Avrasya Kooperatifler Birliği

Bir iktisadi ve sosyal organizasyondur kooperatifler; demokrasinin de 'yapı' taşlarıdır…

Tedarik, yönetim, üretim ve denetim yetenekleriyle yükselir, kadın-erkek, vasıflı-vasıfsız, kırsal-kentsel emeği bir potada eşitler ve eritir kooperatifler; daha bilgili üretici, daha bilinçli tüketici, daha sorumluluk sahibi yurttaş, demektir. Kooperatifler ekonomide demokrasi, demokraside katılım, demektir…

KOOPERATİFÇİLİK DEVRİMİNİN ÖNCÜSÜ

1863 yılında Mithat Paşa’nın kurdurduğu ve adına “Memleket sandıkları” denilen tarım kooperatiflerini bir öncül olarak saysak da, “Türk Kooperatifçilik hareketinin” öncüsü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Devamla söylemeliyim ki, bence, Atatürk, teori ve pratiği birleştiren, kamu ile özeli sentezleyen, fikri açısı ve ufuk derinliği, o arada, öngörüleri ve öğütleriyle, dünyanın en büyük iktisatçılarındandır.

Zaman, bir yerlerde, bir şekilde çağcıllarını elemiş, Gazi Paşa’yı haklı çıkarmıştır.

Gerçekten Atatürk, “bütüncül kalkınma” metodolojisiyle, sosyal fabrika projesini, örnek köy tasarımlarını, Orman Çiftliğini nasıl hayata geçirdiyse; kooperatifçiliği de öylesine yaşamsal görmüş ve sistematik biçimiyle ulusumuza kazandırmıştır: 1920 yılında kooperatifleri yasal bir esasa dayandırmak amacıyla 77 maddelik Kooperatif Şirketler Kanunu yapılandırılmıştır. Peki hangi koşullarda? Uzun yıllara sari ihmal edilmişliğinin ardından, büyük bir savaştan çıkmış, üstte başta olmayan, karnı doğru dürüst doymayan, okuma-yazma oranı onda birlerde seyreden, insanı kadar tarlaya koşulacak hayvanları da hastalıktan kırılmış bir toplumda! İşte böyle bir toplumda ve genç Cumhuriyet sancağı altında, bu anlayış, bu yaklaşım, bu yapılanma ve sergilenen bu bütüncül kalkınma ve kooperatifleşme iddiası, gerçek bir devrimdir, devrimci bir dimağın eseridir.

DEVRİMLERE 'ARA VERMİŞLİK' VE KARŞI DEVRİM

Atatürk “arasız devrimler” demiş, ne var ki, kendisinden sonra “devrimlere ara verilmişlik” hatta “boş vermişlik” dönemleri galebe çalmıştır. Sonrası malumdur; önce “üreten değil yatan çiftçiye” doğrudan ödemeler yapan, sonra tarlasını -dahası yabancılara- satan çiftçi yaratan bir bankacılık düzeneği ve salgın ortamında kapımıza açıkça dayanan bir karabasan tablosu: Tarımda akıl almaz bir ithalat çevrimi, çarşı-pazarda aracılı sistem, marketlerde ithal ürünler üzerinden giderek borçlanan bir Türkiye…

Sonuç buysa: bir zamanlar kendine yeten, pamuk, ayçiçeği, buğday, şeker pancarı, fındık ve turunçgiller ile dünya rekabetine açılan Türkiye’de tarım açısından bir karşı devrim sürecinin de başladığından dem vurmak gerekir. O kadar öyledir ki, yurt genelinde çiçekler gibi açan şeker fabrikaları sonbahar yaprakları gibi düşerken, Amerikan yapay tatlandırıcı şirketi gelmiş, Anadolu’nun bağrını adeta delmiştir. İşte iktisadi öncelik tercihleriyle, bankacılık düzeneği ve teşvik sistemiyle “tarımı göz ardı etmişlik”, aynı zamanda kooperatifleri de bir kenara iten gelişmeleri beraberinde getirmiştir.

ÇİFTÇİNİN BİR BANKASI BİLE YOK!

Bu hallerde olduğumuz içindir ki, son salgın ortamında Almanya’ya oranla esnafımızı, üreticimizi onda bir düzeyinde destekleyebildik. Oysa, aynı Almanya, Fransa ile birlikte kooperatifçilikte (tabii İskandinav ülkelerini de unutmadan) en ileri ülkelerden olduğundan ve örneğin Fransa’da “Yeşil Banka” diye bilinen ve yıllık cirosu 100 milyar doları bulan ve salt tarımı finanse etmeye odaklı kurumlar bulunduğu için bu ülkeler, sabanıyla, traktörüyle zorluklara dayandı. Buna karşılık biz, Ziraat Bankamız başta, kamu bankalarımızdan çiftçimize de kooperatiflerimize de yeterince destek sağlayamadık.

1000 MAĞAZA, YÜZ BİN KOOPERATİF

Bu anlayışı gözden geçirmek, tarımı desteklemek, üreticiyi (hatta tüketiciyi) kooperatiflerde örgütlemek gerek. 2021 yılında bu minvalde küçük de olsa bir umut ışığı yanmış ve illerimizde 500’er metrekarelik 1000 adet “Tarım Kredi” marketinin açılması talimatı bizzat Sayın Cumhurbaşkanı tarafından verilmişti. İşte bu yaklaşım, üretimin ve tüketimin örgütlenmesi olarak okunan kooperatifçiliğe uygun bir yaklaşımdı, ancak ne kadar sonuç alındı, kuşkusuz o ayrı bir tartışma konusudur.

Öte yandan biraz geriye gidersek, 1980’lere gelirken, Ecevit hükümetinde Köy İşleri ve Kooperatifler Bakanlığı ihdas edilmiş olmakla beraber, zaman içinde kooperatifçilik, kalan bütün enerjisini tarım satış kooperatifleri, sulama kooperatifleri, pancar ekicileri kooperatifleri çevresinde “sürdürmeye” çalışmış, bu doğrusal çizgide Tarım Kredi Kooperatifleri ile etkileşim içinde kooperatif kaldıracımız belirginleşmiştir.

Daha derinden okunduğunda, kooperatifçilik genel matrisi açısından, esnaf ve sanatkarlar kredi ve kefalet kooperatifleri ve daha yeni bir modelleme olarak ve “kadın kooperatifleri” ile emekle üretim, tasarrufla tüketim terazisinde sinerji yaratan bir iklim oluşmuştur. Bir hesapça Türkiye’de kırka yakın türde seksen bin dolayında kooperatif vardır. Fakat doğrusu bu alanda sarih bir bilgi envanterine ne kadar sahibiz, işte bu da tartışılır. Ben, 1000 tarım markete evet diyor, ülkemde yüz bin etkin kooperatif düşlüyorum.

KOOPERATİFLERLE BİRLEŞMEK…

Çağın gerçekleri içinden sesleniş daha işlevseldir. Bugün Avrasya kavrayışı ile Asya’dan daha eşitlikçi (milli paralarla ticaret dahil) bir iktisadi anlayış yükseliyor. Bu yükseliş, aynı zamanda askeri gücüyle de hatırı sayılır bir birikime karşılık geliyor ve insancıl hakça bir dünya düzenin yolunu açarak ilerliyor. Mevzi sorunlar, enerji hatları üzerinde koparılan fırtınalar elbet olacak, fakat tarihin tekerliği durmayacak, dereler asla tersine akmayacak, eninde sonunda daha dengeli bir yaşam kurulacaktır. Tüm bu gelişmelere katılmamız her açıdan lehimizedir ve Türkiye, karma ekonomi modeliyle, inançları insancıl yaşayışı ve büyük uygarlığıyla, yeni bir dünyanın ta içinde, yüreğinde ve merkezinde, yapıcı ve oyun kurucu bir ülke olarak yerini alacaktır.

Bu bağlamda kooperatifçilik geleneğimizin ihya edilmesi ulusal kalkınmamız ve evrensel katkılarımız açısından yaşamsal önemdedir. Gerçeğin bu sesini somuta tahvil etmenin tam zamandır! Geçen yıl bir Avrasya Siyaset Akademisi kurulmasını önermiştim. Bu önerimin temelinde, Avrasya fikrini paylaşan ülkelerin akademisyenlerinin gönüllü birlikteliğiyle tüm dünyayı etkileyecek düşünsel bir etkileşim sürecinin kurumsallaşması ve bu yapının giderek, Sosyalist Enternasyonal veya Muhafazakar Partiler Birlikteliği gibi bir birlikteliğe dönüşebilmesi umudu vardı.

AVRASYA KOOPERATİFLER BİRLİĞİ

Aynı düşünüş ekseninde bugün, Avrasya ülkeleri arasında devletlerin himayesinde ancak özerk çalışacak, akademik, mesleki, üretici çevreleri bir araya getirecek bir Avrasya Kooperatifler Birliği (AKB) kurulmasını önermek istiyorum. Böyle bir yapılanma bizde ve her yerde kooperatifçilik yapılarını da güçlendirecektir. Nihayet altını önemle çizerek söylemek isterim ki; Türkiye’de kooperatifçilik güçlendirilmeli, Avrasya Kooperatifler Birliği teşkil edilmesinde Türkiye önderlik etmelidir.

Avrasya Kooperatifler Birliği (AKB) kapsamında ve çatısı altında;

1-Her ülkeden akredite olan kooperatifleri gruplandıracak, bir büyük bilgi ağı kurulacak.

2-AKB Bilgi Ağında üretim süreçlerinde uygun ham madde tedarik bilgileri paylaşılacak.

3-AKB üyesi ülkeler, üçüncü ülkelerden mal/ham madde alımında iş birliği yapacaklar.

4-AKB üyeleri arasında bilgi, deneyim, ortak projeler için değişim ve dayanışma sağlanacak.

5-Özellikle kadın emeği ve ev tipi küçük işletmelere ortak finansal destek mekanizmaları oluşturulacak.

6-AKB kapsamında, yakın gelecekte uluslararası AKB bankası kurulması çabası sergilenecek.

7-Üye kooperatiflerin karşılıklı ürün ve mal satışlarında, trampa usulleri, milli paralarla ve/veya dolar dışı ticaret özendirilecek.

8-Üye ülkelerde, ortak ve eşanlı geliştirilecek bir anlayışla, askeri tesis veya yöresel fabrikaların, yerel kooperatiflerden ürün tedarikine öncelik vermeleri özendirilecek.

9-Üye ülkeler, emek yoğun kooperatiflerinde her türlü vergi kolaylığı ve dış satım desteği konusunda birbirlerini yüreklendirecek.

10-Avrasya Kooperatifler Birliği üye ülkeleri müşterek bir TV kanalı kurmaya çalışacak.

11-Avrasya Kooperatifler Birliği ortak bir ticari kodlama/kontrol belgesi ihdas edip, tüketici haklarının iyileştirilmesine katkı yapacak.