‘Az, çoğun delilidir’
Türkiye yalnızca Vatan Partisi’nin çözebileceği sorunların gündemimize geleceği günlere doğru gidiyor. Önümüzdeki en önemli devrim alameti budur.
Devrim, sistem içi seçeneklerin tükendiği, toplumların çaresiz kaldığı durumlarda gündeme geliyor. Devrimi toplumların sistemin dışına çıkma eylemi olarak da adlandırabiliriz.
Sistemin yürümemeye başladığı, kendini yenileyemediği koşullar toplumlar açısından kırılma noktaları yaratıyor ve devrimci seçeneği gündeme getiriyor.
İslamiyet’in kuruluş dönemlerinde yalnızca Hz. Muhammed o kabileleri birleştirebilir ve ticareti güvence altına alabilirdi.
1789’da yalnızca Robespierre’in Jakobenleri Fransız toplumunu krala kul olmaktan kurtarabilirdi.
1917 Kasım’ında yalnızca Lenin’in önderliğindeki Bolşevikler Rus milletini emperyalist savaştan çıkarabilir ve sefaletten kurtarabilirdi.
1919 koşullarında yalnızca Mustafa Kemal Paşa Türk milletini emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi etrafında birleştirebilirdi.
Tüm bu devrimler sistem içi seçeneklerin tükendiği kırılma noktalarında gerçekleşmiştir.
Türkiye’nin içinde bulunduğu Vatan Savaşı ve Üretim Devrimi süreci sistem içi seçeneklerin daha fazla silikleşmeye başladığı bir hatta ilerlemektedir.
SİSTEM İÇİ SEÇENEKLERİN İFLASI
CHP-HDP-İYİP-SAADET-DEVA-GELECEK partilerinin oluşturduğu Biden ittifakı Türkiye’yi 2014 öncesi koşullara geri döndürme seçeneğini temsil etmektedir. 2014 öncesi koşullar ABD’nin Türkiye’de iktidarlar belirleyecek güce sahip olduğu koşullardı. ABD’nin dünya üzerinde yaşadığı gerileme ve çekilme durumu Türkiye’deki milli devrimci dalganın yükselişiyle birlikte Türkiye’deki iktidar denklemlerini değiştirdi.
Artık Türkiye’de sırtını ABD’ye yaslayanların iktidarlarını kurma şansı yok. Türkiye’nin önündeki sorunları ABD’den para dilenerek ya da yeniden Atlantik sistemine dönerek çözme şansları yok. Biden ittifakının Türkiye’nin önüne koyduğu seçenek sistem içi bile değildir. Çürümüş sistemi yeniden uygulama seçeneğidir ve bu seçeneği yeniden kurmanın ne dünyanın gittiği yön açısından ne de Türkiye’nin iç dinamikleri açısından koşulu kalmamıştır.
AK Parti ve MHP de bir çıkmazı temsil etmektedir. Türkiye’nin önündeki üretim temelli sorunları görmezden gelerek oy havuzlama hedefli sadaka politikalarını Türkiye’ye dayatmaktadırlar. Ancak Türkiye’nin ne sadaka verecek gücü kalmıştır ne de önündeki sorunlar sadakayla çözülebilecek kadar yüzeyseldir. Toplumun girdiği ekonomik darboğaz hükümet tarafından çay dağıtılarak, dua şovları yapılarak, gündelik polemikler yürütülerek görmezden gelinmeye çalışılmaktadır.
Bunun yanı sıra özellikle Suriye ve Ukrayna konularında dış politikada yürütülen tutarsız siyaset Türkiye’nin stratejik müttefiklerinde de Türkiye’ye karşı bir güvensizlik oluşturmaktadır. Türkiye ABD emperyalizmine karşı bölgesel ittifaklarla mücadele vermesi gerekirken Ukrayna’da Rusya’yı, Suriye’de de Suriye, Rusya ve İran’ı karşısına alan hatalı politikalarda ısrar etmektedir. Bu da bölgemizde ve dünyada gerilemekte olan ABD’ye vakit kazandırmaktadır.
SIKIŞMANIN DOĞURACAĞI PATLAMA
Türkiye bu iki çıkmaz arasında sıkışmış durumdadır. Sistem içi seçenekler bir bir tükenmeye başlamıştır. Polatlı’da susuz kalan köylü, Urfa’da elektriksiz kalan çiftçi, İstanbul’da işsiz kalan işçi, fabrikasında zararına üretim yapan sanayici bu sistemin yürümediğini görerek gözünü sistemin dışına dikmiş durumdadır.
Sıkışan enerji gittikçe yoğunlaşmaktadır ve bir patlamaya yol açacağı açıktır. Vatan Partisi’nin yıllardır yığınak yaptığı yer de bu kırılma noktasıdır.
Vatan Partisi gibi partilere bu gibi kırılma ve patlama noktalarında ihtiyaç duyulmaktadır. Atatürk, 1919-23 arasında yaşanan kırılmada Atatürk olmuştur. Robespierre Paris’te yükselen barikatlarda Robespierre olmuştur.
Kırılma noktaları yokun var, varın yok olduğu; azın çok, çokun az olduğu; ayağın baş, başın ayak olduğu dönemlerdir. Büyük Anadolu dervişi Mevlana Celaleddin Rumi bu diyalektik ilişkiyi “Az, çoğun delilidir.” diyerek tarif etmiştir. Kırılma noktaları bu değişimleri ani ve kitlesel bir biçimde gerçekleştiği dönemlerdir.
VATAN PARTİSİ’NİN ALAMETLERİ
Vatan Partisi’nin son dönemde yaptığı örgütlenme atağı Vatan Partisi’ne yönelik büyük bir yönelişin olduğunu bize göstermektedir. Türkiye’nin neresinde olursa olsun sistem içerisinde sorununu çözemeyen yurttaşlar Vatan Partisi’ne akın etmektedir. Bu da Vatan Partisi’ne yönelişin dönemsel ya da refleksif hareketin bir sonucu değil sistem dışına çıkma iradesinin bir sonucu olduğunu göstermektedir.
Türkiye’nin önündeki sorunlar derinleştikçe, Türk milleti sistem dışı olana gözünü dikmeye başladıkça Vatan Partisi seçeneği Türkiye’nin önüne daha fazla gelecektir.
Vatan Partisi seçeneğinin her geçen gün daha fazla sivrilmesi bunun alametidir.
Vatan Partisi’nde biriken Türkiye’yi yönetecek kadro birikimi bunun alametidir.
Vatan Partisi’nin uluslararası alanda artan itibarı bunun alametidir.
Vatan Partisi Öncü Gençlik dışında herhangi bir gençlik hareketinin var olamaması bunun bir alametidir.
Bu alametlerin varacağı yeri söylemeyi büyük şairimiz Nazım Hikmet’e bırakalım:
“Yedi kat yerin altından uğultular geliyor.
Çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır.
…
Ve duyuldu kabuğuna tık ettiği civcivin.
Duyuldu uykusundan uyandığı
zincirinden başka kaybedecek şeyi olmayan devin.”