yeteneğiydi; parmakları, kelimelerin iletemediği duyguları iletiyordu. İster samimi bir klasik resitalde ister görkemli bir uluslararası sahnede yer alsın, müziği milyonların kalbine dokundu ve Hint ritminin neşesini ve derinliğini kıtalara yaydı.
TÜRK MÜZİSYENLERİ NE ÖĞRENEBİLİR ZAKİR’DEN?
Zakir Hüseyin'in ölümü elbette ölçülemez bir kayıptır. Ancak müziğe yaptığı katkılar, ilham ve gurur kaynağı olarak yaşamaya devam edecektir. Onun hayatı bir sanat kutlamasıydı ve mirası bize özverinin, alçakgönüllülüğün ve yaratıcılığın sonsuz olasılıklarının gücünü hatırlatıyor.
Zakir Hüseyin dünyayı dolaşırken, ustalığıyla izleyicileri büyülerken, kökleriyle olan derin bağını her zaman sürdürdü. Müziği, Jammu'nun ruhunu, canlılığını, geleneğini ve dayanıklılığını temsil ediyordu. Onun, Hint klasik müziğinin zengin, karmaşık ritimlerini küresel etkilerle harmanlama yeteneği, sanatının evrenselliğini ve zamanlarüstü çekiciliğini sergiledi.
Bugün, bu olağanüstü üstadın kaybına yas tutarken, aynı zamanda Jammu'daki köklerini, babası Üstad Alla Rakha Khan'ın öncü katkılarını ve Zakir Hüseyin'in Hindistan'ın ritimlerini dünyaya taşıyan bir kültür elçisi olarak, kalıcı mirasını da onurlandırıyoruz. Ritimleri, dünyanın dört bir yanındaki hayranlarının kalplerinde sonsuza dek yankılanacak.
Türk müzisyenlerinin, Zakir Hüseyin’in müzik felsefesi, kültürel tercihleri ve geleneksel Hint kültürünü evrenselleştirmedeki yeteneğinden bizlere kalan mirastan yararlanmaları dileği ile, ona veda ediyoruz.