Balbay Metafiziği

Hikmet Kıvılcımlı’nın toplumsal olguları açıklamada bilinç gibi maddi olmayan etmenleri esas alan sosyoloji teorilerini eleştirdiği bir kitabı vardı. Kıvılcımlı, bu teorilere “Metafizik Sosyolojiler” adını vermişti. Bugün bazı sol çevrelerde olguları açıklamakta benzer bir metafizik akıl yürütmenin etkilerini gözlemek mümkün. Geçenlerde Mustafa Balbay CNN Türk televizyonunda CHP’nin de Türkiye gemisinde olduğunu anlatıyordu. Herkesin Türkiye gemisinde olmasından aklı başında her yurttaş mutluluk duyar. Ancak Balbay’ın CHP’nin batıcı tutumuna yönelik eleştiriyi cevaplarken söyledikleri, aslında metafizik düşüncenin kanıtı oldu. Balbay’a göre CHP batıcı olamazdı çünkü Kurtuluş Savaşı’na önderlik etmişti, Kıbrıs’a barış harekâtı yapmıştı, haşhaş ekimini serbest bırakmıştı. Ne ilgisi var bilinmez ama bir ara Deniz Gezmiş’in de adını andı Balbay. Sanırım Atatürk sonrası dönemde CHP’nin antiemperyalizmini kanıtlayacak yeterli malzemeyi derleyememişti aklında.
Balbay’ın CHP savunusu, bir partinin antiemperyalist olup olmamasının bir tanım veya bir beyan meselesi olduğu gibi özdeşlik mantığına oturuyor. Solun bazı kesimlerinde diyalektik akıl yürütme yerine bu Aristocu özdeşlik mantığına rastlıyor olmamız ironik bir durum. Çünkü solun modern toplumdaki ideolojik varlık temellerinden biri onun değişmenin kaçınılmazlığına dayalı akıl yürütme tarzıdır. Daha iyi olana yönelik özlemlerin beslenme kaynağı hiçbir şeyin kendisi olarak kalamayacağını bilmektir. Kavramların tanımları mutlak genel geçerlilikler taşımazlar. Tarihsel ve toplumsaldırlar. Kavramların içeriği tarihsel ve toplumsal koşullar tarafından oluşturulur. Bu yüzden kavramların içeriğinin nasıl doldurulacağı, hangi kavramın belli bir tarihsel dönemde hangi anlama geleceği meselesi sınıf mücadelesinin bir parçasıdır. Hiçbir sıfat ve ideolojik konum hiçbir partiye tapulanamaz. Bir kez yaptığınız bir iş aradan onlarca yıl geçse bile sizin hep aynı statüde kalmanızı garanti eden bir çapa işlevi görmez.
Sağcılık ve solculuk da böyledir. Hiçbir kimse ya da örgüt bütün tarihsel ve toplumsal şartlardan münezzeh olarak sağı veya solu temsil etmez. Kişiler ve kurumlar sağ veya sol konumları işgal ederler. Bu işgale karar veren ise koşullar ve rollerdir. CHP tarihin belli bir döneminde antiemperyalist rol oynamıştır. Bu artık onun ne yaparsa yapsın, her koşulda antiemperyalizm limanına demir atmış bir parti olduğu, batıcı eylemlerinin bile bizim aklımızın ermeyeceği bir hikmeti olduğu anlamına gelmez.
Bu bakış açısı Erdoğan’ın her şart altında BOP eşbaşkanı olarak kalacağı ya da Türk ordusunun darbecilik diye bir geleneğinin olduğu iddiaları gibi özdeşlikler mantığının yansımasıdır. Balbay’ın akıl yürütmesine göre, CHP bir zamanlar yaptığı doğru işlerden dolayı hiçbir tarihsel ve toplumsal koşuldan etkilenmeksizin “ne eylerse güzel eyler” diye algılamamız gereken bir partidir. Somut durumlarda aldığı konumlara göre değil, köklerindeki Kemalist mayadan dolayı ona her zaman geniş bir kredi açılmalı, ne yaparsa yapsın doğru yoldan çıkmayacağına iman edilmelidir. CHP’nin Kemalist köklerinin değerini inkâr etmiyorum. Ancak somut olguların analizini bir tarafa bırakan bu metafizik akıl yürütmenin bilimi en hakiki yol gösterici olarak alanlar arasında yeri olmadığını düşünüyorum. Siyasal analiz ve tavır alma bir iman etme meselesi değildir.
Vatansever kitleleri CHP’ye iman etmeye çağıran Balbay metafiziği bizi Hollywood filmlerindeki doğuştan kötülerle doğuştan iyiler arasında geçen fantastik bir dünya algısına çağırıyor. Film olarak izlediğinizde eğlendiriyor. Ama gerçek dünyaya uyarlandığında insanda bir trajediye tanık olduğu duygusunu uyandırıyor.