Başarı sadece para ile mi gelir?

Sayın Aydınlık okurları ve sayın futbolsever kardeşlerim... Süper Lig'de yaz transfer dönemi açıldı, birkaç değerli kulüp başkanımız daha transfer döneminin yarısına dahi gelmemişken "Önümüzdeki sezon şampiyon olacak bir takım varsa o da bizim takımımız" demeye başladı. Hatta, bazı başkanlar öyle bir üslup kullanıyor ki "Benim kulübüm, benim takımım" diyenine de rastlıyoruz.

Büyük bir motivasyon ile gelecek sezon şampiyon olacaklarını söyleyen ve başarıdan bir hayli emin olan kulüp başkanlarını böyle düşünmeye iten şey nedir diye düşüncelere daldım. Takım kadroları henüz belirlenmeden yapılan "Şampiyon biz olacağız." açıklamalarının ardından kenara çekildim, düşünce kuyusuna verdim kendimi. Zor da olsa, 1800'lü yıllardan günümüze ulaşan bir cümle ile uyandım düşüncelerimin arasından. "Para, para, para" dememiş miydi Napolyon Bonapart o tarihlerde...

SÜPER LİG'DE GEÇMİŞE BİR GÖZ ATTIĞIMIZDA...

Kulüplerimizin başkan ve yöneticileri her sorunu para ile çözeceğini düşünedursun, gelin geçmişten iki örneği inceleyelim.

Güzel Türkiyemizin şirin şehri yeşil Bursa ve Bursaspor'un 2009-2010 sezonunda elde ettiği şampiyonluğu unutmak mümkün mü? Milyonlarca futbolsever; Bursaspor'un büyük paralar harcamaksızın, kalitenin yanına birlik ve beraberliği eklediğinde mutlu sona nasıl ulaştığını heyecanla takip etmişti. Bursaspor, Süper Lig'de "Dört Büyükler"den sonra şampiyon olan ilk kulüp olmuştu.

Trabzonspor'un son şampiyonluğunu da unutmamak gerekir sayın okurlarım. Karadeniz ekibi, bütçesini dengeli kullanarak, parasını son kuruşuna kadar harcamadan, 2021-2022 sezonunda Süper Lig'de rahat bir şampiyonluk elde etti.

BİZİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN...

Napolyon gibilerinin kitabında para vardı. Milletimiz ise zor zamanlardan hep birlik ve beraberlik sayesinde çıktı. Kurtuluş Savaşımızda Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğindeki askerlerimiz, birçok ülkenin işgalci ordularına karşı bu anlayışla mücadele etti.

Sakarya Muharebelerinde ülkemizi parça parça etmek isteyen düşmana karşı "Vatan millet Sakarya" dedik. Daha çok paramız yoktu ama zorluklara göğsümüzü gerecek kararlılığımız, inancımız vardı. Türk Ulusu, daha sonraki bütün zorluklardan da birlik ve beraberliği sayesinde çıktı.

Sporda da böyle oldu ve olmalı. Evet, çok paramız yok ama bizi başarıya mücadele azmimiz, tek yürek oluşumuz ulaştıracak.

ARDA GÜLER'E GELİNCE...

Bildiğiniz gibi, ülkemizin saha ve tesislerinde yetişen, yaşı küçük olsa da "büyük futbolcu" unvanını alan Arda Güler, Süper Lig'i ve asırlık çınar Fenerbahçe'yi terk ederek Real Madrid'e imza attı. Bana göre, henüz 18 yaşında olan Arda bu kadar erken yurt dışına giderek yanlış bir karar verdi. Hatta, Arda'nın bu kararı Fenerbahçe'ye de ayıp oldu.

Arda hiç olmazsa bir ya da iki sezon daha Fenerbahçe'de kalarak, kendisinin başarılı bir futbolcu olmasını sağlayan kulübüne, yönetimine ve taraftarına vefa borcunu ödese, çok daha iyi olmaz mıydı? Fenerbahçe yönetimi de algıladığım kadarıyla benimle aynı şekilde düşünüyordu. Ancak maalesef sonunda Arda ayrılık kararı verdi ve Real Madrid "para, para, para"nın karşılığında Arda'nın sözleşmesinde yazan bonservis bedelini Fenerbahçe'ye ödedi.

FENERBAHÇE'NİN KAPISI AÇIK

Umarım Arda Güler İspanya'da başarılı olur. Şayet olamazsa da Fenerbahçe Kulübü zamanı geldiğinde yine onun yanında olacaktır. Emre Mor'da olduğu gibi.

Ancak sormak istiyorum sayın okurlarım, hangisi daha duygulu ve yapıcı? Para mı yoksa kulübe bağlılık ve vefa mı? Tarih hepimize gösterdi ve zamanı geldiğinde tekrar gösterecektir.

İşte hayat böyle bir şey sayın Aydınlık okurları... Bir yanda "para, para, para" var, diğer yanda "Vatan millet Sakarya."

Kalın sağlıcakla.