BARIŞ-(TAMAMI)

Barış ne güzel bir sözcüktür. İnsanların birbirini boğazlamadığı huzur ve güven içinde yaşadıkları bir düzeni anlatır.

Ama hem Dünya hem de Türkiye yıllardır bu güzel ortamı bir türlü yakalayamadı, doya doya yaşayamadı. Daha iki gün evvel kimine göre Ramazan kimine göre Şeker Bayramı’nın birinci gününde üç şehidimizi daha kara toprağa verdik.

Ne uğruna? Ülkenin bölünmez bütünlüğünü korumak uğruna.

Bu bölücüler bu güçlerini nereden alıyorlar? Hem yurt dışından sırtlarını sıvazlayanlardan ve hem de yurt içindeki elde ettikleri sözde aydınlardan.

Hakikaten bu ülke aydınlarının ihanetine uğramış bir ülkedir. Dün daha üç şehidin cenazesi toprağa verilirken, basiretsiz iktidar sahiplerinin vadeye bağlı askeri harekat söylemlerini dahi, barışı engelleyici davranış olarak niteleye bilen insanlar çıkıyorsa, bu ülke hakikaten aydınlarının ihanetine uğramaktadır.

Bu çevreler tarafından son günlerde Türkiye’de moda haline getirilen söylem; Kuzey İrlanda barış sürecinden söz etmektir. Kuzey İrlanda da olan olay bir etnik çatışma değil, bir mezhep çatışmasıdır. Protestanlarla Katoliklerin arasında yüz yıllara varan bir mezhep çatışmasıdır.

Her ne kadar çatışmalar bitti, barış sağlandı dense de, Katolikler ile Protestanlar arasında hiçbir ilişki olmaması, yıllardır bu ülkede bölücü terörün varlığına rağmen, Türk ve Kürt halkları arasında en ufak bir çatışma olmaması, birlikte yaşamın aynen sorunsuz bir şekilde devam ediyor olması da, İrlanda örneğinin Türkiye için yanlışlığını ortaya koymaktadır.

Türkiye’de de İrlanda benzeri bir mezhep çatışması, dış mihrakların kışkırtmasıyla tezgâhlanmak istendi. Siyasi iktidarların değil, Cumhuriyetin ilanından beri, barış ve dostluk içinde birlikte yaşayan iki ayrı mezhebe mensup halkın sağduyusuyla bu çatışma Kuzey İrlanda örneğine dönüşmeden bitti.

Türkiye’ye İrlanda modelini önerenler, bir gerçeği halkın gözünden kaçırmaya çalışmaktadırlar. Kuzey İrlanda da görüşmeler, Katolik, Protestan iki papaz ve bir siyasetçiden oluşan üç kişilik bir heyete İra’nın son mermisine kadar tüm silah ve mühimmatlarını teslim edip imha edilmelerinden sonra başladı.

Türkiye maalesef en büyük hatasını, terör eylemleri devam ederken önceleri gizli, sonradan açıktan terör örgütüyle görüşmelerde bulunarak yapmıştır.Çok bilinen bir sözdür, “Terörle müzakere edilmez, mücadele edilir.”

Bir ülkede Terör örgütü her gün can alırken, devletin buna sessiz kalıp, ses çıkartılmamasını “barış ağzıyla” konuşmasını istemek, bu ülkeye ihanet etmektir.

Terör örgütü silah bırakıp devlete teslim olmadan, devletin, bölgenin ekonomik,sosyal ve kültürel sorunlarını çözmek için atacağı her iyi niyetli adım, terör örgütünün kendisine yeni militanlar bulmasına yardım eder. Devletin her iyi niyetli adımından sonra örgüt, bunları kendi silahlı mücadelesinin neticesinde elde edilmiş kazanımlar olarak gösterip, yeni eylemler için yeni militanlar devşirecektir.

Nitekim Kuzey İrlanda da görüşmeler, İRA’nın elindeki son merminin ilgili komisyona tesliminden sonra başlamıştır. Bunun nedeni atılacak her adımdan sonra İRA’ya zafer propagandası yapma fırsatı vermemek içindir.

Türkiye’de Güneydoğu da süren terör eylemini “savaş” olarak niteleyen, teröristlerin şehit ettiği Mehmetçiği, öldürülen öğretmeni, ebeyi, kundaktaki bebekleri, devletten yana oldukları için öldürülen insanlardan söz etmemeye özen gösteren, onları yok kabul eden siyasetçilerde var.

Türkiye’de hiç kimseye etnik bir ayırım yapılmamaktadır. Türkler, Kürtler, Arnavutlar, Çerkezler, Boşnaklar, Lazlar ve diğer etnik grup üyeleri bu ülkenin eşit hak ve yükümlülüklerine sahip insanları olarak aynı ülkeyi baylaşmaktadırlar

Türkiye’de insan hakları sorunları yokmudur? Elbette vardır. KCK davasında hangi hukuk ihlalleri yapılıyorsa “Silivri Mahkemeleri” n de çok daha fazlası yapılmaktadır. Bu ulusun yüzlerce aydını neden suçlandıklarını bilmeden ceza evlerinde tutuklu bulunmaktadırlar.

Türk ulusu İşçisiyle, köylüsüyle, işadamıyla, kadınıyla, erkeğiyle, öğrencisiyle bu sorunlarını kendi gücüyle çözecek güç ve iradeye sahiptir.