Barzani ve Oded Yinon planı

1948’de İsrail kuruldu.

1960’ların başından itibaren İsrail’in Kürtlerle dansı başladı.

Molla Mustafa Barzani, tam bir İsrail dostuydu.

1982’de Oded Yinon planı uygulamaya konuldu.

İsrailli stratejistin adıyla anılan, CIA destekli bu Plan neydi?

Önce düşman ülkeleri mezhep ve etnik temelde bölmek, iç kargaşa yaratmak.

Ardından, bölgede Mısır, Suriye, Irak tarafından çevrili İsrail’e müttefik ülkeler bulmak veya yaratmak.

En uygun aday da 1. Dünya savaşında Batılı emperyalistlerin söz verip de tutamadığı bir “Kürt Devleti” idi.

İran’da Şah varken sorun yoktu. Savama ile Mossad ortak çalışıyordu. Hatta bu ortaklık Irak’ın kuzeyinde Kürt devleti kurmak için de geçerliydi.

O yüzden plan 1980’den sonra İran yerine Türkiye üzerinden yürütülmeye başlandı.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ABD’ye 1993-2002 arası akamete uğradı.

Daha sonra Irak’ın işgali ve BOP ile yeniden yürürlüğe konuldu.

Ankara, Batı’nın Arap Baharı, Libya, Mısır ve Suriye operasyonlarına destek verdi.

Nihai hedefin kendisi olduğunun farkında olsa da iktidar uzun bir süre Suriye bataklığında bocaladı.

Çöküş başladı.

2015’te ise artık BOP’tan çıkmak zorunda kaldı.

Mossad ve CIA’nin maşaları PKK ve FETÖ’yle mücadeleye başladı.

2016 15 Temmuz darbesi geldi.

Barzani ile iyi ilişkiler her şeye rağmen devam etti.

Ta ki referanduma kadar.

Artık başka bir coğrafyadayız.

Türkiye, İran, Irak ve Suriye olarak dörtlü bir Batı Asya gücü kurulmakta.

Yahut da Fransız Lawrence’i Bernard Henri levy’nin dediği gibi “Dörtlü Çete”

Türkiye artık BOP’ta değil, BOP’un doğrudan karşı cephesindedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tahran’da ismini vermeden Oded Yinon planına işaret etti ve “Mossad ile masaya oturulan karar meşru olamaz, gayrı meşrudur” dedi.

Bu önemli.

İRAN-KATAR-PAKİSTAN-ÇİN

Ünlü dış politika analisti Profesör Michele Chossudovsky, 30 Eylül tarihinde önemli bir yazı kaleme aldı.

“Ortadoğu ve Asya Jeopolitiği: Askeri ittifaklarda değişim” başlıklı yazıda Türkiye’nin NATO’dan çıkıp Avrasya cephesine katılımını yazıyor.

Barzani referandumunun bunu iyice tetiklediğini ve Türkiye ile özellikle İran’ın bölgede yeni bir ittifak oluşturmaya başladığının altını çiziyor.

Buna enerji politikalarını da örnek veriyor.

İran, Irak, Suriye ve Türkiye’yi kapsayan Rusya destekli yeni enerji nakil hatlarının gündemde olduğunu ve hatta Katar ile İran’ın ortak doğalgaz projelerinin ŞİÖ’ye yeni katılan Pakistan üzerinden ŞİÖ’nün merkez ülkesi Çin’e ulaştırılmasının da planlandığını belirtiyor.

Türkiye de bu hattın Avrupa’ya çıkış kapısı olacaktır.

Erdoğan’ın Tahran’daki önemli açıklamalarıyla devam edelim: “Bildiğiniz gibi attığımız adımlar var. Gerek İran’ın gerek Türkiye’nin gerekse merkezi yönetiminin . Ama bundan sonra atılacak adımlar var. Aynı şekilde Suriye’de üçlü bir mekanizma var. Orada da İran, Türkiye ve Rusya olarak Astana süreci ile çerçevelenen bir süreci işletiyoruz.”

Siyaseten sıkışmış Barzani’nin (önce 25 Eylül referandum, ardından 1 Kasım’da seçim kararı) işi aceleye getirmesi Türkiye’yi kendine getirdi.

Bunun arkası gelecektir.

Sırada Şam ziyareti vardır.

Ancak bir uyarı; Türkiye, asla kendi başına Irak’a girmemeli.

İran ile birlikte önce Suriye’deki PKK kantonları, ardından Kandil operasyonlarını gündemine almalı.