Avrupa’da göçmenler

Avrupa’da ırkçılık yeniden canlanıyor. En büyük kaygı, ırkçılığın devletlerin içinde de kendine özel bir yer ve hayat alanı bulması! Son mahkeme kararları ile ırkçılığın devletler içindeki kökleri adeta tespit ve tescil ediliyor. Aydınlık’ın değerli yazarı Gönül Kenter Hanımefendi, ilk kez bu konuyu inandırıcı verilerle Türk kamuoyunun gündemine soktu.
GÖÇMENLER GÜNAH KEÇİSİ Mİ?
Avrupa’daki Türklerin bir başka sorunu da terör örgütü PKK! Avrupa’da ve özellikle Almanya’da PKK Türklerin maddi ve manevi varlıklarını hedef alan eylemler yapıyor. Tabii ki sinsi, örtülü ve gizli yöntemler kullanılıyor. Zaman zaman Türkler doğrudan hedef alınıyor. Alman polisinin göstermelik müdahaleleri de oluyor. Alman devleti, maalesef siyasi nedenlerle bu kanlı örgüte göz yumuyor. Bunun doğal sonucu olarak, Alman iç istihbarat raporlarına göre bu ülkedeki PKK’lıların sayısı giderek artıyor...
Avrupa’daki göçmenler tedirgin! Nedeni ne olursa olsun her siyasi dalgalanma ve terör olayından sonra fatura günahsız göçmenlere çıkarılıyor. Ünlü futbolcu Mesut Özil bile sudan sebeplerle bundan nasibini aldı. Baskılar ve saldırılar nedeniyle “Alman milli takımından ayrıldığını” açıkladı. Avrupa’da milliyetçi akımlar giderek güçleniyor. Milliyetçi motifleri kullanan partiler, iktidar adayı olarak sistemi zorlamaya başladı. Durumun farkında olan iktidar partileri, milliyetçi partileri bile geride bırakacak şoven politikaları uygulamak için fırsat kolluyor. Bu da göçmenler üzerindeki basıncı daha da artırıyor.
GÖÇMEN KARŞI POLİTİKA HAZIRLIKLARI
Batı edebiyatı zalimliğin ve ikiyüzlülüğün alt yapısını hazırlamaya başladı bile! Fransız yazar Michel Houellebecq’in “Soumission (Submission-Teslim)” adlı son romanı gelecek için bize ipuçlarını veriyor. Roman 2022 yılının Fransa’sını anlatıyor. Fransa İslami değerleri ön plana çıkaran bir ülke oluyor! Üniversitelerde Kuran okutuluyor! Kadınlar türban takmaya zorlanıyor. Çok eşlilik hayata geçiriliyor! Özeti, Batı insanı göçmenlere karşı kışkırtılıyor. Aydınlanma değerleri ve evrensel hukuk Batı dünyasında giderek önem ve önceliğini kaybediyor.
Almanya’nın demografik gücü İkinci Dünya Savaşı kayıpları ile kırılmıştı. Büyüyen ve gelişen sanayisi için iş gücüne ihtiyaç duyduğunda, göçmen işçileri tren istasyonlarında törenle karşıladı! Gelenlere hiç kimse hangi dine mensup olduğunu sormadı! Ata topraklarını bir lokma için geride bırakmak zorunda kalanlara, Kant’tan, Hegel’den felsefe nutukları çekilmedi! Almanya bugün ihracatta ABD’yi geçtiyse, böyle bir başarının elde edilmesinde göçmen işçilerin de göz nuru, alın teri, kutsal emeği vardır.
Avrupa, her dinden ve özellikle Müslüman göçmenlerin üzerine basarak rekabet yeteneği kazandı, yükseldi, zenginleşti... O dönemlerde madencilikten çöpçülüğe kadar her türlü zor işi yaptırdıkları göçmenler ile uyum sorunlarını mesele etmediler. Ama ne zaman ki ekonomileri daraldı, büyüme hızları sıfır seviyelerine indi, iş alanları azalmaya başladı, göçmenler ve özellikle kültürel istismara daha açık oldukları için Müslümanlar hedef oldu! Diğer bir neden ise dünyanın büyük bir hesaplaşmaya hazırlanması! Avrupa, insan haklarını bir yana atarak, merkezi yapıları güçlendiriyor.
BÜTÜN HATA GÖÇMENLERDE Mİ?
Konu açılmışken, bir hususun altını çizmekte fayda var. Kültürel uyum sorunlarının kökenini inceleyen çok sayıda saygın sosyolog, “bu konudaki en büyük engelin, Avrupalının doğasında var olan ırkçı yaklaşım olduğunu” söylüyor. Diğer bir ifade ile yaklaşmak isteyene Avrupalı kapısını sımsıkı kapatıyor! Göçmenleri gettolara adeta zorla itiyor!
Yeni bir Haçlı seferi hazırlığı mı? Hatırlatayım, insanlığın bir utanç ve karanlık dönemi olan Haçlı seferlerinin (1095-1272 arası) ilk hedefi Avrupa’daki Yahudiler oldu. Sonra Müslümanların üzerine gidildi. Hatta son seferinde (1202-1204) Müslüman kesmek için yola çıkan Avrupalı aç gözlülüğü nedeniyle Hıristiyan İstanbul’u yağmaladı!
Birileri kültürel fay hatlarına dinamit döşemek için hazırlık yapıyor. Dünya bir kargaşaya sürüklenirken, göçmenleri medeniyetler çatışmasının mezesi yapmak isteyenler var. Hem ülkeler hem de ülkeleri bir araya getiren topluluklar düzeyinde sağduyuya ihtiyaç var! Türkiye, Avrupa’daki soydaşlarımızı güvence altına alacak yeni ve yaratıcı politikalar geliştirmek zorunda!