‘Bardak-ı Şerif’, fedai ve ‘mürit’ kadınlar, yaklaşan seçimler!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın su içtiği bardağa “Bardak-ı Şerif” diyecek kadar yağcılıktan gözü dönenler, “Rabbim benim ömrümü al, ona ver” diyenler, elini okşayıp yüzüne sürenler...
Tüm bunları duygulanarak, hatta ağlayarak izleyenler!
Hepsi sadece son bir haftada tanık olduğumuz ve inanamadığımız “hareketler”di!
Bunları görünce insan ister istemez, “Nereye gidiyoruz?” sorusunu soruyor...
Ben söyleyeyim:
Seçime!
***
Olup bitenlere hâlâ şaşırıyorsanız, kusura bakmayın ama ben de size şaşırıyorum:
Biz bu ülkede insanlık onurunu bir kenara koyup, “Ben Başbakanın g..nün kılıyım” diyen kadını bile görmedik mi?
Eee; neye şaşırıyorsunuz o zaman?
Recep Tayyip Erdoğan ne zaman seçime gitmeyi kafasına koysa; onu sevenlerin, hatta uğruna ölmek isteyenlerin, bu isteklerini de kameraların önünde haykıranların sayısında patlama oluyor!
Alt tarafı yine böyle bir dönemden geçiyoruz; hepsi o...
Yani halkımız çıldırmıyor, kafayı yemiyor; sadece “adaylığını” açıklıyor!
***
Bana göre Erdoğan, Türkiye’yi 2016 bitmeden yine bir erken genel seçime götürecek...
Bunun nedeni belli:
Başkan olamıyor.
Anayasayı değiştiremiyor.
Gün geçtikçe 2023 hedefinden uzaklaşıyor.
Bunların olmaması demek; Recep Tayyip Erdoğan için “hayatın anlamı kalmaması” demek...
İşte; bu yüzden yeni bir seçimi, kaçınılmaz görüyor.
***
Ayrıca bir erken seçimin AKP için avantaj olacağı bir dönemden geçiyoruz... Neden mi? Anlatayım:
Bir: Halkın büyük bir bölümü AKP’nin PKK’yla pazarlık masasından kalkmasından, mücadeleye dönmesinden mutlu...
İki: Altı parçaya bölünen MHP’li seçmenin, “milli söylemlere” dönen AKP’ye kayma olasılığı hayli yüksek...
Üç: HDP büyük bir olasılıkla kapatılacak ve yöneticilerine siyaset yasağı gelecek. Yerine kurulacak partinin ise seçim barajını aşması neredeyse olanaksız...
***
Yani hem MHP’nin, hem de HDP’nin yapılacak yeni bir seçimde Meclis dışında kalması kimseye sürpriz olmayacak.
Bu da Erdoğan için en az 400 vekil demek!
Yani “başkanlık” demek, “yeni anayasa” demek, “2023 hedefleri” demek!
***
İşte; Erdoğan’ın çevresindeki “hayran şovu”nun nedeni de bu...
Badem bıyıklı adamlar ya da türbanlı kadınlar; aslında hepimizden uyanık!
Seçimin kokusunu herkesten önce alıp milletvekilliği için “kontenjan” ayarlama telaşına düşmüşler...
Ne diyeyim:
Böyle saça böyle tarak, böyle demokrasiye böyle halk!
ÖRGÜT!
HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, kendisi ve bazı arkadaşları hakkında düzenlenen fezlekeleri eleştirmiş, “Biz bir tek örgüte üyeyiz: Halkların Demokratik Partisi” demiş...
İyi de bütün mesele aslında zaten bu... Çünkü HDP, PKK’nın “üyesi!”
Daha da ötesi, TBMM’deki temsilcisi...
Eli, ayağı, gözü, kulağı, hizmetkârı...
İşte; bu yüzden ben düzenlenen fezlekenin sadece beş vekille sınırlı kalmasını yanlış buluyorum.
HDP, tek amacı PKK’yı savunmak olan bir suç örgütüdür; tüm yöneticileri PKK tarafından atanmıştır.
Savcıların HDP’yi bırakıp tek tek kişilerle uğraşması, açılacak davayı yanlış bir yere götürür.
GÜNÜN SORUSU
Sorum önceki gün Kaçak Saray’da düzenlenen Kadınlar Günü etkinliğinde Cumhurbaşkanı’nın elini okşar gibi sıktıktan sonra, kendi ellerini yüzüne süren ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’na “tekke şeyhi” muamelesi yapan kadına:
Neden koltuğuna çaput bağlamadın? Aklına mı gelmedi?
Yandaş yazar haklı: FETÖ’ye yardım eden herkes yargılanmalı!
AKP’nin yayın organı olan Star’ın yazarı Cem Küçük, dünkü yazısında, “FETÖ ile mücadele esas şimdi başlıyor” demiş...
Aynen şunları yazmış:
“FETÖ’ye finans sağlayan şirketler ve işadamları konusunda kriter 1 Ocak 2014 tarihidir. Savcılarımız bu tarihten önce yapılan yardımların peşinde değil ama bu yapının suç örgütü olduğu netleştikten sonra hâlâ Fethullah’a gidip biat edenler suçludur. 1 Kasım 2015’e kadar FETÖ’ye destek olup 1 Kasım’da yüzde 50’yi görünce -Bizler bu konuda çok ciddi yanılgıya düşmüşüz, aldatılmışız maalesef- diye kıvıranlar elbette hukuktan kurtulamayacaklar.”
***
Bırak tarihleri Cem Küçük...
Madem FETÖ suç örgütü... O zaman sadece o ya da şu tarihte yardım edenler değil, “Ne istediler de vermedik” diyen dönemin başbakanı dahil herkes yargılanmalı.
Neden adalet duygunu “1 Ocak 2014” diye sınırlıyorsun...
Unutma; hukukta, dava açılan tarih değil; suçun işlendiği tarih esastır!
Senin için çok zor olsa da özgürleş Cem Küçük...
Birazcık vicdanın varsa, sahiplendiğin kapının sahipleri tekme atar diye korkma da... Bütün suçlulardan hesap sorulmasını iste!
156+256!
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Sıra isminin açıklanmasını istemeyen diş teknisyeni S. D.’de:
***
“Abdullah Bey...
Bu köşede olmadığınız gün, Mustafa Bey’in soruları yanıt bulmuş demektir. İşte o gün, dini bütün bir Müslüman olarak kurban keseceğim! Gerisini siz anlayın. Size o kadar kızgınım yani!
Nedeni; sizin partinize yıllarca oy vermiş olmam! Şimdi o ellerime bakıyorum da... Neyse!
Bu köşenin okurlarından küçük bir rica: Lütfen geçmişteki hatam için bana beddua etmeyin. Yeterince çarpıldım zaten!”
GÜNÜN İSYANI
İsyanım, Antalya’nın simgelerinin en başında gelen tarihi falezlerin üzerini ticari yapılaşmaya açan Çevre ve Şehircilik Bakanı’na:
Bakanlığınız adını Çevreye İhanet Bakanlığı olarak değiştirmeyi düşünüyor musunuz?