Başbakan’ın Osmanlı hülyası (1) -(TAMAMI)

“Muhteşem Süleyman Ne Kadar Muhteşem” (3.12.2012) başlıklı yazımdan sonra Osmanlı Devleti’nde rüşvet geleneği üzerine bir yazı yazmayı düşünmeye başlamıştım. Bir AKP milletvekilinin “tarihe mal olmuş büyüklerimiz”e dokunulmazlık isteyen yasa tasarısından ve 6 Aralık tarihli Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan “Yolsuzluk Raporu’nda Türkiye 54.sırayı aldı” haberinden sonra bu yazıyı yazmak artık farz oldu. Bir de Başbakan’ın tarihe yeni katkıları var.

Gazetede yayınlanan habere göre, sıralama en az yolsuzluktan en çok yolsuzluğa göre aşağıya doğru iniyor. Yukardan aşağıya sıralama şöyle: İsveç, Singapur, İsviçre, Avustralya, Norveç, Kanada, Holanda... Aralarında hiçbir “Müslüman” ülke yok! Yolsuzluk açısından en kötü durumda olan ülkeler: Somali, Afganistan, Kuzey Kore, Sudan, Myanmar, Özbekistan, Türkmenistan, Irak, Venezuela, Suriye, Pakistan, Azerbeycan, İran, Mısır, Çin... Bunlardan 11’i “Müslüman” ülke. 176 ülke arasında Türkiye 54’üncü. Hiçbir “Müslüman” ülkenin Türkiye’nin üstünde yer aldığını sanmıyorum.

Soruyorum: Yolsuzluk “Müslüman” ülkelerde gelenek mi? Galiba gelenek. Arap ülkelerinde “Bahşiş” bu geleneğin içinde yer alıyor.

Medeniyetlere dair

AKP’nin Başbakanı R.T. Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin “İnnovasyon Haftası” etkinliklerinin açılışında konuşurken sözü gene “Tarihimiz”e getirmiş. Hürriyet Gazetesi’nden (07.12.2012) aktarıyorum, şöyle diyor:

“Birkaç yüzyıldır, bizim medeniyetimiz batı medeniyeti karşısında gerilerken, maalesef, bizim insanımızın kendine güveni geriledi. Medeniyetler, doğar, gelişir, büyür, ama dikkat edin, ölmez, yok olmaz. Medeniyetler, olsa olsa duraklar, sönük hale gelir, uykuya yatar. Ama medeniyetler, o medeniyetin mensupları yok olmadıkça yok olmazlar. Önce, bu medeniyetin mensuplarını yok etmek istediler. İstiklal Savaşı’nı yaptık, bir varlık mücadelesi verdik ve tarih sahnesinde güçlü şekilde yerimizi aldık. Ancak bizi, milletimizi, medeniyetimizi yok etme konusunda başarı sağlayamayanlar bu sefer de bizim elimizle medeniyetimizi yok etme çabasına girdiler.”

***

AKP Başbakanı’nın söylediklerinin çoğu yanlış:

1. “Bizim Medeniyetimiz” hangi medeniyet? Başbakan “Bizim Medeniyetimiz” diyerek, kurnazlık yapıyor. Onun aklındaki medeniyet “İslam Medeniyeti”! Türkiye Cumhuriyeti, sadece İslam medeniyetinin değil, Anadolu’da var olmuş bütün uygarlıkların mirasçısıdır.

Uygarlıklar, durakladığı, uykuya daldığı zaman ölür. Çünkü zaman ve mekânla olan diyalektik ilişkisini yitirmiş, onu var eden siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel temelleri çökmüştür. Akıl, zekâ, bilgi çökmüştür. Osmanlı düzeni de çökmüştür. Uykuya dalmış değil. Çökmüştür. Fetih ve yağma düzeni, akıl, bilgi, bilim ve teknoloji düzeni karşısında bozguna uğramıştır. Ölmüş olan uygarlığı, Çamlıca ve Taksim’e camiler dikerek, laik eğitim-öğretim düzenini değiştirerek, kadınların elinden özgürlüğünü alarak, Arap kültürüne öykünerek diriltemezsiniz.

2. Batı’nın yok etmek istediği “Bizim Medeniyetimiz” değildi. Bizim siyasal egemenliğimizdi. Bu egemenliğin denetimi altında bulunan zenginlikleri ele geçirmek için Osmanlı devletini yıkmak istediler. Kapitalist emperyalizmin buna gereksinimi vardı. Zorunluydu. Batı’nın çağdaş düzeni, Osmanlı’nın ortaçağ düzenini yıktı, parçaladı ve yok etti. Çünkü bunu başaracak akla, bilgiye, bilim ve teknolojiye sahipti.

3. Osmanlı düzeni, Batı’ya karşı koyamadı. Ama o düzenin içinde yer alan bir “parça” tarihsel kimliğinde var olan “deha” ile kendini kurtardı, ayakta kaldı. Bu deha kurduğu Cumhuriyet düzeni için, kendisini, Osmanlı düzenini yenen akıl, bilgi, bilim ve teknoloji ile aşıladı. Tarih sahnesindeki yerimizi bir Osmanlı olarak değil, Cumhuriyet’in evrim ve devrimleriyle aldık.

4. AKP’nin başbakanı, Cumhuriyet’i değil, Osmanlı’yı savunuyor ve bunu uyguladığı iç ve dış siyasetle kanıtlıyor.

5. “Milletimizi, medeniyetimizi yok etme konusunda başarı sağlayamayanlar bu sefer de bizim elimizle medeniyetimizi yok etme çabasına” girmiş değiller. Hedefleri, Osmanlı’nın temsil ettiği ve artık uykuya dalmış, siyasal güçten yoksun uygarlık değil. Hedef, tam bağımsız, laik ve çağdaş bir toplumun sahip olduğu devindirici güç! Aklı olan herkes, AKP iktidarının Osmanlı’yı yıkan emperyalizmle birlikte yürüdüğünü görüyor.

AKP’nin Yeni Osmanlıcı tavır ve girişimleri olmasaydı, kimse durup dururken Osmanlı tarihinin gerçekleriyle hesaplaşmak zorunda kalmazdı.

Tarih ve gerçek

Osmanlı tarihi elbette haremden ibaret değil! Bu tarihte, bilim adamlarının, sanatçıların, düşünürlerin büyük katkıları var. Evet! Yunus Emre’ye, Mevlana’ya, Piri Reis’e, Ali Kuşçu’ya aşkla sahip çıkan Başbakan günümüz sanatçılarına., düşünürlerine, bilim adamlarına en küçük saygı duymuyor. Çağdaş sanatçıların yaptığı heykelleri yıktırıyor,

Tübitak’ın canına okuyor, Bilimler Akademisi medreseye çeviriyor.

Gününü (şimdiyi) anlayıp değerlendiremeyen bir kimsenin geçmişi doğru anlaması ve değerlendirmesi mümkün değildir. O kişi, bir selefî gibi, sadece, geçmişe tapar, geçmişi putlaştırır.

Başbakan, “Biz, eziklik, güvensizlik, pısırıklık, sinmişlik içinde asla olmayacağız. Bizim başımız hiçbir zaman öne eğilmeyecek” diyor.

Başbakan bu gerçeği yeni görüyorsa çok yazık! Cumhuriyet, Türk milletini 90 yıl önce Osmanlı’nın aşağılık duygusundan kurtarmıştı. Ama AKP, Cumhuriyet’in kurucularına faşist diyor.

NOTA BENE: Arapça Hulyâ’nın Türkçe anlamı “kuruntu”dur. Yani olmamış bir şeyin olacağını (olduğunu) sanmak: Yersiz ve yanlış düşünce. Ham hayal!