Aydınlanmaya karşı ‘cihad!..’
Dünya 2001’de, ABD’deki “İkiz Kuleler” saldırısının ardından “Selefi” örgütlerin terörü altında inliyor...
Son 16 yıldır bomba patlamayan, çatışma çıkmayan, kaos ve korku yaşamayan ve terör nedeniyle huzuru kaçmayan ülke ve şehir yok gibi...
Dünyanın her tarafında şiddet ve kan manzaraları, felaket ve yıkım tabloları değişmiyor artık;
Havaalanlarına, metro istasyonlarına ve eğlence merkezlerine silahlı eylemler, meydanlarda intihar saldırıları, mekanlarda bombalamalar ve de kalabalık yerlerde artık kamyonlarla yapılan pervasız vahşet saldırıları durmuyor... “NE İÇİN HEPSİ?..”
Ortadoğu’nun her bölgesinde; okullarda, pazar yerlerinde, stadyumlarda, kamu binalarında ve ne tuhaf ki tamamı İslam ülkelerinde, Müslümanların ibadet için kullandığı camilerde, hem de namaz sırasında yaşanan katliamlar bitmiyor... ‘NEYİN UĞRUNA BUNLAR?..’
Afganistan’dan Pakistan’a, Libya’dan Irak’a, Suriye’den Lübnan’a ve Türkiye’den Avrupa’ya kadar birbirine benzeyen, insanlık dışı terör eylemleri önlenemiyor... “NEDİR BUNLARIN SEBEBİ?..”
İç savaşın neredeyse yok ettiği kentlerde, mezhep savaşları ve rant kavgalarında, milyonlarca cana mal olan çatışmalar, korkular, isyanlar ve nihayet göçler sona ermiyor!.. “NE İÇİN BU KAOS?..”
Yukarıdaki saptamaların sonunda, “Neden, nedir, ne için” ve “neyin uğruna” diye sorulan soruların hepsinin yanıtı aynıdır; “cihad” uğruna!..
Yani, Hizbullah’tan El Kaide’ye, oradan da IŞİD’e uzanan dinci terörün genellikle İslam ülkelerinde ya rejime ya da farklı gruplara karşı başlattığı savaşın gerekçesi olarak gösterilen “cihad!..”
İşte Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı da, “cihad” kavgasının bu ülkede bile binlerce insanın canına mal olmasını yarattığı toplumsal travmayla yetinmemiş olacak ki, “cihad”ı kafalara iyice zikretmeye karar vermiş!..
Bakanlık; bu sözcüğün dinci örgütlerin katliamları nedeniyle bir savaş tanımlaması olarak algılandığı bir dünyada, “cihad” kavramını eğitim müfretadına yerleştirerek ders olarak okutma kararı almış!..
Söyler misiniz; imam-hatip furyasıyla eğitimi adeta molla-medrese çizgisine sürükleyenler, “cihad” eğitimini Atatürk ve Evrim Teorisi’ne tercih ederek Türkiye’yi nereye sürüklemeye çalışıyorlar?.. Ne yani, bu ülkede aydınlanmaya ve laik eğitime karşı “cihad” bayrağı mı açıldı?..
Ve en önemlisi de laik eğitimi her geçen biraz daha dinamitleyen bu çok vahim karartma gidişatını kim durduracak?.. Kimmmm?..
İSTANBUL'UN ASIL FELAKETİ!..
Türkiye’nin en büyük ve en kalabalık metropolü önceki gün bir kez daha yağmura teslim oldu... Yağmur değil, rezalet aktı sokaklardan!..
Birkaç saat süren yağmur Silivri’den Şile’ye kadar kenti baştan sona teslim aldı ve her yerin altını üstüne getirdi...
Karayolları, demiryolları, metrobüs ve tramvay hatları, otobüs durakları, alt geçitler, metro tünelleri, devasa yollar, koca meydanlar, evler, işyerleri ve upuzun caddeler bile baştan sona kadar sular altında kaldı…
Velhasıl sağnağın ardından neredeyse koca şehrin tamamı akıntıya teslim olurken, ortaya çıkan vahim manzara, bir şehrin değil, bir yönetim zihniyetinin allı-pullu makyajını da bir ihmal ve yağma balçığı gibi hareket halindeki otobüslerin içine kadar akıttı...
20 yılı aşkın süredir İstanbul’u yöneten AKP zihniyetinin, dereleri imara açması, ilçeleri beton cehennemine dönüştürmesi, altyapıyı ısrarla ihmal etmesi ve plansız yapılaşmaya izin vermesinin rezalet sonuçlarını da sokaklara sürükledi yağmur…
Ve yağmur koca kenti kısa sürede balçığa çevirirken, bakanından valisine, belediye başkanından işgüzar bürokratlarına kadar tüm ihmal odakları ağızlarına her zamanki gibi “afet” sözcüğünü sakız ederek, gaflet ve beceriksizliklerini umursamazca örtmeye çalıştılar…
İstanbul’u yöneten zihniyetin sahipleri, yağmalanmış bir kenti bir kez daha yağmura teslim ederken, asıl teşhisi yine gözden kaçırmaya çalıştılar; asıl felakat yağmur değil, bir metropolün doğasını rant uğruna mahveden sizlersiniz...
TWİTTER ÇAKALLARINA REST!..
Sosyal medyada milyonlarca takipçisi olan sevgili Cem Yılmaz, Instagram ve Twitter’dan paylaşım yapmayı bıraktığını açıklamış...
Twitter’dan bir fotoğraf yayınlayan Yılmaz, “Kapalı... Twitter ve Instagram hesaplarımdaki yorumların verdiği insanüstü rahatsızlık sebebiyle bu mecralarda paylaşım yapmayı bırakıyorum. Hepinize de tavsiye ederim” diye yazmış…
Yılmaz’ın ardından yakın arkadaşı olan oyuncu Ozan Güven de “Ne yazsan olmuyor. En iyisi kullanmamak... Elveda Twitter” diye yazarak sosyal medyaya veda etmiş...
İletişim teknolojisinin o sınırsız sayılan mecrasında, adları ve fotoğraflarıyla, er meydanında dururcasına, adam gibi dertlerini anlatanlara tabi ki sözümüz yok…
Zaten Twitter da, ilk başlarda zeki insanların sosyo-politik olaylara, biraz da mizahi olarak, bir kaç sözcükle yorum getirdiği bir haberleşme alanı olarak dünyaya yayıldı…
Ancak son yıllarda bu mecra, aşağılık kompleksinin dehlizlerinde yaşarken, sahte adreslerin ardına gizlenerek insanlara alçakça iftira atanların bir kirli arenasına dönüştü...
Kıskançlık, geri kalmışlık ve zavallılık girdabında çırpınanların, belki de çocukluk travmalarının ezikliğiyle saldırgan tavırlarını, iğrenç üsluplarla dışa vurdukları çamura bulanmış bir öfke ve kavga mevzisidir artık Twitter...
Milyonlarca takipçileri olmasına rağmen, insanlar terk etmekte çok haklı cehaletin de elinde çırpınan o mecrayı…
Çünkü Twitter, sahtekar yalancıların da, birer klavye faresi gibi bilgisayarlarının arkasına saklanarak, küfür ve hakaret arenasına dönüştürdüğü bir yer oldu ki, artık eskisi gibi benim de içimden pek gelmiyor paylaşım yapmak...