Başkanlık sistemi işçinin yaşamını karartacak

Türkiye’de anayasa değişikliği altında rejim değişikliğine doğru gidilmek isteniyor. Önerilen anayasa değişiklikleri demokrasinin temel ilkelerini ortadan kaldırıyor ve bu öneriler TBMM’ye demokratik düzen sayesinde seçilmiş milletvekillerince kabul ediliyor. Demokrasi karşılıklı denetim esasına ve yargı bağımsızlığına dayanır. Siz yasama, yürütme ve yargı erkini tek adamda toplarsanız ve yargının bağımsızlığını sağlayacak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, TBMM’nin kararlarını denetleyecek Anayasa Mahkemesi üyelerinin belirlenmesini Cumhurbaşkanına ve onun başkanı olacağı çoğunluk partisine bırakırsanız o ülkede tuz kokacak demektir.
NELER OLACAK?
Değişikliklerin amacı ülkeyi adım adım bir İslamî Cumhuriyet kuruluşuna doğru götürmektir. Bu gerçekleştirilirse demokrasinin ve onun ayrılmazı olan temel hak ve özgürlüklerin üzerine bir şal örtülecek ve en önce işçi hakları buharlaşacaktır. Çünkü hiçbir İslam Cumhuriyetinde veya İslami esaslara göre yönetilen hiçbir ülkede işçi-memur hakları ve sendikalar yoktur. Bu yetkilerle donatılan AKP’li bir Cumhurbaşkanının ileride işçi hakları konusunda neler yapabileceğini anlamak için AKP’nin 2002'den beri neler yaptığına bakmak yeterlidir. O dönemde yapılanların tüm yetkileri elinde toplayacak olan Cumhurbaşkanının bilgisi ve yönlendirilmesi ile yapıldığını unutmamak gerek. AKP’nin 2003 yılında çıkardığı 4857 sayılı İş Yasası ve 2012'de çıkardığı 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası işçilerin işverenler karşısında güçlenmesini önleyen hükümlerle doludur. İşe iade davalarında işçinin çalışma hakkı ortadan kaldırılmış, işçinin bu hakkı kullanması tamamen işverenin keyfine terkedilmiştir. Yasadaki grev yasakları ve hükümetin sıkça uyguladığı grev ertelemeleri grev hakkını ve sözleşme özgürlüğünü fiilen ortadan kaldırmış durumdadır. İşçilerin sendikalarda örgütlenmesi, toplusözleşme yapabilmeleri içindir ama bu hakkı kullanmaları Çalışma Bakanlığı'nın takdirine bırakılmış, sözleşme yetkisini işçinin oyuyla belirleyecek olan referandumdan ısrarla kaçınılmıştır.
AKP İŞÇİLERİN GÜÇLENMESİNE KARŞIDIR
Karşıdır çünkü ülke çapında yaygın olarak örgütlü ve sayıca güçlü sendikalar meydanlara işçileri sürdüğü zaman iktidarların devrildiğini hep aklında tutmuştur. 1.800.000 milyon işyeri olan ülkemizde ancak 30 bin işyerinde işçilerin örgütlenebildiği hatırlanırsa AKP, yasaları değiştirmeyerek işverenlerin sendikalaşmaya karşı çıkışının sürekli arkasında durmuştur. AKP asgari ücrete 100 TL zam yaparak işçi ile alay etmiştir. Arabuluculuk kavramı hukuk sistemine ihtiyari olarak sokuldu ama şimdi zorunlu hale getirilerek işçinin en doğal hakkı olan dava hakkı AKP tarafından ortadan kaldırılmak isteniyor. Çalışma Bakanlığı İş Mahkemeleri Yasa Tasarısı Taslağı hazırlayarak işçilerin işe iade davaları açmadan önce arabulucuya gitme zorunluluğunu getirmek istiyor. Nedeni işten çıkarılan işçiye tazminat ödeme kartını göstererek onu işe iade isteğinden vazgeçirmek. Bir tür havuç politikası ile işten çıkarılan işçinin işine dönmesinin önü kesilmek isteniyor.
İŞÇİLER REFERANDUMDA 'HAYIR' OYU VERMELİDİR
İşçilerimiz kendilerine reva görülen bunca olumsuzluğa rağmen celladına aşık ve büyük bir şevkle AKP’ye oy vermeye devam ediyor. Referanduma sunulacak anayasa değişikliği ve kurulacak başkanlık rejiminin yaşamlarını karartacağının farkında değiller. Ne işçiler ve ne de sendikaları, kendilerini bekleyen bu büyük tehlikenin farkında değil. Kendilerini uyarıyoruz. AKP geçmişte işçiye ne getirdi ki başkanlık rejiminde ne getirecek! Aksine başkan güçlü örgüt istemeyeceğinden var olan haklarını da ortadan kaldıracak. Birileri işçilere bu değişikliğin işçi ve sendikasının hayrına olmayacağını anlatmalı ve hayatlarını karartacak bu değişikliğe referandumda “hayır” demeleri gerektiğini hatırlatmalı.