Batı Balkanlar ve Karadeniz NATO’nun odağında

NATO’nun 9-10-11 Temmuz’daki Washington 75. Yıl Zirvesi’nde yayımlanan sonuç bildirgesinde, Rusya ve Çin’e yönelik tehditlerin yanı sıra Batı Balkanlar ve Karadeniz’e özel olarak işaret edilmesi dikkat çekiyor. Bildirgenin 31’inci maddesinde, “Batı Balkanlar ve Karadeniz bölgeleri İttifak için stratejik öneme sahiptir.” deniyor. Devamla, Batı Balkanlar’da NATO’nun KFOR misyonu vurgulanıyor, Karadeniz’de ise faaliyetlerin artırılacağı belirtiliyor. Türkiye, Romanya ve Bulgaristan’ın mayın arama mutabakatına ve Montrö Sözleşmesi’ne de atıf yapılan Karadeniz için, “Bölgedeki gelişmeleri daha fazla izleyecek ve değerlendirecek ve durumsal farkındalığımızı artıracağız, özellikle güvenliğimize yönelik tehditlere ve bölgedeki ortaklarımızla daha yakın işbirliği için olası fırsatlara odaklanacağız.” deniyor.

İKİ BÖLGEDE TÜRKİYE

NATO’nun 2008’de temeli atılan ve 2014’ten bu yana adım adım inşa edilen planlamalarında Batı Balkanlar ve Karadeniz’e stratejik önem verildiği biliniyor. Batı Balkanlar ve Karadeniz bölgeleri, bir önceki zirvede kabul edilen ve “Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana yapılan en kapsamlı savunma planı” olarak nitelenen NATO’nun yeni tertiplenmesinde belirlenen üç ana bölgenin içinde yer alıyor. NATO, Akdeniz ve Balkanlar üzerinden, eski NATO Kara Kuvvetleri Komutanı Ben Hodges’un “Rusya, Çin ve İran’a karşı stratejik cephe bölgesi” olarak nitelediği Karadeniz’e uzanan bölgeye özel olarak odaklanıyor.

Batı Balkanlar’da ise özel odaklanma alanı Kosova. Kosova’daki barış gücü KFOR’un komutasını geçen yıl 10 Ekim’den bu yana bir yıllığına Türkiye üstlenmişti. Milii Savunma Bakanlığı bilgilerine göre, “12 Haziran 1999’da Kosova’da göreve başlayan KFOR’da, NATO üyesi 21 ve NATO üyesi olmayan 6 ortak ülke olmak üzere 27 ülkeden yaklaşık 4 bin 500’ün üzerinde uluslararası askerî personel bulunuyor.1999’dan bu yana Kosova’da görev yapan barış gücünün komutasını ilk defa devralan Türkiye, taahhüt edilen personel katkısı bağlamında, 27 ülke arasında ikinci sırada yer alıyor.”

EMRİVAKİ VE TERTİPLERE DİKKAT

1999’daki Yugoslavya’yı parçalayan NATO operasyonundan 9 yıl sonra tek taraflı olarak Sırbistan’dan ayrıldığını ilan eden Kosova, Avrupa’da CIA’nın denetiminde uyuşturucu ticaretiyle palazlandırılan Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) adlı örgütün yönettiği bir NATO-mafya cumhuriyeti. ABD, bekçiliğini NATO’nun yaptığı Kosova’da, Avrupa’da yeni bir cephe açmak için tertipler peşinde. ABD’nin Avrupa’da etkinlik kurma planlarına Macaristan ile birlikte direnen Sırbistan’ı düşürmeye çalışan Washington yönetimi, Kosova yönetimi üzerinden geçen yıldan bu yana kışkırtmalar düzenliyor. Kosova’da Arnavut kökenliler çoğunlukta. Ancak Sırplar, Boşnaklar ve Türklerin yanısıra daha az sayıda diğer etnik gruplar da yaşıyor. Geçen yıl Sırpların yaşadığı bölgelere Kosova yönetiminin düzenlediği baskınların ardından savaşın eşiğine gelen gerginlik tam olarak sona ermiş değil. Kosova yönetimi AB’nin girişimiyle düzenlenen barış görüşmelerinde ayak sürüyerek gerginliğin devam etmesine neden oluyor. ABD aba altından sopa gösteriyor, Kosova’nın koruyucusu Ekim ayına kadar Türkiye’nin komutasındaki KFOR’u Sırbistan’a karşı devreye sokmakla tehdit ediyor.

Aynı şekilde NATO’nun Karadeniz’de de yeni tertipler hazırlığında olduğu bilgileri yoğunlaşıyor. Müttefiklerini, kendisiyle aynı hizaya getirmede giderek daha fazla zorlanan ABD yönetimi, her zamankinden daha fazla tertip ve emrivakileri bir yöntem olarak kullanıyor. ABD, her yönüyle NATO’nun yönettiği bir darbe girişimi olan 15 Temmuz’un yıldönümünden geçtiğimiz bugünlerde, bu tertiplerin sonucunda Türkiye’yi NATO emrivakileriyle Rusya başta olmak üzere gelişen dünya devletleri ile karşı karşıya getirmeyi amaçlıyor.