Aztek katili Cortez ile komşulukta bir hafta

Kırk yıl düşünsek, gün gelip de zalim Hernan Cortez ile komşu olup, bir haftayı yan yana geçireceğimiz aklımıza gelmezdi. Ama işte, kader utansın diyelim, o da oldu. Medellin kasabasındaydık. Ama bu Medellin Kolombiya’nın o ünlü Pablo Escobar’inin, tehlikeli ve kanlı şehri değildi. O Medellin, bu küçük İspanyol Medellin’inden, Cortez’in kasabası olduğu için almıştı adını. Ama bu Medellin, mevcut hali ile Kolombiya’nın ikinci en büyük ve birinci en tehlikeli şehri haline gelmiş olan Medellin’in tam da tersi bir durumdaydi. Sessiz, insansız, sürprizsiz ve sadece 2300 kişilik bir köy yani.

Bir İspanya gününün, çok yıldızlı gecesinde ve dolunay ışıkları altında, Hernan Cortez’in beşyüz sene önce doğup yaşadığı evin, tam on metre yanındaki arkadaşımızın evindeydik. Yatağımıza uzanmış, Cortez’in büyük bir gurur ile elinde kılıç tutan ve tenekeden zırhları ile örtünmüş heykelini seyredip, bir zaman tünelinde seyahat etmekteydik. Heykelin tam arkasındaki, Endülüslülerden kalma Medellin kalesinin ay ışığı altındaki görünümü, bu geceyi gerçekten de beş yüz sene öncesine götürmekteydi.

MEKSİKA CORTEZ’İN ELİNE NASIL DÜŞER?

O İspanya gecesinin sessizliği ve karanlığında, aklımıza garip sorular takılmaktaydı. Mesela, nasıl olup da daha 18 yaşındaki delikanlı Cortez, böyle küçücük bir kasabadan okyanuslar aşarak, Aztek imparatorluğunu alaşağı edip, Meksika denilen muazzam toprakları İspanyol sömürgecilerine bağlayabilmişti? Batı sömürgeciliğinin belki de en başarılılarından ve ilklerinden olan İspanya, nasıl olmuştu da tüm Amerika topraklarını oldukça uzun süre kendisine akacak bir hazine sandığı haline getirebilmişti?

Aynen bugün ABD’nin hemen her yerde yaptığı, mahalli nüfustaki çatlaklardan faydalanıp, insanları ve grupları birbirlerine karşı kullanmanın ne ilk ve de son örneğini mi yapmıştı Cortez? O şanlı ve ünlü Aztek İmparatorluğunu oluşturan düşman kabileleri birbirlerine karşı kışkırtmanın ustası mıydı ki Cortez? Yoksa, milyonlarca nüfusu olan dehşetli Aztek İmparatorluğunu, sadece bin askerle nasıl ele geçirebilirdi ki?

BARBAROS, CORTEZ’DEN AZTEKLERİN İNTİKAMINI ALIR

Bu arada, Meksika fatihi Cortez’in biz Türklerle olan alışverişini de Cortez’in heykelini seyrederken hatırlamış olduk. Preveze deniz savaşında, 1538 senesinin 28 Eylül’ünde, bizim Barbaros Hayrettin Paşa’nın elinde perişan olan Andrea Dorya komutasındaki Haçlı donanmasının kaptanlarından biri olarak da görmüştük Hernan Cortez’i. Meksika’daki zalimlikleri ve elde ettiği hazineler yetmemiş gibi, Osmanlıya da saldırmıştı da bizim Barbaros’un eline esir düşüp sağ olarak serbest kaldığına sevinmiş olmalıydı. Karşılığında, elindeki hazineden Barbaros’a fidye olarak neler vermek zorunda kaldığını sormak istemiştik Cortez’e. Ama cevap alamayacağımız garanti olduğu için, sadece tahminlerimizle yetinmiştik.

Yazımıza yaptığımız bu uzun girişten amacımız, son beş yüz senelik sömürgecilik ve yağmacılık döneminin, ilk ve en başarılı ülkeleri İspanya ve Portekiz’e yaptığımız ziyaretlerden çıkardığımız bir sonucu tartışmak: Bu eski sömürgeci ve çoğu emperyalist haline gelmiş Batı ülkeleri, dünya halklarına ve insanlarına ettikleri zulmün faturasını neden bir türlü ödememektedirler? Bu eski sömürgecilere, ABD gibi yeni sömürgecilerin yaptıkları zulmü, bir türlü anlatamamamızın en büyük sebebi, kendilerinin hiçbir fatura ödememiş oldukları gerçeği midir acaba?

BATI’NIN FİLİSTİN’DEKİ SUSKUNLUĞUNUN NORMALLİĞİ!

Günümüzün en büyük sömürgeci savaşı olan, Gazze’deki İsrail zulmü ile, Cortez’in Meksika’daki Azteklere uyguladığı zulüm eğer aynı şiddette ise, Batı dünyasının eski ve yeni sömürgecilerinden, bir türlü insani bir savaş karşıtlığı görememek bir sürpriz olabilir mi?

Bu yeni sömürgecilerin, Avrupa’nın ortasındaki Ukrayna’da, Rusya’ya karşı ABD ve NATO’nun organize ettiği Cortez tarzı işgal planlarına, Batı devletlerinin ortak olmalarının tek sebebi de kendilerinin beş yüz senedir yaptıkları sömürgeciliğin faturasını, hiç ödemek zorunda kalmamaları mıdır acaba?

Daha geçen aylarda, Fransız sömürgecilerinin elinden kurtulmaya çalışan Yani Kaledonya adalarındaki isyanları, Macron’un Cortez misali bastırmaya çalışması da aynı sebepten olabilir mi? Avrupa’nın göbeğindeki Fransa’nın, tam on yedi bin (rakamla 17.000) kilometre ötede bir toprağı nasıl olabilir ki, 2024 yılında? Aynı Fransa, hala yedi bin (rakamla 7.000) kilometre ötelerdeki Karayiplerde, Saint Martin adında bir adanın nasıl sahibi olabilir bu modern zamanlarda? Ya Pasifik Okyanusundaki Fransız Polinezyası adı verilen ve Paris’e 16 bin kilometre uzaklardaki adaların Fransız toprağı sayılması, utanç verici değil midir bu yüzyılda? Çılgın soruların ardı arkası bitmiyor, Cortez’in heykelini penceremizden seyrederken.

21.YÜZYILDA ‘DENİZAŞIRI TOPRAKLAR’ NE DEMEK Kİ?

Paris sokaklarını bile düzgün şekilde idare edemeyen Fransa’nın, daha böyle binlerce kilometre ötelerde birçok sömürgesi bulunuyor, 2024 senesinde bile. Dünyanın en büyük sömürgecisi İngiltere ise, zaten bir adaya tıkanmıştır ve belki de gelecek 10 sene içinde 3 veya 4’e bölünecektir. Ama böylesine zayıflamış bir ada devletçiği olmasına karşın, hala dünyanın öte taraflarındaki topraklara sahip bir sömürgeci güç olarak ortalardadır! Bu noktada, 1982 senesindeki, Arjantin’e sadece 1500 kilometre uzaklıkta olan Falkland adası için, 9000 kilometre ötelerdeki İngiltere’nin verdiği savaşı hatırlatalım.

İngiltere, bir zamanlar "üzerinde güneş batmayan İmparatorluk" olarak adlandırılırdı. Hâlen de İngiltere’den binlerce kilometre uzaklardaki Kuzey Amerika'da bulunan Karayip Denizaşırı Toprakları Afrika'da bulunan Saint Helena, Ascension ve Tristan da Cunha, Okyanusya'da bulunan Pitcairn Adaları, Avrupa'da bulunan Cebelitarık, Asya'da bulunan Britanya Hint Okyanusu Toprakları, Antarktika'da bulunan Güney Georgia ve Güney Sandwich Adaları ve Britanya Antarktika Bölgesi ile Britanya Denizaşırı Toprakları adı altında, dünyadaki tüm coğrafî bölgelere yaydırılmıştır. Yani 500 yasındaki sömürgecilik, bütün ihtişamı ile hala devam etmektedir. Zaten bunu, Dünya Kupası, UEFA Turnuvası, Olimpiyatlar gibi tüm spor karşılaşmalarında, bu sömürgeci devlet takımlarının büyük çoğunluğunun, kendi ırklarına ait olmayan siyahi sporculardan oluştuğunu görünce, hemen anlayabilmekteyiz.

SÖMÜRGECİLİĞİN HESABINI SORMADAN OLMAZ!

Yani sözün kısası, dünyada bugünkü siyasi saflaşmada, eski ve yeni sömürgecilerin, NATO ve AB tarzı kurumlarda el ele verip, yeryüzünde daha adil ve eşitlikçi bir düzen isteyenlere karşı, hala Hernan Cortez’lik taslamaları hiç sürpriz olmamalıdır. Çünkü, onlar 500 senedir yaptıkları Cortez’liklerinin, bir defa bile hesabını vermemişlerdir ki? O nedenle de hala her fırsatta, Filistin’de, Donbass’ta, Tayvan’da, Hong Kong’da, Suriye’de, Türkiye’de, Afrika’da, Cortez’den öğrendikları “bol-yönet-yok et” taktiklerini uygulamakta ve sömürgeci birlikteliklerini “kahramanca” devam ettirmektedirler.

Preveze’de Cortez’i perişan edip esir alan Barbaros Hayrettin Paşa, bu kaderi bozuk dünyada, bizim ve tüm ezilen halkların sömürgecilerden intikamını alan bir yıldızımızdır vesselam. “Onların Cortez’i varsa, bizim de Barbaros’umuz var” diyerek bitirelim bu Medellin hikayemizi!