Batı ekonomileri ‘kabus senaryosu’na ilerliyor

Büyük ekonomiler, henüz oraya varmadılarsa bile, durgunluğa yaklaşıyorlar. An itibariyle enflasyon oranları yükselmeye devam ediyor. Satın Alma Müdürleri Endeksleri (PMI) olarak adlandırılan ticari faaliyet anketlerinin sonuncusu, hem Avro Bölgesinin hem de ABD'nin şu anda ‘daralma sahasında’ (yani 50 puanın altında) olduğunu gösteriyor. Temmuz ayında büyük ekonomiler için (hem imalat hem de hizmetleri bir araya getiren) bileşik PMI göstergeleri şu sonuçları ortaya koyuyor:

ABD: 47.5 (daralma)

Euro Bölgesi: 49.4 (daralma)

Japonya 50.6: (yavaşlayan genişleme)

Almanya: 48.0 (daralma)

İngiltere: 52.8 (yavaşlayan genişleme)

Yaptırımların, Avrupa'nın merkezindeki sanayi üretimini ciddi şekilde zayıflatan Rusya'nın enerji ithalatı üzerindeki etkisi göz önüne alındığında, Avro Bölgesi’nin puanına kimse şaşırmamalı. Almanya'nın sanayi üretimi üç ayı aşkın süredir daralıyor.

Ama esas büyük şok ABD'de yaşandı. ABD bileşik PMI değerleri de özel sektör üretiminde sağlam bir düşüşe işaret ederek hazirandaki 52,3 puandan keskin bir düşüşle temmuzda 47,5'e geriledi ve daralma sahasına girdi. Hem üreticilerin hem de hizmet sağlayıcıların düşük talep koşulları bildirdiği bir ortamda, söz konusu gerileme, Mayıs 2020'de pandeminin ilk aşamalarından bu yana en keskin düşüştü. 2022'nin ikinci yarısına girerken, ABD ticari faaliyeti dibe doğru dalıyor.

ABD DURGUNLUĞA GİDİYOR

Atlanta Federal Rezerv Bankası’nın GDP NOW modeline göre hazırladığı GSYİH büyümesine ilişkin en son tahmine göre, hazirana kadarki üç ayda, ABD ekonomisi yıllık yüzde -1,6 oranında daraldı. İlk çeyrekte de yüzde -1,6'lık benzer bir düşüş yaşanmıştı. Bu tahmin önümüzdeki hafta doğrulanırsa, bu ABD'nin teknik olarak resesyonda (durgunluk) olduğu anlamına gelir.

Bu iddiaya verilen yanıt şudur: İşsizlik oranı tüm zamanların en düşük seviyelerine yakınken ve maaş bordroları yükselmeye devam ederken ABD ekonomisi nasıl resesyonda veya buna yakın bir durumda olabilir? Ancak bu yanıt, en hafif ifadeyle kuşkuludur. Birincisi, ABD için iki istihdam ölçüsü vardır: bordro rakamları ve hane halkı anketi (iş sahibi birimlerin anketi). İkincisi şu anda birincisinin tam tersini gösteriyor, yani çalışan Amerikalıların sayısında bir düşüş yaşanıyor. Bu hanehalkı ölçüsünde, işgücü 164,376 milyondan 164,023 milyona gerileyerek daraldı ve işgücüne katılım oranı (toplam çalışma çağındaki nüfusa kıyasla işte olanlar) beklenenden fazla bir düşüşle yüzde 62,2'ye geriledi. Ayrıca, başlangıçtaki işsizlik başvuruları (işsiz oldukları için yardım talep edenlerin sayısı) şimdi istikrarlı bir şekilde artıyor. Ve mevcut yeni işlerin sayısı (JOLTS olarak adlandırılır) zirveye ulaşmış durumda.

İŞSİZLİK ÖNCÜ GÖSTERGE DEĞİL

İkincisi ve en önemlisi, işsizlik bir durgunlukta gecikmeli bir göstergedir. Öncü gösterge, şirket karları ve işletme yatırımlarındaki hareket, ardından üretim ve ardından işsizliktir. İstihdam en son gelir çünkü ancak şirketler daha fazla emek girişi sağlamayı bırakıp iş gücünü azaltmaya başladığında yükselir. Ve bunu ancak karlılık ve üretim düşmeye başladığında yaparlar. Şimdi tüm zamanların en yüksek seviyelerine ulaştıktan sonra kar marjları düşmeye başladı.

Kovid-19 çöküşü sırasında, kârlar ücretlere kıyasla keskin bir şekilde yükseldi ve yükselen enflasyonda itici güç ve kazanç sağladı. Şimdi, artan bileşen maliyetleri ve zayıflayan talep nedeniyle karlar sıkıştıkça bu durum değişmeye başlıyor.

AVRUPA SANAYİSİ ALARM VERİYOR

Ancak Avrupa’nın tam bir çöküş içinde olduğuna dair son derece inandırıcı kanıtlar vardır. Bunu destekleyen yalnızca ekonomik büyüme verileri de değil. Buna ek olarak, Rusya'nın doğalgaz ve petrol ithalatına uygulanan yaptırımlar başka yerlerden yapılan ithalatlarla yeterince karşılanamayacağından, Avrupa enerji üretimi ve ithalatında büyük bir sıkıntı ile karşı karşıyadır.

Çok sayıda Alman imalatçısı, enerji girdilerinde bir kesinti yaşanırsa üretimi tamamen kapatmak zorunda kalacakları konusunda uyarıyor. Almanya'nın en büyük amonyak üretecisi şirketinin CEO'su ve dizel motorlar için önemli bir gübre ve egzoz sıvısı tedarikçisi olan Petr Cingr, Rus gaz arzının sona ermesinin yıkıcı sonuçları konusunda uyardı. Cingr, “Üretimi derhal durdurmak zorundayız. 100'den sıfıra inmemiz gerekiyor.” Şeklinde konuştu. İsviçre Union Bank (UBS) analistlerine göre, kış için doğalgazın bulunamaması, gelecek yılın sonuna kadar GSYİH'nın yüzde 6 daralmasıyla “derin bir durgunluğa” yol açacak. Alman Merkez Bankası, herhangi bir Rus kesintisinin küresel tedarik zincirleri üzerindeki etkilerinin başlangıçtaki şok etkisini iki buçuk kat artıracağı konusunda uyardı. Almanya'nın en büyük çelik üreticisi Thyssen Krupp, fırınlarını çalıştıracak doğal gaz olmadan “tesislerimizin kapanması ve teknik hasarlar oluşması ihtimalinin göz ardı edilemeyeceğini” söyledi.

ARTAN FAİZ VE ENFLASYON SARMALI

Daha da kötüsü var. Enflasyon çoğu Avrupa ekonomisinde hala yükseliyor. Bu nedenle Avrupa Merkez Bankası (AMB), faiz oranlarını keskin bir şekilde yükseltmek için harekete geçmesi gerektiğine karar verdi. Geçen hafta politika faizini beklenenden 50 baz puan fazla artırarak, on yıldan beri ilk kez faizi pozitif bölgeye çekti. “Sayısal genişleme” günlerinin yerini “niceliksel sıkılaştırma” aldı.

Ancak bu hamle, İtalya gibi Rus enerjisine büyük ölçüde bağımlı olan ülkeler için en kötü zamanda geliyor. Geçen hafta, Eski Avrupa Merkez Bankası Başkanı, ‘teknokrat’ İtalya Başbakanı Mario Draghi, koalisyon hükümetindeki bazı partilerin desteğini çekmesi üzerine istifa etmek zorunda kaldı. Bir kısmı Ukrayna'ya askeri yardıma verdiği desteğe karşı çıktıkları için, bazıları ise seçim kazanma şanslarını gördükleri için bu hamleyi yaptı. İtalya'nın kamu borcunun GSYİH'ya oranı çok yüksek olduğunu hatırlamak lazım.

Şimdiye kadar, bu borcu ödemenin faiz maliyetleri düşüktü çünkü faiz oranları Avro Bölgesi hükümetlerine milyarlarca kredi sağlayan AMB tarafından düşük tutuldu. Ancak şimdi faiz oranları artıyor ve İtalyan devlet tahvillerindeki yatırımcılar, İtalya'nın (özellikle de başında hükümet olmayan bir ülkenin) bu borçları ödemekte zorlanabileceğinden endişe ediyor. Böylece 10 yıllık İtalyan tahvillerinin getirisi yüzde 3,5'in üzerine çıktı. İtalyan hükümetinin düşüşü, AB'nin gelecek yıl İtalya’nın ekonomik büyümesini yükselteceği umulan Kovid-19 kurtarma fonlarından gelecek milyarlarca avroyu da riske atıyor.

‘KABUS SENARYOSU’

Yani Avrupa ekonomisi, tam da AMB’nin enflasyonu kontrol altına almak için faiz oranlarını artırmasıyla birlikte düşmeye devam ediyor. Önceki yazılarımda açıkladığım gibi, zayıf arz ve verimlilik ve Ukrayna Savaşı’nın neden olduğu yükselen enflasyonu kontrol etmek için faiz oranlarını yükseltmek, bir iktisadi çöküşü tetiklemek dışında bir işe yaramayacaktır.

AMB şimdi, tahvil fiyatları düşerse İtalya gibi hükümetlere verilecek yeni bir kredi türü olan iletim koruma aracını (TPI) tanıtmak gibi umutsuz bir tedbire başvurdu. Bu faaliyete geçmeyecektir çünkü AMB'nin İtalya'nın mali harcamalarına açık uçlu finansman sağlayacağı anlamına gelir. Bu da muhtemelen Avro Bölgesi’nin yasal zeminini teşkil eden tüm “Maastricht” kurallarına aykırı olacaktır.

AMB, bir analistin “kabus senaryosu” dediği duruma yakalanmış durumda. Brüksel merkezli Bruegel ekonomik düşünce kuruluşunun Başkan Yardımcısı Maria Demertzis, “Önümüzdeki risk, enerji krizi nedeniyle Avro Bölgesinin resesyona girmesi ve aynı zamanda AMB'nin enflasyon düşmezse faizleri artırmaya devam etmek zorunda kalmasıdır.” ABD yatırım bankası Evercore'un Politika ve Merkez Bankası Stratejisi Başkanı Krishna Guha ise durumu şöyle ifade ediyor: “Rusya’nın silah haline getirdiği doğalgazından kaynaklanan dev bir stagflasyon (hem daralma hem enflasyon) şoku ile İtalya'daki siyasi krizin birleşimi, Avrupa Merkez Bankası için tahayyül edilebilecek en mükemmel fırtına olmaya yakın.”