Aydın’da seracılık ve jeotermal fırsat
Aydın'ın Germencik ilçesine bağlı Gümüş Köyü (mahallesi)'nde 6 Ocak günü seraları ziyaret edip iki üreticimizle sohbet ettik. Bir önceki yazımızdan hatırlayabileceğiniz gibi Gümüşyeniköy'de kahvehanede üreticilerimizle buluştuk. Tarihi SİT alanı içerisine alınan bölgede yaşayan vatandaşlarımızın üretmekten öte yaşamakta bile zorluk çektiğini ifade etmiştik.
Üreticilerimizin üzerinde durduğu önemli bir konu da jeotermal santrallerin derinlerden çıkarılan sıcak suyu yeniden yeraltına vermemelerinden kaynaklanan buharlaşmayla insan sağlığına ve incir tarımına çok büyük zararlar verildiği konusuydu.
Ülkemizde sanayi, madencilik, enerji gibi önemli konularda yapılan yatırımların tarımsal üretimi ve çevreyi yıkmadan, yok etmeden yapılması gerektiğini belirtmiştik. Bu dengeli kalkınmaya iyi bir örnek olan jeotermal ısıtmalı seracılık konusunu Gümüş Köyü'nde ziyaret ettiğimiz üreticilerimiz Hasan Akça ve Ersel Has ile konuştuk.
SERA ZİYARETİMİZ
10 seneye yakın memurluk hayatından sonra girdiği seracılık işinde halen iki oğlu ve işletmenin asıl sahipleri olarak gördüğü 60'a yakın çalışanıyla domates, hıyar, patlıcan ve biber gibi pazarın ihtiyacı olan hemen bütün ürünleri üreten Hasan Akça'nın 50 dönümlük serasını ziyaret ettik.
Sadece biberde kapya, kaliforniya, kınacı, tatlı, üç burun, demre vb olmak üzere 8 çeşidin üretimini yapan ve aslen İzmirli olan Hasan Bey seracılığı Balçova ve Güzelbahçe'de yapmış fakat bakmış ki ısıtma olmadan ve ısıtmayı da hesaplı yapmadan bu iş yapılamaz. Bunun için Afyon'a kadar bir araştırma yapmış ve 90'lı yıllarda Gümüş Köyü'nde karar kılmış. Jeotermal kaynakla elde ettiği ucuz ısıtma avantajıyla kazanmış, kazandıkça da serasını büyütme imkanını bulmuş. "Bu su yaptı benim seralarımı" diyor Hasan Bey. Ortakları olarak gördüğü çalışanları da olmasa hiçbir şey yapamayacağını da ekliyor sözüne. Toprak yerine kokopit ve tüf karışımında yapılan üretimde hem verim hem de kalitede yüzde 30-35 oranında artış sağlanmış. Örneğin fasulyede Türkiye ortalaması dekara 8 ton iken vejetasyon süresini biraz daha uzatarak 18 tona yaklaştıran Hasan Akça diğer ürünlerde de aynı oranlarda verim artışını yakalamış. Ürettiği ürünleri İzmir Hali'ne verdiğini söyleyen Hasan Bey artık para kazanamadığını söylüyor.
ELEKTRİK DERDİ
Elektriğe yüzde 135 zam gelmesine, fidan fiyatının 2 TL'den 4,5 TL'ye çıkmasına, gübrenin geçen sene 480 TL olan fiyatının bu sene bin 280 TL olmasına rağmen ürünlerinin fiyatları çok az artmış. Bir çiftçi olarak eskiden kış tatiline Uludağ'a gidebilen Hasan Bey 5 senedir ayağını denize bile sokmamış.
Elektrik masrafı konusu açıldığında kendisine elektrik dağıtımının özelleştirilmesi konusunu sorduğumda Hasan Akça: "Eğitim, sağlık gibi konular ne kadar önemliyse enerji de o kadar önemli. Özelleştirilmemeli. Elektrik dağıtım şirketleri özelleştirilmeden önce devletin çiftçiye yaklaşımı daha destekleyiciydi." dedi.
Yüksek elektrik masrafı Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi bu bölgede de çiftçiler için büyük bir sorun. Hatta Hasan Bey geçmişte kullandığı elektrik, sanayi elektriği olarak geçiyormuş ve itiraz edince bu defa elektriğini ticari tarifeye geçirmişler. Elektriği daha pahalıya kullanmaya başlayınca bakanlıktan kendisine neden ticari tarife kullandırıldığına dair resmi yazı istemiş ve bununla mahkemeye başvuracağını ifade etmiş. Ne hikmetse "mahkeme" ifadesi durumu düzeltmiş ve kendisini tarımsal tarifeye geçirmişler.
ÇİFTÇİ SAYISI AZALIYOR
Hasan Akça tarımın geleceği ile ilgili hiç iyimser değil. Eğer çiftçi sayısı yüzde 17 oranında azaldıysa tarım yapılan alanlarda da bir o kadar küçülme olmuştur, fikrini savunuyor. 90'larda geldiği Gümüş'de o zamanlar yaklaşık 50 hane varken gençlerin kentlere göçmesiyle bu rakamın azaldığını ve tarımsal üretimde gençlerin olmadığını, çiftçilerin yaş ortalamasının yüksek olduğunu ifade eden Hasan Akça, bir tanesi ziraat mühendisi olan çocuklarının da kendisinden sonra bu işi yapmayacağını düşünüyor. Bu konuda umarım haksız çıkar. Fakat tarımın sorunlarının bugünkü sonuçlarına bakarsak gidişat çok da iyi görünmüyor.
Hasan Bey'e sera alanını ve dolayısıyla üretimini artırmayı düşünüp düşünmediğini sorduğumda ise ülkenin bugünkü şartlarında mevcut durumunu muhafaza etmenin bile kendisi için "büyümek" sayılacağını söyledi. Tarımda örgütlenmenin, çiftçilerin kooperatifleşmesinin bu kötü gidişin önüne geçebilmenin en önemli yolu olduğu konusu üzerinde de özellikle durdu.
EJDER MEYVESİ ÜRETİCİSİ
Ziyaret ettiğimiz ikinci serada ise üretici Ersel Has ile sohbet ettik. Kendisi seracılığa 1993 senesinde çiçekçilik ile başlamış. Gelvera, karanfil, şebboy, lilyum, Kazablanka gibi çeşitli çiçeklerin üretimini 2002 yılına kadar devam ettirmiş ve İzmir çiçek mezatına verdiği çiçeklerden o dönemde ihracatın olmasından kaynaklı para kazanabiliyormuş. İhracatın bitmesiyle beraber çiçekten para kazanamamış ve Ejder meyvesi üretimine geçmiş. 2,5 dekarlık alanda 3 bin 700 fidanla üretim yapmaya çalışan Ersel Bey ileriki dönemlerde buradan 6 tonluk bir rekolte bekliyor.
Bitkinin yaprağının, dalının ya da kökünün kesilerek uygun ortama dikilmesiyle uygulanan bitki çoğaltma yöntemi olan çelik ile üretim yönteminin Ejder meyvesinde çok daha kolay olduğunu öğrendik. Bir dalının toprağa dikilmesi, üretimi için yeterli olan bu tropikal bitkinin tarımında işçilik de çok az ihtiyaç duyulurmuş.
Tropik bir bitki olan Ejder meyvesinin yazın doğrudan güneş ışığında değil sıcak fakat gölgeli bir ortamda yetiştirilmesi gerektiğini söyleyen Ersel Has bu bitkiden, dikiminden ancak 2 sene sonra verim almaya başlandığını da söyledi. Gübre fiyatlarının kısa zamanda 5 kat arttığını söyleyen Ersel Bey de Hasan Bey gibi tarımın geleceği ile ilgili çok olumlu şeyler düşünmüyor...
JEOTERMAL ENERJİ
Aydın'da insanları kanser eden, inciri hasta edip bitme noktasına getiren jeotermal kaynaklar doğru kullanıldığında bakın neler yapabiliyor: Birim alandan daha fazla ürün elde edilmesine, tropik bir bitkinin daha az maliyetle üretilmesine yarayabiliyor. Jeotermal kaynaklar bir de Aydın'ın yaylaları da olunca senede 365 gün üretim yapılabilmesine olanak sağlıyor. Ersel Bey'in söylediğine göre geçmişte bölgeyle ilgili "Sera Bölgesi" ilan edilmesi planı varmış fakat bu plandan vazgeçilmiş. Hasan Bey'in de özellikle üzerinde durduğu bölgenin Sera Bölgesi ilan edilmesi gerekliliği belli ki çok önemli bir konu.
Üreticilerimiz bölgenin sera bölgesi ilan edilmesi durumunda desteklemelerin daha çok artacağı kanısında. Bunun yanında elektrik, ilaç ve gübre gibi girdilerde de indirime gidilmesi bölgede daha çok seranın kurulacağı ve üretimin artacağı anlamına geliyor. Tarımın bütüncül bir anlayışla ele alınması, kaynakların bilimsel ve akılcı kullanılması gerekir. Böyle yaptığımızda üretimi artırabiliriz. Üretimi artırmanın yolu da ülkeyi yöneten iradenin önceliğinin "üretim" olması gerekir. Türkiye'nin üreticileri ve emekçileri bu gerekliliğin farkındadır ve Türkiye kamucu ve halkçı bir sürece girmek zorundadır, girecektir.