Batı Asya’nın kucağına bırakılan bomba!
Zaten biraz problemli olan mahallenize, yeni bir komşu taşınıyor ve 75 senedir bu komşunun derdini çekmek zorunda kalıyorsunuz. Böyle kötü ve problemli komşuluk ilişkilerinde, normal olarak belediyeye ya da Emniyet’e bir dilekçe verirsiniz ve gerekeni yaparlar, büyük ihtimalle.
Ama bu komşu, sizin mahalleye, komşu mahallenin en kabadayıları tarafından yerleştirilmiş ve de desteklenmişse, ne yaparsanız yapın bir türlü başa çıkamaz hale gelirsiniz. En küçük bir eleştirinizi bile “ağabeyime söylerim” tavrı ile yüzünüze çarparlar ve 76. senenize de böyle bir komşu ile girmek zorunda kalırsınız.
GERÇEKTEN VAADEDİLEN TOPRAKLAR MI?
Somutlaştıralım bu komşuluk hikayesini de, tahlilimiz havada kalmasın: Mahallemiz, bizim Batı Asya dediğimiz, ama Batılıların işine geldiği gibi adlandırmaları ile, Orta Doğu dedikleri topraklar. 75 sene önce mahallenize zorla iliştirilen komşu da İsrail devleti. Her tarafı çöllerle kaplı, suyu olmayan, ormanı bulunmayan, cazibesi hiç bulunmayan bu emlak parçasına, nasıl oldu da böyle bir komşu yerleşmeye razı oldu, anlamak biraz zor. Evet, inanç sistemlerinde bir “vadedilmiş topraklar” söylemi bulunuyor ama, kimin kime ne vaad ettiği biraz karışık olduğu için, bu mahalleye yerleşmelerini açıklamada fazla yeterli bir gerekçe gibi görünmüyor.
Kaldı ki, dünya Yahudilerine teklif edilen tek emlak da burası değildi tarihte. Yani başka gidecek yer olmadığı için, kaderin zorlaması sonucunda Filistin denilen Kenan illerine yerleşmediler 1948 yılında. O zaman gelin, çok kısa şekilde 1948 öncesindeki 100 senede, dünyada Yahudilere bir devlet kurdurulması için önerilen ve oldukça ciddi şekilde de tartışılan alternatif topraklara bir göz atalım. Buralara bakarken de coğrafi, stratejik, politik ve ekonomik olarak tüm bu alternatiflerin, Yahudiler açısından, şimdiki Filistin topraklarında kurulan İsrail devletinden çok daha avantajlı olabileceğini de düşünelim. O zaman belki daha bilinçli şekilde “…ama neden ille de Filistin’de bir İsrail devleti kurduruldu?” sorusunun cevabını arayabiliriz.
Antik dönemde ortadan kalkan İsrail ile, 1948’de Filistin topraklarında kurdurulan İsrail devleti arasındaki çok uzun dönemde birçok Yahudi devleti kurulma çalışması yapılmıştı. Biz konuyu sadece son 100 yıl ile sınırlayıp, teklif edilen ve sonuçta uygulanamayan bu alternatiflerin en önemlilerini bir gözden geçirelim.
ABD’DE KURULAN ‘ARARAT’ (AĞRI) CITY
1820’de gazeteci ve ütopyacı Mordechai Noah adındaki bir Yahudi, Ararat, yani bizim dilimizdeki Ağrı, adını verdiği bir şehir kurmak için, Niagara nehri üzerindeki Grand Island adlı adanın büyük bir kısmını satın aldı. Sadece 5 sene önce, 1915’te, bu ada New York eyaleti tarafından İraqouis yerli kabilesinden $1000 dolar karşılığında satın alınmıştı. Noah, adından da anlaşılacağı üzere, Nuh Peygamberin karaya oturduğu geminin İncildeki yeri olarak gösterilen Ararat (bizim Ağrı) dağının adını vermişti bu şehire. Kurduğu şehrin girişine de “Ararat, Yahudiler için bir sığınacak yer” yazdırarak, tüm Yahudileri buraya gelip anayurtlarını kurmaya davet etmişti. Amerika’nın İngiliz sömürgecilerinden bağımsızlık kazanmasının 50. yılında yani 1825’te kurduğu bu şehre pek talep olmayınca, proje ortadan kalktı. Yerli Seneca kabilesi topraklarını geri almaya çalıştılarsa da ABD devleti reddetti ve bu Yahudi anayurdu teşebbüsü de böylece tarihe karıştı. Noah’ın İncil ile ilgili hikayeleri, bundan sadece 3 sene sonra, Joseph Smith’in aynı bölgede, Mormon dinini kurmasına kaynaklık etti.
İNGİLİZLERİN KENYA’DA BİR YAHUDİ DEVLETİ FİKRİ
1903 senesinde ise İngilizler, kendi sömürgeleri olan Doğu Afrika’daki Kenya’da bir Yahudi devleti kurulmasını, lider Theodore Herzl’in Zionistlerine teklif ettiler. Buraya Rus İmparatorluğundaki Yahudi kırımından kaçmak isteyenleri yerleştireceklerdi. Teklif ciddiye alındı ve 1903 Dünya Zionist Kongresinin Basel’deki toplantısında çok tartışıldı. Fakat Kenya’da kurulacak bir Yahudi devletinin, Kutsal Topraklardaki Yahudi haklarını sona erdireceğini düşünen Zionistler tarafından reddedildi. Zaten o bölgedeki Masai yerlileri de bu fikre hiç sıcak bakmıyorlardı. Bu Yahudi anayurdu projesi de doğmadan ölmuş oldu.
STALİN’DEN BİR OTONOM YAHUDİ DEVLETİ TEŞEBBÜSÜ
Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği, 1930 senesinde Sovyetlerin Uzak Doğu bölgesinde, Amur nehri kıyılarında, Rusya Sovyetine bağlı Birobidzhan adında bir Yahudi otonom bölgesi kurulmasına karar verdi. Stalin’in milletler politikasına göre, her azınlık kendi kültür ve geleneklerini sosyalist çerçevede yaşayabilecek bir otonom bölgeye yerleştiriliyordu. Bu arada Kırım’da bir Yahudi otonom bölgesi planı da tartışıldı. Fakat buradaki Müslüman azınlıklar ile çıkabilecek sorunlardan dolayı vazgeçildi. Nihayet 1930’ların ortalarındaki Parti içindeki tasfiyeler başlayınca ve yaklaşan 2. Dünya Savaşı nedeni ile bu Birobidzhan Yahudi bölgesi planı da, bir teşebbüs olmaktan ileri gidemedi. Savaş sonunda bu fikir yeniden gündeme gelse de, İngiltere ve ABD’nin İsrail projesi ortaya atılınca ve Stalin vefat edince, gerçekleşemeden sona ermiş oldu.
JAPONLARIN ZEHİRLİ BALIK (FUGU) PLANI
Biraz da Hollywood filmlerini hatırlatan ve gerçekliği günümüzde bile tartışılan bu plana göre, Japonlar Naziler ile birliktelikleri daha oluşturulmadan önce, 1934 yılında Avrupa’daki Yahudilerin Japonya’da bir bölgeye yerleştirilmesine karar verilmişti. Bu planın yapımcıları, Yahudilerin Japonya’ya katkı yaparak yararlı olacaklarını ileri sürmekteydi. Ve plana da, duruma uygun bir şekilde, bir Japon balığının adı verildi. Bu balık, yanlış pişirildiğinde öldürücü olabilecek, ama doğru yapılırsa çok lezzetli bir balık türünün adı olan Fugu idi. Fakat, Japonya’da bir Yahudi otonom bölgesi düşüncesi, Japon devletinin 1941’de Hitler’in Almanya’sı ile ittifak yapması sonucu suya düştü ve daha doğmadan ölmüş oldu.
MADAGASKAR ADASINDA BİR YAHUDİ DEVLETİ
Avrupa’daki Yahudilerin toplu olarak Madagaskar adasına transfer edilmesi, aslında Avrupa devletlerinin ortak bir fikri idi. İngilizler, Fransızlar ve Polonya hükümetleri, bu konuda çözüm geliştirmek peşindeydiler zaten. Ama Nazi Almanya’sı fikre sahip çıktı ve uygulama için planlar bile yaptı. Nazi liderlerinden Heinrich Himmler, “Doğu’daki Yabancı Irklara Karşı Düşünceler” adlı yazısında, “Umarım Avrupa’daki Yahudi problemi, hepsinin Afrika veya başka bir yerdeki bir koloniye sürülmesi ile çözüme ulaştırılacaktır” diyecekti. Hitler’in onayı ile, Adolf Eichman 15 Ağustos 1940’ta bir genelge yayınlayıp, her sene 1 milyon olmak üzere, dört sene boyunca Yahudilerin Madagaskar adasına gönderileceğini ve buranın SS altında bir polis devleti olarak yönetileceğini açıkladı. Fakat Almanların İngiltere’yi yenememeleri üzerine, 1942’de Madagaskar sürgünü yerine, “Yahudi Probleminin Final Çözümü” adı verilen toplu cinayetlere karar verildi. Böylece, bir emperyalist devletin planladığı Yahudi devleti projesi daha, doğmadan sona ermiş oldu.
BİR PLAN DA FAŞİST MUSSOLİNİ’DEN
Mussolini’nin faşist İtalya’sı da, Avrupa’daki Yahudiler konusunda planlar yapmıştı. İtalyan İmparatorluğu içindeki Yahudileri, Doğu Afrika’nın Etiopya’sındaki Gojjam ve Begemder bölgelerinde zaten var olan siyahi Yahudi Beta İsrail topluluklarının yanına yerleştirmek planları yapıldı. Faşitlerin ırkçı siyasetleri uyarınca, buraya yerleştirilen beyaz Avrupalı Yahudilerin, yerli siyahi Yahudiler ile evliliklerine de izin verilmeyecekti. Mussolini başaşağı asılıp kendi hayatını kaybedince, İtalyadaki Yahudiler için yaptığı Afrika planı da uygulanamadan sona ermiş oldu.
AVUSTRALYA’DAN ALASKA’YA TOPRAK ARAYIŞI
Modern zamanlardaki Yahudi devletine yer arayışı, sadece bu yukardakilerden ibaret de değildi. 1902’de Rus İmparatorluğunun Polonya’dan aldığı topraklarda bir Yahudi yerleşimi düşünüldü. Ünlü Zionist Theodore Herzl tarafından, 20. yüzyıl başında önerilen Kıbrıs adasında, ya da Mısır’a ait olan Sınai yarımadasındaki El Arish bölgesinde bir Yahudi devleti fikri de tartışılmıştı. Faisal-Weizman anlaşması gereğince yaratılması düşünülen Yahudi yerleşimi fikri de, uzun süre gündemde kaldı. Avustralya’nın Kimberley bölgesi ile Tazmanya’nın Port Davey civarlarında da, buna benzer bir Yahudi ülkesi yaratılması düşünülmüştü. ABD başkanı Franklin Roosevelt’in girişimi ile, 1939 senesinde Alaska’nın Sitka yarımadasında bir Yahudi otonom bölgesi önerisi de yapılmıştı.
KUCAĞIMIZDAKİ SIKLIKLA PATLAYAN BOMBA
Yani görüleceği gibi, tüm dünya 1820’lerden bu yana Yahudilere bir ülke, ya da otonom bölge kurdurulması üzerine büyük bir çalışma içindeydi. Ama 2. Dünya Savaşı bittiğinde, galip emperyalist devletler, Orta Doğu bölgesinin kalbindeki, sözde “vaadedilmiş topraklar” üzerinde, bir İsrail devleti kurulmasında anlaşınca, 75 senedir süren Orta Doğu problemini, bir patlamaya hazır ve arada bir de patlayan bomba olarak kucağımıza koymuş oldular. Bugünkü gibi giderse, bu bombayı daha uzun yıllar kucağımızda taşıyor olacağa da benzemekteyiz. Zaten bu planın 1948’deki mimarlarının tüm amacı da, bölgemiz için böyle bir gelecek değil miydi ki? Sonuçta, bir parmakları sonsuza kadar Orta Doğu’nun içinde olabilecekti, ve aynen de öyle olmaktadır, şimdilerde gördüğümüz gibi.