Avrupa’da sendikaların sorunları (I) -(TAMAMI)

22-23 Kasım 2012 tarihlerinde Brüksel’de yapılan Avrupa Gıda İşçileri Federasyonu olan EFFAT’ın İcra Heyeti toplantısına katılarak Avrupalı sendikaların ve sendikacıların Avrupa Birliği ve işçi sorunlarına nasıl baktığını gözlemek olanağı buldum. Şu sonuca vardım ki, Avrupalı sendikalar ve sendikacılar Avrupa Birliğinin geleceğinden kuşku duyuyor ve Birliğin çalışanlara güven yerine güvensiz bir gelecek hazırlayacağından, uyguladığı sosyo-ekonomik politikalar yüzünden toplumun güvenini kaybetmeye başladığını ve bu yüzden yakın bir gelecekte dağılacağından endişe ediyorlar.

Ispanya, Portekiz, İtalya, Yunanistan işçileri ve sendikaları işçilerin kazanılmış haklarından vazgeçmeye zorlanmaları, ücretlerde azalmayı kabul etmeye, emekli aylıklarında indirim ve emekli olma yaşını yükseltmeye yönelik sosyal politikaları işçiler ve sendikalar dehşetle izliyor. Sendikacılar işletmelerin ve işyerlerinin toplu sözleşme müzakerelerinde işverenlerin işçi çıkarma, sıfır zam talepleri kabul edilmezse işyerlerini bu şartları kabul edecek başka ülkelere taşıma tehditlerini şaşkınlıkla dinlediklerini ifade ederek, yaygın bir uygulama olarak gündeme getirdiler. Bu istemleri, hızlı giden sendikâl harekete gem vurmak olarak algıladıklarını, AB’nin insan onuruna yakışan bir çalışma düzeni yaratma yerine çalışanları otuz-kırk yıl öncesinin koşullarına geri götürmek çabası içinde olduğunu ve bu nedenle tüm Avrupa’da çalışanların orta ve alt gelir düzeyindeki insanların AB’ye olan güvenlerini yitirdiklerini açıkça ortaya koydular.

Avrupa’da tasarruf tedbirleri olarak bilinen tedbirlerin çalışanları ve halkı kemer sıkmaya zorlarken, AB genel yönetim birimlerinde halka ve çalışanlara tüm dayatmalara karşın tam bir lüks yaşamın egemen olduğuna işaret edildi. Tüm AB organlarında çalışanlara ödenen çok yüksek maaşlara dikkat çekilerek, “tasarruf tedbirleri önce evde başlatılmalı” diye ciddi eleştirilerde bulundular. Hele bir AB Parlamenterinin, AB Komisyon Başkanı’na yönelttiği soruya verilen yanıt çok ilginçti. 23 Kasım tarihli Herald Tribune gazetesinden yapılan alıntıya göre, Parlamenter Komisyon Başkanı’na, “İnsanlardan kemer sıkmalarını istiyorsunuz ama siz yüksek maaşlarınıza ve yaşadığınız lüks yaşama hiç değinmiyorsunuz. Acaba AB’nin mahzelerinde kaç şişe içki stokunuz var?” diye sormuş ve Başkan da hiç gizlemeye ve Parlamenteri yanıltmaya çalışmadan yanıt vermiş,” mahzenlerimizde 243.000 şişe şarap ve şampanya, 2000 şişe viski, votka ve sair sert içki var”. Bu yanıt karşısında sendikaların nasıl şaşırdığını ve nasıl kızdığını tahmin etmek hiç de zor değil.

EFFAT yöneticileri AB’nin işçilerin kazanılmış haklarını yok etme, emeklileri umarsız zorluklarla başbaşa bırakmaya çalışan, halkın geçim sıkıntısı çemberine hapsedecek sosyal politikaların varlığına rağmen üyelerine önemli bir uyarıda bulundu: “AB’nin ve sosyal politikalarının olumsuz yanlarına rağmen AB’yi yaşatmak zorundayız. AB’nin dağılması daha büyük bir karmaşanın ve ekonomik felaketin başlamasına neden olur. Bu nedenle üyelerinize duyurular yaparak, üyelerinizle toplantılar yaparak AB’nin neden yaşaması ve yaşatılması gerektiğini anlatmanız gerekir. Avrupa halkını ve Avrupalı işçileri bu konuda aydınlatarak bir sosyal ve siyasal çöküşü önlemek için sendikalara önemli görevler düşüyor. Bu görevin gereğini yapmanız Avrupa’nın geleceği için son derece önemlidir.”

Görünen o ki, AB, çokuluslu şirketlerin çıkarını koruyan şirketler kâr etsin diye işçiler, memurlar, emekliler özveride bulunsun ve Avrupa’yı şirketler için ucuz emek cenneti konumuna getirmek istiyor. AB’yi kuran sözleşmelerdeki insan hakları, onurlu yaşamdan yana güzel sözlerin havada kalması ve AB’nin sermayeyi koruyan bir kuruluşa dönüşmesi tüm çalışanları ve örgütlerini ciddi bir kuşkunun kucağına itiyor.

Sendikaların başka solrunları da var. Bunları da haftaya yazacağız.