Avrasya'da yeni adımlar Türk-Rus-Fars enerji işbirliği ve ötesi


Birinci Dünya Savaşı ertesinde, 1928’de İngiltere, Fransa ve ABD’nin Ortadoğu petrollerini (kontrolü) paylaştıkları “Kırmızı Hat Anlaşması” çok belirleyici olmuştu. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Kerkük ve Musul’u alamamasındaki en büyük etken sanırım emperyalistler arasındaki bu anlaşmaydı.

Soğuk savaş zamanı, SSCB döneminde Moskova’nın petrol siyaseti, dolar cinsinden mümkün olduğunca döviz biriktirmeye dayalıydı.

Bugün ise farklı bir dünyada yaşıyoruz.

Küresel çapta petropolitik ve buna bağlı jeostratejik gelişmeleri izleyen ve analiz eden ünlü uzman-yazar F. William Engdahl’in kendi sitesindeki yazısından aldım bu girişi ve devamını.

RUSYA’NIN YENİ STRATEJİSİ

Rusya Federasyonu, ABD ve AB tarafından çok ciddi bir enerji kıskacına alınmaya çalışılıyor. Buna “yaptırımlar” deniyor. ABD’nin asıl amacı, Rusya ile Almanya arasındaki doğalgaz hattını ve projelerini kesmek, Almanya’ya kendi gazını satmak. Tabii tüm Avrupa’yı da aynı formülle kendine bağlamak.

Ancak Vladimir Putin, Almanya ile Baltık denizi altından Nordstream (Kuzey Akım) boru hattını tamamlayalı çok oldu. Almanya bu hattan ucuz doğalgaz alıyor ve ekonomisini bununla destekliyor. Şimdi Nordstream2 gündemde. Yapımı devam ediyor. (Almanya’nın 1928’deki anlaşmada yer almaması da önemli bu gelişmelerde.)

Putin bunu yaparak, Amerikan güdümündeki Ukrayna ve Polonya’yı da baypas etmiş oldu. Alman futbol takımlarının formalarında gördüğünüz Gazprom reklamları Rusya-Almanya stratejik ilişkisinin de önemli bir göstergesi.

Rusya, Almanya ile yaptığının bir benzerini Türkiye ile de yapıyor. İlk başta Güney Akımı denilen Karadeniz’in altından bir doğalgaz boru hattı döşeme projesi artık Türk Akımı ismiyle devam ediyor.

Türk-Rus ilişkilerinin stratejik boyuta gelmesindeki en önemli etken bu hat. 2000’ler öncesinde Karadeniz’in altından Samsun’a gelen Mavi Akım da öyle.

Almanya – Rusya – Türkiye üçlüsünün bir arada geliştirecekleri ortak politikaların bir anlamda temeli bu hatlar olacak. Avrasya’nın Avrupa kısmını bu gelişmeler belirleyecek. ABD’nin Ukrayna ve Polonya üzerinden provokasyonları ise bu gelişmeleri önleyebilecek çapta gözükmüyor.

TÜRKİYE – RUSYA – İRAN İŞBİRLİĞİ

Rosneft, dünyanın en büyük halka açık petrol şirketi.

Rusya Devlet Başkanı Putin, 7 Aralık 2016’da devlet petrol şirketi Rosneft’in yüzde 19 buçuk hissesini, İsviçreli yatırım şirketi Glencore ile Katar Yatırım Otoritesi ortaklığındaki ortak girişime 10.2 milyar dolara sattı. 10 ay sonra ise bu 19 buçukluk hissenin yüzde 14’ü Çin’in enerji şirketi CEFC’ye satıldı. Rosneft ilk kez Çinli bir şirketle ortaklığa gidiyordu.

CEFC, Şanghay merkezli, yıllık 34 milyar dolar cirosu, Ortadoğu ve Orta Asya’da 50 milyar dolarlık petrol bağlantıları olan bir petrol ve doğalgaz yatırım şirketi.

Bu gelişme hiç kuşkusuz, Çin Halk Cumhuriyeti’nin dünyayı kökten değiştirecek “Yol ve Kuşak”inisiyatifinin bir parçası.

Batılı uzmanlar, bu anlaşmayı Rusya ve Çin arasındaki enerji işbirliğinin derinleştiğinin bir göstergesi olarak yorumluyor.

ABD’nin saldırgan tavırları Çin ve Rusya’yı birbirine yakınlaştırıyor. 2007’deki Polonya’daki füze kalkanı krizi, 2014 Ukrayna’daki NATO’cu darbe olayları sadece Rusya’ya değil, Avrupa’ya da büyük zarar verdi. Yeni yayımlanan bir BM raporuna göre Ukrayna’daki Amerikancı darbe Avrupa ekonomilerine 100 milyar dolara mal oldu. Tüm Pentagon ve Neocon projelerinde olduğu gibi Ukrayna’daki darbe ve sonrasındaki gelişmeler, Rusya’yı Çin ve genel olarak Avrasya cephesine döndürdü.

Şimdi buna başta Almanya olmak üzere Avrupalı bazı ülkelerin de katılması söz konusu.

Ama onlardan da önce Türkiye ve İran var.

Rus devlet petrol şirketi JSC Zarubezhneft, Ağustos ayında Türk Enerji Grubu Unit İnternational Ltd ve İran Ghadir Yatırım Şirketi ile İran’daki petrol sahalarında 7 milyar dolarlık bir ortaklık kurduklarını açıkladı. Bu 3 şirket, İran’ın henüz açılmamış yataklarında petrol üretiminde ve satışında işbirliği yapacak. Eski Galatasaray Başkanı Ünal Aysal’ın yönetim kurulu başkanı olduğu Unit İnternational daha önce de Güney Koreli bir mühendislik şirketi ile İran’da 5000 megavatlık doğalgaz elektrik çevrim santrali kurmak için 4.2 milyar dolarlık anlaşma imzalamıştı.

İran, Rusya’dan sonra Türkiye’nin ikinci büyük doğalgaz sağlayıcısı konumunda. Atlantikçi jeostratejistlerin o meşhur, Şii-Sünni çatışması teorisi burada açıkça iflas etmiş durumda. Mecburiyetler belirleyicidir ifadesi bir kez daha kendisini doğruladı.

Dikkatlice bakılırsa, Türkiye’nin Rusya ve İran ile geliştirmekte olduğu enerji ortaklıkları, Ankara’nın Rusya’dan S-400 Triumf hava savunma sistemlerini satın alma hamlesiyle aynı zamana denk düşüyor.

Washington’u öfkelendiren, sadece dünyanın en ileri hava savunma sisteminin bölmeye çalıştığı bir ülkenin eline geçmesi değil, 1928’den beri sürdürdüğü enerji örgüsünün de bozulmaya başlaması.

Zaten enerji ve dış politika, birbirinin ve jeopolitiğin ayrılmaz 2 unsurudur.

Zarubezhneft Rusya’nın toprakları dışında petrol projeleri geliştiren bir devlet şirketi. Vietnam, Küba, Sırbistan, Ürdün gibi ülkelerde faaliyet gösteriyor. İran’daki Türk ortaklığı yeni bir jeostratejik politikayı ortaya koyuyor. Rusya, ortak enerji politikalarıyla hayati ekonomik bağlantılar kuruyor.

Türkiye de artık resmen bir Avrasya oyuncusu olarak, başta Rusya olmak üzere İran ve Çin ile yeni işbirliklerine yöneliyor.

Dünyanın en zengin doğalgaz yataklarından birine sahip küçük ülke Katar’ı da buna katabiliriz.

Suriye’deki politika değişikliği yüzünden, Suudi – ABD –İsrail kampından kovulan ve Türkiye’nin yanına gelen Katar da İran ile Basra Körfezi’nde doğalgaz sahalarını ortak işletmek üzere gizli görüşmeler yürütüyor.

Katar 2015 yılında Rusya’nın Suriye’de Beşar Esad’ı destekleme kararı sonrası, Suriye karşıtı cepheden kopmaya ve Avrasya hattına yaklaşmaya başlamıştı.

Katar, İran ile sadece dünyanın en büyük doğalgaz (Güney Pars/Kuzey Kubbe alanı) sahasını işletmeyi değil, Suriye’deki gelişmeleri de görüşüyor.

Nispeten temiz bir enerji sayılan doğalgaz kısa bir süre içinde petrolün yerini alacak.

Dünyanın en büyük doğalgaz üreticileri olan Rusya, İran ve Katar, küresel piyasayı yönetir hale gelecek.

Trump ve İsrail yanlısı damadı Kushner’in Suudi Arabistan ve BAE’yi fısıldadıkları aptalca ekonomik yaptırımlar sayesinde elbette.

Katar, sadece İran değil, Rusya ve Çin ile de ekonomik yaptırımları aşmak için ilişkilerini geliştiriyor.

Çin Devlet Bankası olan Endüstriyel ve Ticari Çin Bankası, 2015’te Doha’daki şubesini açtıktan sonra buraya 86 milyar dolar değerinde Yuan aktardı. Pek çok ikili anlaşma da bu arada imzalanmış oldu.

Türkiye – Katar ilişkileri ise son derece ileri bir noktada, zaten bunu biliyoruz.

Vladimir Putin’in emek işi politik mühendisliği ve ABD’nin basiret yoksunu saldırgan siyasetleri sayesinde, Rusya, Çin, Türkiye, İran ve Katar’ın ilmek ilmek dokuduğu derin ekonomik ilişkiler her geçen gün yeni bir boyut kazanıyor.

Bu Avrasyacı cephenin eksik halkaları ise Suriye ve Irak.

Onlar da tamamlanıyor yavaş yavaş.

Avrupa ekseninde Almanya’yı da şimdilik eksik halka sayabiliriz.

Rusya’nın yeni petrol stratejileri, artık 1928’deki Kırmızı Hat anlaşmasını ve SSCB’nin umarsız dolar biriktirme çizgisini aşar nitelikte.

Avrasya’da sadece yeni enerji değil, yeni bir para birimi hareketi de pek yakında gündeme gelecek.

PetroYuan, PetroRuble, PetroLira veya PetroTuman ya da bunların ortaklaşa bulacağı bir altın para sistemi artık gündeme gelmeye başladı.

Çöküşte olan (NeoCon askeri ve petrol kompleksi, Wall Street bankerleri) Amerika ve Atlantik sisteminin buna yanıtı ,hepilkelce, savaş, istikrarsızlaştırma, renkli devrimler, darbeler, yaptırımlar, şeytanlaştırmalar, yalanlar şeklinde geliyor.

Bu da artık aptalca olmaktan çok, sıkıcı olmaya başlayan umutsuzca bir debelenme kanımca.

Kaynak: Russia’s Interesting New Oil Geopolitics – F. William Engdahl, 19 Eylül 2017