Başbakan Erdoğan’ı kendisiyle yüzleştirelim mi? (5)-(TAMAMI)

Dün yorumunu yarım bıraktığımız alıntıyla olan işimize devam edelim. Çünkü çok verimli düşünceler içermekte:

***

RTE: “Resmi ideoloji ırkçı bir kişilik taşıyor, bu yapıyla milli bütünlüğün koruması mümkün değil. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nde 27 etnik grup yaşamakta. Bu 27 etnik grubun varlıklarının tanınması gerekmektedir. ‘Türkiye Türklerindir’ gibi tezler yanlıştır. Türkiye, Türkiye’de yaşayan herkesindir. Bir inanç birlikteliği bu insanların bütünlüğünü sağlayabilir. Aksi takdirde milli bütünlüğümüzü sağlamak mümkün değildir.” (S.422)

(Ö. İnce: Resmi ideolojideki “Türk” sözcüğünün ırkçılıkla hiçbir ilişkisi yoktur. Federal devletlerde bile bütün oluşturucu devletlerin (eyaletlerin) adı değil, sadece biri anılır: Alman-Almanya, İtalya-İtalyan, İspanyol-İspanya, ABD-Amerikalı gibi. Bireyler ancak özel konuşmalarında kökenlerini söylerler. Almanya vatandaşı olmuş Türkler ve Kürtler bile Alaman’dır. Fransa’nın eski cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy Yahudi-Macar karışımıdır, yeni cumhurbaşkanı François Hollande ise Hollanda kökenlidir. İkisi de “Yaşasın Fransa!” diyorlar.

İstanbul (Eski) Belediye Başkanı, demek ki Morton Abramowitz’in ve ABD’li sefil toplum örgütlerinin etkisindeymiş o sıralar.

Cumhuriyet’ten başka bir inanç birliği mi istiyor? Yani Milli Görüş gibi ya da aslında Gayri Milli Görüş gibi, Nurculuk ya da Nakşibendilik gibi, Fethullahçılık gibi?

Özellikle dinsel olmak üzere, Cumhuriyet’in yerine hiçbir inanç birliği geçemez! Eski Belediye Reisi bu gerçek ve doğruyu hâlâ anlamış görünmüyor.

***

RTE: “Bu durumda (yani Kürtler, ayrı yaşamak isterlerse,) belki Osmanlı eyaletler sistemi benzeri bir şeyler yapılabilir.”

(Ö. İnce: Ah, ah! Ciddi lise öğrenimi görmeyince böyle olur. 1919 yılında Osmanlı’nın bütün eyaletleri bağımsızlığına kavuşmuştu ya da manda ve sömürge olmuştu: Macaristan, Kırım, Yunanistan. Arnavutluk, Sırbistan ve bugünkü eski Yugoslavya’yı oluşturacak devletler, Romanya, Moldavya, Bulgaristan, Irak, Suriye, Lübnan, Arabistan yarımadası devletleri, Mısır, Libya, Cezayir, Tunus... Ve 1919’da Anadolu Beylikleri diye de bir şey yoktu. “20 Cemaziyelevvel 1263 (1846) tarihinde idaresi istisâl edilen Kürdistan eyaletinin teşkili hakkındaki Sedaret lüzum arizası” yani küçükten büyüğe yazılan arz yazısının sonuçları bile uzun ömürlü ve kalıcı olmamıştır. Yani, sizin anlayacağınız, Irak ve Suriye örneğinde olduğu gibi Anadolu’yu cetvelle eyaletlere bölünemez muhterem Reis! Bölündü diyelim, bu, Türkiye’nin üniter yapısının ikiye bölünmesi olmaz mı?)

***

RTE: “[Etnik yapıları, dinsel grupları, Öİ] Ümmet kavramı içinde düşünmüyorum ki, İslamın devlet planı içinde düşünüyorum. ‘Adil Düzen’ diye tanımladığım bir devlet çerçevesi içinde ele alıyoruz. Ümmetin içinde zaten hıristiyanın, Yahudi’nin olması söz konusu değil. Ama ümmet, hıristiyanla da, Yahudi’yle de kendi hukuklarını belirliyerek yaşıyabilir.” (S.424)

(Ö. İnce: Al sana, Morton Abramowitz’in ‘Medine Vesikası’ yutturmacası. Sinan Onuş 20 Ekim 1996 tarihli Aydınlık dergisinde yazıyor: “Hazreti Muhammed’iin henüz egemenliğini kurmadan önce dile getirdiği, Museviler ve putperestlerin haklarına saygı göstereceğini belirleyen anlaşmaya dayanıyor. Çok kısa uygulanan bu politika, İslam’da takiyyenin ilk örneği sayılıyor.” Yani bir ara moda olan “Çok hukukluluk” zırvası!

***

RTE: “Türkiye şimdilik buna (başkanlık sistemine, Öİ) hazır değil. Başkanlık sisteminin ortaya çıkışı bir özentinin sonucu ya da Amerikan emperyalizminin bize tavsiyesi. Bunun oluşması için serbest piyasanın oluşması lazım.” (S.431)

(Ö. İnce: Belediye başkanlığı döneminde Başkanlık Sistemi’ni ABD emperyalizminin tavsiyesi olarak kabul eden Reis, başbakan olunca, demek ki, ABD emperyalizminin tavsiyesini yerine getirecek.)

***

RTE: “Bir fazilet rejimi olarak takdim edilen demokrasinin ana özelliği çoğunluğu elde etmektir. Yani % 51, % 49’a tahakküm eder. Oysa bize göre % 99’un % 1 üzerinde dahi tahakküm kurma hakkı yoktur. Bir ferdin dahi bir ülke menfaati için hakları elinden alınamaz. Bizim geçmişimiz bunun referansları ile doludur.” (S.432)

(Ö. İnce: Vay, vay, vay! Duy da inanma! Yüzde 49 ile %51 üzerinde tahakküm kuran RTE’miz ileri demokrasi yönünde hızla ilerliyor. “Bir ferdin dahi bir ülke menfaati için hakları elinden alınamaz” diyor. Ve bunu kanıtlamak için Silivri’de ve Hasdal’da ağırlamak üzere düzenekler kuruluyor ve milletin vekilleri oralarda ağıranıyor.)

***

Son olarak: “Türkiyelilik” (S.431) deyişini kullanmaya o yıllarda meraklı imiş!...

(Pazartesi devam edeceğim).