Bankalar Birliği ve çifte standart!
Bankalar Birliği Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, yakın geçmişte “bazı işletmelerin kredilerde cari koşullarla yapılandırma isteği gayet normal” diyerek, “yapılandırma ne ayıptır ne de suç” şeklinde açıklamalarda bulundu. Bunun devamında geçen hafta 7186 sayılı kanunla, bankalara olan kredi borçlarını ödeyemeyen firmalara yeniden yapılandırma imkanı verildi.
Yapılmak istenen, ilkesel olarak yanlış değil kuşkusuz ki. Özellikle içine girdiğimiz bugünkü gibi ekonomik kriz sürecinde Bankaların, faaliyetlerini-üretimini-ticaretini sürdürme imkanı ve şansı olduğu, teminatlarının yeterli görüldüğü düşünülen firmaların, kredi ve borçlarını vade -ödeme planı- faiz vb. ayarlanması gereken hususlarda, yeniden yapılandırması akla ve ekonominin gerçeklerini uygundur.
Ancak, fiilen batmış, üretim ve rekabet gücünü yitirmiş, teminatları yetersiz kalan, yanlış ya da kötü yönetilen, ayağa kalkma imkanı görülmeyen firmaları sırf “yandaş” diye yüzdürmeye
çalışmak ve batık firmaların kredilerini yeniden yapılandırmak, bu durumu istismar etmek olur.Böyle kötüye kullanılan yeniden yapılandırmalar, bankaların donuk ve giderek batık kredilerinin artmasına ve aktif kalitelerinin bozulmasına yol açar. Reel sektörün krizini bu sefer bankaların sırtına yıkar.
Bankalar Birliği Başkanı, geçmişte T. Halk Bankası’nın, hâlihazırda ise TC Ziraat Bankası’nın Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütmektedir.
Yeniden yapılandırmaların önemli bir miktarının, hem firma sayısı, hem kredi meblağı bakımından kamusal sermayeli bankalara ait olduğu da aşikârdır.
Eğer yeniden yapılandırmalar, siyasi iktidarın etkisi ve/veya baskısı ile yapılırsa, yandaş müteahhit ve batık şirketleri kurtarma operasyonuna dönüşürse, ayrıca istisnai olağanüstü durumlarda yapılması gereken bu yeniden yapılandırma işlemlerinin, sıradanlaştırılmasına ve usul haline getirilmesine yol açılırsa, bunun hem bankacılık sektörüne, hem ekonomi yönetimine yükü ve getireceği problemler çok ağır olabilir.
Lüks ve israf içinde yaşayan, magazinlerden düşmeyen, sonradan görme, hesabını-kitabını bilmeyen, batık ve/veya yandaş müteahhit ve sözde işadamlarının ödemedikleri borçlarının, yeniden yapılandırma adı altında, yüzdürülmesi ve kurtarılmaları hem haksız rekabete yol açar, hem de piyasa ekonomisinin ve rekabet hukukunun mantığına ters düşen bir durum olur.
Öte yandan, 2001 krizinde yani olağanüstü ekonomik koşullarda, takibe intikal eden ve/veya etmesi gereken firmalara yeniden yapılandırma yaptıkları için Ziraat Bankası ve Halkbankası başta olmak üzere, kamusal sermayeli bankaların, sayıları 200’ü aşan yönetici ve mensuplarına onlarca ceza davası ile ticaret mahkemelerinde milyarlarca liralık tazminat (hukuk) davaları açıldığını kimse gözardı etmemelidir.
Sırf bu nedenle, 15 yıldan beri süren yargılamalarda, anılan bankalara yıllarını vermiş, emektar mensuplarından birçoğu dava sonuçlarını bile göremeden vefat etmişlerdir.
Her şeye rağmen, ceza davalarının tamamına yakını hiçbir mahkumiyetle sonuçlanmamış, FETÖ’cü Yargıtay mensuplarının keyfi ve hukuku ayaklar altına alan kararlarına rağmen, ceza davalarının hemen hemen tamamı sonuçsuz kalmış ve/veya beraatla sonuçlanmıştır.
Hal böyleyken, Ziraat ve Halkbankası başta olmak üzere, yüzlerce emekli banka mensubu ile ilgili olarak ticaret mahkemelerinde açılmış olan milyonlarca liralık tazminat ve hukuk davaları yine, bugünkü Kamusal Banka yöneticileri tarafından ısrarla devam ettirilmeye çalışılmaktadır bugün bile.
Yarın, seçimlerin sonucunda,şimdiki iktidar değiştiği takdirde, aynı benzer ve hatta daha ağır iddia ve ithamlarla hâlihazırdaki kamusal sermayeli banka yöneticilerinin soruşturulup, yargılanmayacaklarının ise hiçbir garantisi yoktur.
Önceki Kamusal Banka yöneticileri yeniden yapılandırma yapınca ağır ceza ve hukuk davalarıyla personelini itham edip yargılayacaksınız. Sizin iktidarınızda yeniden yapılandırma yapanlara ise, neredeyse bir tek madalya vermediğiniz kalacak!
Böyle bir adaletsizlik, çelişki ve çifte standart hiçbir hukuk devletinde mevzubahis olmaz, olamaz.
Bankalar Birliği ve Sayın Başkanı bu konulara yönelik biraz düşünmeli ve belki de çözüm üretmelidir.
Çünkü, yeniden yapılandırma yaptık ve başarılı olduk diye sevinçli açıklamalar yapmak, bugün değilse bile yarın mutlaka mercek altına alınabilir.
Bu nedenle, Bankalar Birliği bugün onlara yarın bize olabilir diye de bu çifte standardın nasıl çözüleceğini düşünmelidir.
Yazımızı yine rahmetli 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in sözünü hatırlatarak bitirelim; “keser döner sap döner, gün gelir hesap döner”!