Başbakanın prompterindeki ‘yönetişim’

Başbakan Binali Yıldırım, alanlarda ya da salonlarda konuşurken, kimi zaman söylediklerini ‘prompter’ denen cam ekrandan okuyor. İşte o zamanlarda camdan ‘yönetişim’ diye bir söz geçiyor, o da söylüyor.

Bu konuşmaları her kim yazıyorsa, Atlantik ittifakının çöküp gitmiş küreselci Bush-Blair zihniyetini Başbakan’ın kürsüsünde hortlatıyor.

***

Yönetişim sözü Türkçe’ye 1990’lı yıllarda iliştirildi. İcadına yol açan şey, Atlantik dünyasının keşfettiği İngilizce ‘governance’ sözcüğünü tercüme etmekti. Governance denen şey, öyle sıradan sözcüklerden biri değildi. Küreselci ideolojinin lokomotif kavramı olarak ortaya atılmıştı. 1989’da kavramın sahibi Dünya Bankası idi. 1991’de OECD adlı kurumun baş aletlerinden oldu. 1992’den başlayarak Birleşmiş Milletler “yerel gündem 21”lerini bu kavramla birlikte işledi durdu. Küreselcilik bu lafla birlikte yayıldı.

***

Yeni lafın sahiplerine göre devlet küçültülecek, sonunda tahtından edilecekti. ‘Government’, yani ‘yönetim/idare’ devri bitiriliyordu. O kötü idi; tek yanlı ve yukarıdan aşağıya emredici birşeydi. Küreselciliği ‘governance’, yani ‘yönetişim’ ile inşa edeceklerdi. O iyi idi; katılımcı, aşağıdan yukarıya müzakereci tarz geliyor demekti. Devlet artık ayrı bir dünya olmayacaktı. Bir yanından özel sektör öbür yanından sivil toplum kuruluşlarıyla sarılıp dönüştürülecekti. Artık yerli - yabancı arasında fark kalmamış şirketler, yerli - yabancı ayırımı ortadan kalkmış dernekler, vakıflar dünyası, devletin işlerini üstlenip küreselcilik adına ulus-devletleri kuşatıp eritecek neferlerdi.

Buna katılımcı, iletişime dayalı, yeni demokratik dünya demişlerdi.

***

Türkçe tercüman-bilimci, hemen devreye girip yönetim lafının “yöne(t)” kısmını, iletişim lafının da “(t)işim”ini alıp Türkçemizi yönetişimlendirdi. Dışardan gelen ad Türkçeleşti, içi de adı gibi, sesi Türkçe özü tercüme anlamlarla dolduruldu. Batıdan gelen “en son bilgi”, tüm en son bilgiler gibi hem akademiyi hem devlet kurumlarını kaplayıverdi. 2000’li yıllarımız “yönetişimcilik” salgını ve buna karşı adeta mücadeleyle geçti.

***

Küreselcilikle birlikte, yönetişimciliğin de sırları döküldü. 2008’de küreselciliğin karargahı olacağı umut edilen Dünya Ticaret Örgütü askıya alındı. Bunun GATT, GATS adlı küresel anlaşmaları akamete uğradı. Yerlerini ABD - AB arasında ikili anlaşmalar almaya başladı. Yakın zamanlarda ABD başkanı olan Trump ABD için “bağımsızlık duası”na çıktı. Son on yıldan beri küreselcilikle birlikte “yönetişim” de çöktü gitti.

***

İşte bu yüzden durum acayip!

2017 yılında, Türkiye’yi çözme tehdidiyle birlikte yürüyen 16 Nisan 2017 anayasa referandumu için kurulan miting kürsülerinde Başbakan Yıldırım’a “yönetişim” mesajı verdirilmesi tuhaf!

Bu duruma derin anlam yükleyip, Başbakan’a küreselcilik artığı kesimlere mesaj verdiriliyor mu desek? Yoksa durumun pek basit olduğunu, bu konuşma metinlerini yazan kimse ya da kimselerin bir zamanlar öğrendikleri “yönetişim” lafını kullanmayı matah bir şey sandıklarını mı düşünsek?

İdeolojik boşluk ne berbat şey!