Barkey’in Kılıçdaroğlu değerlendirmesi ve ABD’nin seçim hesabı

Altılı Masa’nın adayı belirlendi, 12 maddelik ortak mutabakat metni ilan edildi ama Erdoğan karşıtı cenahta “hah, oldu bu iş şimdi” havası yaratılamadı. Atlantik çevrelerindeki genel havayı da “temkinli bir iyimserlik” olarak nitelemek mümkün. Esas plan uygulanamadı ama yola toplu olarak devam ediliyor görüntüsü bile başlı başına bir kazanç olarak propaganda ediliyor. Ancak seçimi kazanma olasılığı konusunda ciddi şüpheler var. Altılı Masa’nın adayını açıklamasından önce, Derin Amerika’nın görevlilerinden, CFR (Dış İlişkiler Konseyi) uzmanı Henri Barkey’in, Türkiye’yi “iç”inden bilen bir göz olarak yaptığı değerlendirme önemliydi:

Kemal Kılıçdaroğlu umutsuzca aday olmak istiyor, ancak adayların en zayıfı ve muhtemelen Erdoğan'a kaybedecek. Ciddi ve çalışkan Kılıçdaroğlu, karizma eksikliği çekiyor ve modası geçmiş görünüyor” (Foreign Affairs, 3 Şubat 2023).

ABD’nin, Altılı Masa’nın açıkladığı iktidar modeliyle, Türkiye’nin yönetilemeyeceğini bilmemesi mümkün değil. Cumhurbaşkanı, yanında kendi partisinin iki belediye başkanı ve beş partinin genel başkanıyla, toplam 7 Cumhurbaşkanı yardımcısı, her partiden en az bir bakandan oluşan bir hükümet. Neredeyse her kararın bu heyet ve aynı zamanda bu partilerin yetkili organlarınca belirleneceği bir karar mekanizması. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir siyasal sistemde böyle bir model görülmemiştir. Böyle bir modelle, ülke değil bir kooperatifin bile yönetilemeyeceğini, “bonzai etkisinde” olanlar dışında herkes görüyor.

Bu durum, bir yanıyla ABD’nin çaresizliği olarak değerlendirilebilir. Ama başka bir açıdan bakılırsa, ABD’nin Türkiye’ye yönelik asıl politikasını anlamak için ipucu niteliğinde olduğu da görülmelidir.

ABD İLE TÜKİYE ARASINDA TEMEL SORUNLAR

Şöyle açalım: Türkiye ile ABD arasında temel sorunlar nedir? Ana başlıklarıyla önem ve güncellik açısından sıralayalım:

1. ABD, Türkiye için bir numaralı milli güvenlik sorunu olan PKK’yı askeri şemsiye altına alıyor. Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunurken, ABD Türkiye dahil Batı Asya devletlerini bölmeye çalışıyor.

2. Türkiye, ABD ve NATO’nun Türk devleti üzerindeki nüfuzunun, aynı zamanda Asya’nın genelinde iç karışıklık faaliyetinin aracı olan FETÖ’cü Gladyo’yu tasfiye ediyor.

3. ABD, Türkiye’ye karşı Yunanistan ve İsrail ile birlikte Doğu Akdeniz’de inşa ettiği cephe ile silahlı çatışma şantajı yapıyor.

4. Türkiye, ABD’nin stratejik tehdit olarak gördüğü Rusya ile stratejik ortaklık kuruyor, Batı’nın Rusya’ya karşı yaptırımlarının etkisizleşmesini sağlıyor.

5. Türkiye, ABD’nin dünya hegemonyasını sürdürmek için belirlediği NATO’nun genişlemesi politikasının önünde engel durumunda.

6. Türkiye, ABD’nin uzun vadeli askeri ve ekonomik tehdit olarak gördüğü Çin ile ilişkilerini güçlendirmeye yöneliyor. Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS gibi, Atlantik hegemonyasının karşısındaki örgütlenmelere katılma iradesini ortaya koyuyor.

Toplam olarak ABD’nin güncel plandaki stratejik hedeflerinin karşıt kutbunda yer alan bir Türkiye var.

ZAYIFLAMIŞ BİR TÜRKİYE

Mevcut durumda, tabii ki ABD’nin asıl çıkarı, Türkiye’de uygulanan mevcut politikaların tam zıddını hayata geçirecek bir iktidarın işbaşında olması. Ancak, ABD’deki politika oluşturma kurumlarında da açıkça saptandığı gibi, birincisi bu programı savunacak iktidarı Türkiye’nin tepesine oturtma şansı o kadar yüksek değil. İkincisi ve belki de daha önemlisi, bu programa sahip bir iktidarın ezkaza işbaşına gelmesiyle bile ABD’nin istediği politikaların uygulanması zemininin bulunmaması. Bunun nedeni, öncelikle Türkiye’nin nesnel çıkarlarının bunun tersini gerektirmesi, aynı zamanda bu politikalara toplumsal desteğin sağlanamayacak olması.

Yine, Henri Barkey’in Foreign Affairs’teki yazısından bir cümle, bugünkü durumu anlamak bakımından ışık tutucu: “Türkiye, Batı etkisinden uzaklaşmasına izin verilmeyecek kadar önemli bir ülkedir”. Barkey, açık konuşuyor. ABD açısından Türkiye’yi Atlantik’e çıpalı kalmasını sağlayacak bir formül bulmak en önemli noktadır. Çünkü son 7-8 yıllık gelişmelerin açıkça ortaya koyduğu gibi, Türkiye’nin saf değiştirmesi, mevcut politikalarda kararlı hale gelmesi dünya dengelerinde köklü değişikliklere neden olacak ve gelişen dünya lehine bir ortamın oluşmasını sağlayacaktır. O yüzden herkesin, dünya çapındaki bütünsel süreçleri görmeyi engelleyen, iç politikanın kayıkçı kavgasında debelenip durmaya neden olan gözlüğünü çıkartarak, gelişmeleri incelemesi ihtiyacı bulunmaktadır.

Bu koşullarda, ABD’nin güncel politikasının esasen, yukarıda sıralanan ABD karşıtı politikaları uygulayamayacak bir Türkiye olduğu görülmektedir. ABD’nin bugün, Erdoğan yönetimini deviremese bile yaralayacak ve zayıflatacak, tehdit ve sopalarla tavize zorlayacak bir politikayı uyguladığı anlaşılmaktadır.