Bahçeli, Cengiz Çandar ile de buluşur mu?

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de başlattığı yeni açılım, ilk başlardaki yükselişini kaybetmiş görünse de alttan alta devam ediyor. Bazı DEM Partili belediyelere kayyum atanması ve partinin bazı yöneticilerinin terörden tutuklanması, başlayan “yeni süreç”te kesinti olduğu izlenimine yol açmıştı.

Fakat Bahçeli’nin her grup toplantısında “sözlerimin arkasındayım” diye vurgulaması ve ardından geçen hafta Ufuk Uras ile “açılım” gündemli buluşması “sürecin” kendi mecrasında devam ettirildiğinin kanıtı.

Uras, Bahçeli ile görüşmeleri hakkındaki bazı ayrıntıları kamuoyuna açıkladı. Aydınlık’tan Aykut Diş’in sorularını yanıtlayan Uras, şöyle diyor:

“Bunun arkasında devlet aklı olduğunu görüyoruz. İyi ki de devlet aklı var. Devlet aklı olmasa zaten kimle muhatap olacaksınız. Devlet aklının olması bu konuda adım atılabileceğini gösteriyor. Devlet aklı ile toplum aklını buluşturmak gerek.”

“Nelere kadirmiş bu devlet aklı” diyesi geliyor insanın. Günümüzün “LGBT solculuğu”nun temellerini atmak üzere planlanmış bir projenin medya yüzü göreviyle Türkiye’nin siyaset sahnesine çıkarılan Uras, “devlet aklı”na övgüler diziyor. Şaşırtıcı mı?

ÖDP’nin lideri sıfatıyla medyanın baş konuğu olarak cilalandığı günlerde “Solun Fethullahçıları olacağız” diyen Uras’ın bugün taparcasına övdüğü “devlet”in Türkiye’nin milli devleti olmadığını anlamak için uzman olmaya gerek yok.

İşin bir başka dikkat çeken boyutu, Hükümet’e yakın bazı medya organlarının bu buluşmadan sonra Ufuk Uras’ta bulduğu keramet. Bu yayınlarda Uras’ın, ne kadar “yerli” olduğuna dair süslemelerle parlatıldığı görülüyor.

ÇANDAR’I COŞTURAN SÜREÇ

Uras’ın yeni “açılım” kapsamında öne fırlaması gibi, “sürecin” Cengiz Çandar’ı da coşturduğu görülüyor. 15 Temmuz’dan hemen sonra kaçacak delik arayıp soluğu yurt dışında alan Çandar, 2023 seçimlerinde DEM Parti’nin milletvekili olarak yeniden sahnelere döndü. E, görev bu, kaçmak isteseniz de kaçamazsınız!

Çandar, son günlerde her ağzını açtığında “1 Ekim’de başlayan tarihi süreç” ve “yepyeni bir dönemin başlangıcındayız” diye söze başlıyor. Çandar, 21 Kasım’da TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda Dışişleri bütçesi görüşülürken yaptığı konuşmada “yeni süreci”, Suriye’ye doğru genişleten bir perspektif çiziyor.

1987’de, MİT’teki CIA kliğinin tepesindeki Hiram Abas’ın dizinin dibinde, Turgut Özal ile birlikte Şam’a giden resmi heyetin içinde yer alan Çandar, şimdi de üstlendiği “misyon”u gizlemeye gerek duymuyor.

Uzun bir alıntı olsa da Çandar’ın seçtiği sözcükler, bağlamı ve niyeti daha iyi göstereceği için kendi özetlemesinden aktarıyoruz:

“Bu yıl, 1 Ekim’den başlayarak, Türkiye’ deki mevcut güçler dengesi, Suriye politikasının tepeden tırnağa değişmesi için gayet elverişli şartları ortaya koyuyor. Esad ile ilişkileri yeniden tesis etmek için beyhude ve nafile bir mesai harcandı ve bunun, Suriye’deki özerk bölgeyi, Esad’la bir olarak yok etmek amacıyla yapıldığının herkes farkında.

"Rusya’nın aracılığından medet umarak, Şam Yönetimi’nin kapısını çalmak için harcanan mesainin yarısı, Suriye topraklarının yaklaşık üçte birinde ve sınırlarımızın dibinde oluşmuş yönetimle kurmak için harcansaydı, her bakımdan çok daha isabetli bir iş yapılmış olacaktı. Suriye’de -bir klişe olarak tekrarlanıyor- bir terör koridoru yok. Orada tam 12 yıldır hüküm süren bir yönetim var ve bu yapı, Suriye’den ayrılıp bağımsız bir devlet kurmayı da hedef almıyor.

"Onları, Amerika ve İsrail’in potansiyel maşaları, o bölgeyi Amerika ve İsrail’in nüfuzu altına girecek “uydu yapı” olarak niçin görüyorsunuz? Orayı, niçin Amerika ve İsrail’in eline bırakmayı öngörüyorsunuz? Türkiye o bölgeyle yoğun ve doğal bir ilişki kurmak durumundadır, zorundadır. Trump’ın bugünlerde kurduğu ekibe bakarsanız, bu adımı yani söz konusu bölge ve yönetim ile barışçı ilişkileri bir an önce kurmakta, o adımı atmakta sonsuz yarar var.

"Hatırlayın; şunun şurasında 20 yıl önce Irak Kürdistan Bölge Yönetimi için nasıl bir dil kullanılıyordu buralarda. Oysa bugün Türkiye’nin bütün Ortadoğu’da en sıkı ilişkilere sahip olduğu yer orası, siyasi, ekonomik ve ticari olarak Türkiye’nin en yakın ortağı. Suriye’deki söz konusu bölge niye farklı olsun? Orası, Türkiye’nin her yönden en yakın ortağı olmaya adaydır.”

URAS, ÇANDAR, ÇALIŞLAR... AÇILIMIN ESAS RENGİ

Çandar’ın “kader arkadaşı” Oral Çalışlar da hararetle yeni süreci alkışlıyor. Çalışlar şöyle yazıyor:

“Bahçeli’nin başlattığı proje, ciddi siyasi gelişmelerin kapısını açıyor. Devlet Bahçeli-Ufuk Uras görüşmesi, bize ülkedeki güç dengelerinin aydınlık bir yöne doğru değiştiğini gösteriyor. Bu yeni perspektif, Türkiye’nin diğer komşu ülkelerdeki Kürt yapılanmalarıyla ilişkilerini de olumlu yönde etkiler. Kürtler bir tehdit unsuru olmaktan çıkıp, en önemli müttefiklerden biri haline gelebilir.”

Çandar’ın Esad’ı ve Suriye devletini hedef alan PKK/PYD ile ortaklığı savunan görüşleri, NATO/Gladyo projelerindeki daha önceki görevleri düşünülünce, sürpriz değil. Asıl üzerinde durulması gereken Uras, Çandar ve Çalışlar gibilerin, Bahçeli’nin çıkışının ardından heyecanla öne çıkmaları. Bu durum, “yeni sürecin” esas rengini ve hangi “devletin aklı” tarafından yönlendirildiğini ortaya koyuyor.