Avrupa’nın kiralık işçi sorunu

Özel istidam bürolarının işçi kiralamasına ilişkin ve İş Yasası ile Türkiye İş Kurumu Yasası'nda değişiklik yapan 6715 sayılı yasa 20.5.2016 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Özünde bu yasa ile 4857 sayılı İş Yasası'nın 7. maddesinde değişiklik yapılarak aracı kurumlara kazanç sağlama, işverenleri önemli parasal yüklerden kurtarma ve işçilerin kıdem, ihbar, işsizlik sigortasından yararlanma haklarından yoksun bırakma yolu açılmıştır. Konu uzun zamandır Avrupa’nın gündemindedir ve işçi sömürüsünün önüne geçilebilmesi hem ILO hem de AB bazı girişimlerde bulunmuşlardır. Önce ILO 1997 yılında 181 sayılı sözleşme ile özel istihdam bürolarına bir düzen getirmeye ve bazı işkollarında bazı işçiler için kiralık işçilik statüsünü yasaklamıştır. Daha sonra Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi 2008/104/EC kodlu yönergesi ile kiralık işçilerin korunması ve büroların kalitesini yükseltmek amacı ile ciddi önlemler alınmasını öngörmüştür. Bu konuda en önemli duruş ETUC (European Trade Union Confederation-Avrupa İşçi Sendikaları Konfederasyonu) tarafından sergilenmiştir.

ETUC kiralık işçi düzeninin son yirmi senede en hızlı büyüyen atipik çalışma biçimi olduğu görüşündedir. Danimarka, İtalya, İspanya ve İsveç’te kiralık işçi uygulaması bu dönem içinde beşe katlanarak artmıştır. 2000 yılında tüm Avrupa’da çalışanların % 2’si kiralık işçi olarak çalışmakta iken bugün bu sayı ürkütücü boyutlara ulaşmış ve her yıl yaklaşık altı milyon insan bu bürolara kaydını yaptırarak iş arama sürecine girmiştir. Avrupa’da şirketler hızla artan bir biçimde maliyetlerini düşürmek amacı ile var olan işçilerini çıkarıp yerine özel istihdam büroları aracılığı ile işçi alma yoluna gitmektedirler. CIETT (Uluslararası Özel İstidam Büroları Konfederasyonu) verilerine göre bugün Avrupa’da tüm işyerlerinin en az % 27’si kiralık işçi kullanmaktadır. Kiralık işçilerin % 80’ine yakın bölümü kamu sektörü, hizmet sektörü, inşaat ve imalat alanlarında çalışmaktadır. Kiralık işçilerin büyük çoğunluğu 25 yaşın altında olan gençlerden oluşmaktadır. Kiralık işçilerin hemen hemen hepsi çalışma koşullarından şikayetçidir ve güvencesiz iş yerine güvenceli, kadrolu ve sürekli bir işte çalışmak istemektedir. Kiralık işçiler sürekli iş değiştirdiklerinden sendika üyesi olma ve bir toplusözleşmeden yararlanma hakları yoktur.

Kiralık işçilerin çok ciddi sorunları vardır. Yaptıkları işler ve işin nasıl yapılacağı konusunda kontrol kendilerinde değildir. Çalışmaları sürekli başkaları tarafından yönlendirilmekte ve denetlenmektedir. Kendilerine hiçbir konuda eğitim verilmemektedir. İş güvenliği konusunda eğitilmediklerinden en çok iş kazasına uğrayan, kiralık işçiler olmaktadır. Vardiyalı olarak en çok çalıştırılanlar kiralık işçilerdir. Kiralık işçilik güvencesiz çalışma demektir. Örneğin Fransa’da kiralık işçilerin çalışma süreleri genellikle iki hafta ile sınırlı kalmaktadır.

AB çıkardığı yönerge ile kiralık işçilerle belirsiz süreli sözleşmelerle çalışan işçiler arasında ayrım yapılmasını önlemeye, tüm üye ülkelerde uygulanacak asgari standartları belirlemeye ve belirli bir ücret düzeyi sağlamaya çalışmıştır. İşverenler kiralık işçiler ile daimi işçiler arasında aynı işe aynı ücretin verilmesi ilkesine şiddetle karşı çıkmışlar ve yönerge hükümlerini aynen uygulamaktan kaçınmışlardır. Yönergenin 10. maddesi, yönergede kabul edilen hususların kiralık işçilere uygulanmaması durumunda üye ülkelerin mevzuatlarına caydırıcı cezalar koymasını da öngörmektedir.

ETUC, kiralık işçi konusunun işçi sendikaları için ciddi bir sorun olacağı kanısındadır. Toplusözleşme düzeninin getirdiği yüksek maliyetler, Avrupa’yı terkeden doğu ve uzakdoğu ülkelerine üretimlerini kaydıran işverenler nedeni ile ciddi üye kaybı yaşayan işçi sendikalarının kiralık işçiler nedeni ile de üye kaybetmeye başladıkları kanısındadır.

6715 sayılı yasanın AB Yönergesi ile uyum içinde olduğu söylenemez. Yönerge tüm üye ülkelerde kiralık işçilerin yaptığı işlerde ücret birliği, eğitim zorunluluğu gibi önemli konuları öngörmüşken 6715 sayılı yasada işçilerin çalıştıkları işyerlerinde iş kazalarının önlenmesi amacı ile iş sağlığı konusunda eğitilmelerine, yapılan işlerde bir ücret standardı getirilmesine, vardiyalı olarak çalıştırılmamalarına, iş başında işi ile ilgili eğitim görme zorunluluğuna hiç değinilmemiştir. Yasanın 4. maddesinde yasa hükümlerinin ihlali konusunda uygulanması öngörülen hükümlerin caydırıcı olduğu söylenemez.

Sonuç olarak 6715 sayılı yasa, işsizlik havuzunu boşaltmayı amaçladığı söylense de aynı havuza yeni işsizler ekleyecek niteliktedir. İşverenleri rahatlatacak ve maliyetleri azaltacak niteliktedir. Hükümet bugüne kadar kaldıramadığı kıdem tazminatını bu yasa ile kısmen kaldırmış ve işçi haklarına karşı bir salam politikasını gerçekleştirmiş sayılmalıdır. Bu yasa işverenler için kiralık işçilerin gözyaşları ve çekeceği acılar karşılığında kazanılmış bir Pirüs zaferidir. Burada kazanan işverenler bedel ödeyenler ise işçiler olacaktır.