Aydınlık’a neden kurşun işlemez?

12 Eylül Amerikancı darbesinin ilk icraatlarından biri Aydınlık’ın yayınının durdurulmasıydı. Haftalık Ufuklar dergisini yayınladık. Sıkıyönetim kısa süre onu da kapattı. Aydınlıkçılık yayınsız kalmamaktı.

Biz de gençlik dergisi çıkarmaya karar verdik. 1983 baharında Büyükada’da bir piknikte kararı alındı. Yasal yolla para toplamak için, anonim şirket kurarak, hisse senedi satışı yolunu keşfettik. Sıkıyönetim altında üç gencin bir araya gelmesi, örgüt üyeliği sayıldığı koşullarda, İstanbul, Ankara ve İzmir’den farklı siyasal kökenlerden 34 gencin katılmasıyla yayın kurulunu oluşturup, yayın takvimini yaptık.

1984 Ocak ayında Yeni Olgu dergisi yayına başladı. İlk kez, holding medyası dışında bir yayın organı dağıtım şirketiyle dağıtılıyordu. Bu, Yeni Olgu’nun yaşamasının tek koşuluydu. İlk sayımız çok ilgi gördü, ikinci baskıyı yaptık. 1984 Aralık ayında Sıkıyönetim Yeni Olgu’yu da kapattı. İzmir, Ankara ve İstanbul’da gözaltı ve tutuklamalar oldu. Aydınlıkçı gençler olarak yılmadık, bir yıl sonra Gökyüzü gençlik dergisini çıkardık. Gökyüzü, 1986 yılındaki gençlik mücadelelerinin yol göstericisi oldu.

Adnan Akfırat ve Fatma Yazıcı

BİLGİNİN SAKINIMI KANUNU

1987 Ocak’ta haftalık 2000’e Doğru dergisini yayınlayarak Aydınlıkçı gazeteciliğin yeni atılımını hayata geçirdik.

2000’e Doğru haberciliği, rahmetli ustamız Hasan Yalçın’ın keşfedip formüle ettiği “Bilginin Sakınımı Kanunu”nun laboratuvarı oldu. Bilgi, değer bulacağı yere gider. Aydınlıkçı gazeteciliğin sihri bu kanundadır. Aydınlık’ın en gizli bilgileri bulup çıkarmasındaki keramet de sadece o bilgiye değer verdiğini gösterecek akla ve cesaret sahip olduğunu göstermesidir. Yayınlanmasının üzerinden 34 yıl geçmesine rağmen hala tartışılan ünlü “MİT Raporu”nun 2000’e Doğru’ya gelmesi de bu kanunun uygulanmasından ibarettir.

Hiram Abas ve Mehmet Eymür’ün, Amerikancı Turgut Özal’ın emriyle CIA güdümünde yürüttükleri “sivilleşme” kampanyasının bir gereği olarak hazırlanan ve Hürriyet gazetesinde yayınlanması planlanan MİT Raporu, Hürriyet yönetimi vazgeçince ortada kalmıştı. Hürriyet muhabiri olarak MİT Müsteşarlığı’na davet edilip Rapor'dan not almasına izin verilen İrfan Taştemur da kapıya konulmuştu. Gazeteci arkadaşım olan İrfan’ı, Rapor’u 2000’e Doğru’da yayınlamaya ikna ettik. Gladyo’nun bütün sırları ortalığa serildi. Komployu kuranlar, 2000’e Doğru sayesinde kaldırdıkları taşı başlarına düşürdüler. Hiram Abas’ın MİT Müsteşarlığı planı akamete uğradı, Eymür MİT’ten çıkartıldı. Özal yönetimi, bütün hışmını 2000’e Doğru’dan çıkardı. Abdülhamit döneminden sonra ilk kez, bir basın organı yayına çıkmadan matbaada sansür edildi. Ardından 2000’e Doğru dergisi için özel kararname çıkarıldı.

Doğu Perinçek ve Adnan Akfırat duruşma salonunda.

BEDELİNİ ÖDERSEN ÖZGÜRLÜĞÜ KAZANIRSIN

İlk sorumlu müdürümüz Fatma Yazıcı hakkında yüzlerce yıl ceza verildi ve tutuklama kararı çıktı. İkinci sorumlu müdürümüz Tunca Arslan da tutuklanınca Haber Müdürlüğü’nden sorumlu müdürlüğe terfi ettim. 142 davadan yargılandım. Bu arada Sansür Sürgün Kararnamesi kapsamında 2000’e Doğru’nun yayını durduruldu. Hiç ara vermeden Yüzyıl dergisini yayına soktuk. Birinci Körfez Savaşı’nda ABD’nin hesabına Türk Ordusu’nun sürülmesine karşı çok etkili yayınlar yaptık. Büyük Madenci Yürüyüşü’nün sesi olduk.

Diyarbakır muhabirimiz Halit Güngen, 16 Şubat 1992’de büromuzda katledildi. Haber Müdürü olarak üç ay, Diyarbakır, Siirt ve Şırnak dağlarında dolaşıp, Hizbulkontra gerçeğiyle Türkiye’yi tanıştırdık. 2000’e Doğru, 12 Eylül yönetiminin Kürtler üzerine bilinçli olarak uyguladığı baskılara karşı mücadele etti. Birlikte yaşama geleneğini ve kardeşliği korumak için cansiperane savaştı. Kürtlerin demokratik kültürel haklarını savundu. 12 Eylül rejimine karşı mücadelenin Türk düşmanlığına dönüşmemesi için Kürt aydınlarını eğitti.

Eski Aydınlık Gazetesi Yazıişleri Müdürü Feyza Perinçek, Aydınlık okulunun değerli öğretmeni...

DEVRİMCİ GAZETECİLİK REKLAM ALMAYA ENGEL DEĞİL

2000’e Doğru yayıncılığının önemli başarılarından biri de, devrimci gazeteciliğin reklam almaya engel olmayacağını kanıtlamak oldu. 2000’e Doğru o dönem en çok satan haber dergisiydi. Her sayısı gazetelerde günlerce sürecek tartışmalara kaynaklık ediyordu. Ancak reklam ajanslarından ve medya planlama şirketlerinden reklam alamıyordu. Her Pazartesi 2000’e Doğru’nun çaycısından, mutfak elemanlarına, idare görevlilerine kadar bütün çalışanlarının katıldığı haftalık toplantılarda, sürekli söz alıp, “reklam almamız gerek” demem üzerine, genel yayın yönetmenimiz Doğu Perinçek, “Madem o kadar eminsin, geç bu işin başına” dedi. Haber Müdürlüğü’nü bırakıp reklam müdürü oldum. Reklamcılık mesleğinin sırlarını öğrenerek, 2000’e Doğru Reklam Servisi olarak, birinci yılın sonunda, personel giderlerinin tamamını karşılayacak ölçüde reklam gelirine kavuştuk. Arka kapağımızda Philip Morris’in bir sigarasının reklamını yayınlarken, kapakta Philip Morris’in Türk tütüncülüğünü bitirme planını sergilemek büyük keyifle hatırladığım anlardan biridir.

2000'e Doğru Dergisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Fatma Yazıcı, Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin 'korkulu rüyasıydı'.

1993 GÜNLÜK AYDINLIK’ININ BAŞARISI

1993’e gelindiğinde Türkiye’yi İkinci İsrail devletine razı etmek için Gladyo büyük tertipleri sahneye koyuyordu. Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis ve devrimci gazeteci Uğur Mumcu bir hafta arayla katledildi. Kuşkusuz en önemlisi Başbakanlık makamına bir Amerikan vatandaşının oturtulmasıydı. Aydınlık, Çiller’in ABD vatandaşlığının belgelerini bulup yayınladı.

Çabamızla Org. Bitlis’in uçağının sabotaj ile düşürüldüğü mahkeme kararı haline geldi. Aydınlık’ın gazeteciliği, direnen Türkiye’nin gücünü büyüttü, kamuoyunu doğru bilgilendirip Türkiye’nin başına çoraplar örülmesini önledi. Çok büyük kırılmalara sahne olan meşum 1993 yılı günlük Aydınlık sayesinde savuşturuldu.

İKİNCİ MİT RAPORU’NU NASIL ELDE ETTİK

17 yıllık haftalık Aydınlık’ın yayın hayatının iz bırakan haberciliğinde doruklardan biri ikinci MİT raporu yayınıydı. Aydınlık, Gladyo’nun tetikçisi Ülkücü mafya lideri Abdullah Çatlı’nın işlediği cürümleri haber yapıyordu. Gladyo’nun o dönemdeki adı olan “Çiller Özel Örgütü”nün peşine düşmüştük. “Bilginin sakınımı yasası” bir kez daha uygulamaya konuldu. Sabah grubundan bir arkadaşım, önemli bilgiler olduğunu, buluşup değerlendirmek istediğini söyledi. Ziyarete gittiğim Hürriyet gazetesinden arabasıyla aldı, Mecidiyeköy’deki Aydınlık bürosuna yola çıktık. Çantasında bir tomar kâğıt çıkarıp; “Bak sizin yaptığınız haberleri doğrulayan önemli bir rapor var” dedi. İsimlerini öğrenmek için canımızı tehlikeye attığımız, ancak lakaplarını öğrenebildiğimiz cinayet işleyen polis memurların yaka numaraları, ana baba adları yazıyordu. Resmi bir kurumun raporu olduğu açıktı. Arkadaşıma bunu yayınlamak gerektiğini söyledim. “İmkânsız! Bundan iki nüsha var, biri Sabah Genel Yayın Yönetmeni Zafer Mutlu’nun diğeri Hürriyet’in Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün kasasındaymış. Zafer bey, bu ne kadar doğru diye araştırmam için verdi. Benden çıktığı öğrenilirse, canımla öderim” dedi. Onca dil döktüm, kâr etmedi. Elimdeki raporla, trafikte sıkışmış olan arabanın kapısını açıp dışarı fırladım. Arkadaşım çaresiz kalmıştı. “Bari beni koru” diye seslendi arkamdan. Aydınlık, raporu 21 Eylül 1996’da yayınladı. Rapor’da yazılanlar 3 Kasım 1996’daki Susurluk kazasıyla bir bir doğrulandı. Çiller tarafından ABD’den ithal edilen Eymür bir kez daha ve temelli olarak MİT’ten kovuldu.

Raporu zorla aldığım arkadaşımı, suçları ortaya serilen özel harekatçılar bir akşam iş dönüşünde kaldırmış. Gözlerini bağlayıp, uzak bir yere götürüp sorgulamışlar. Mecburen benim adımı vermiş. “Senin peşindeler, ‘bu raporu yayınlamanın bedelini ödeteceğiz’ dediler” diye uyardı. Bir buçuk yıl çelik yelek ile gezdim. Yıllar sonra Özel Harekât Daire Başkanı İbrahim Şahin, Ulusal Kanal’da yayına çıkmadan önce, “Sizi indirmek için iki yıl peşinizde koştuk Adnan bey” diye itiraf etmişti. Kuşkusuz, en büyük koruyucu, çelik yelek değil, Aydınlıkçılığın bayrak koşusu geleneğiydi.

AYDINLIK’IN TOPUĞU DA EFSUNLU

Antik efsanelerin yenilmez savaşçısı Aşil’i annesi bir kutsal suya sokarak, ok geçirmez, kılıç işlemez yaptığı söylencesi vardır. Suya batırırken topuklarından tuttuğu için, Aşil’i ancak topuğundan vurmak mümkünmüş. Aydınlık’ın topuğu da efsunludur. Hiçbir yerine kurşun işlemez. Türk halkı varoldukça Aydınlık da var olacaktır. Çünkü varlığımız Türk varlığına armağandır.