‘Batı ile daha uyumlu bir başlangıç’ mümkün mü?
Atlantik cephesi, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik geçen yılki önleyici askeri müdahalesini püskürtmek için ataklarını yoğunlaştırıyor. 11-12 Temmuz’da Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenecek NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde yeni kararlarla bir gövde gösterisi hazırlanıyor. ABD ve NATO, Zirve kapsamında öncelikle İsveç’in üyeliğini gerçekleştirmek istiyor. Ayrıca Zirve’de Ukrayna ile, NATO-İsrail ilişkisine benzer bir model tesis edilmesi hedefleniyor. Yani örgüte üye olmadan, İttifak’ın bütün koruyucu imkanlarından yararlanmak. Aslında Ukrayna, daha Rusya’nın müdahalesi başlamadan, örtülü olarak bir ABD-NATO üssüne dönmeye başlamıştı. Rusya’nın müdahalesinden sonra tamamen kukla bir devlet durumunda olduğu açığa çıktı. Ukrayna’da savaşı Amerikan subayları yönetiyor. Nisan ayında kamuoyuna yansıyan Pentagon belgelerinde, aralarında İngiltere ve Fransa’nın da bulunduğu çok sayıda Batılı ülkenin özel birliklerinin Ukrayna’da bulunduğu bilgisi de ortaya çıkmıştı.
Vilnius Zirvesi bağlamındaki gelişmeler, Atlantik ile Avrasya arasındaki mücadelenin giderek daha fazla sertleşeceğini gösteriyor. Bu çerçevede Ankara’nın iki arada bir derede kalma politikasının sürdürülemeyeceği görülüyor. Ankara’nın daha önce izleyegeldiği siyaset, Atlantik tehditlerine karşı mücadelede Türkiye’nin elini zayıflatıyor.
TÜRKİYE’YE BASINÇ
Son bir hafta içinde ABD ve NATO yetkilileri İsveç’in üyeliği ile ilgili zamanın geciktiğini vurgulayan açıklamalar yaptılar. ABD Başkanı Biden Erdoğan’ı tebrik için aradığında bu konuyu gündeme getirdi. ABD Dışişleri Bakanlığından verilen bilgiye göre, ABD Dışişleri Bakanı Blinken ise, seçimin hemen ardından aradığı Mevlüt Çavuşoğlu’na “İsveç’in İttifak’a şu an katılmaya hazır olduğuna ilişkin güçlü inancını” yinelemiş. Blinken, İsveç Dışişleri Bakanı ile birlikte düzenlediği basın toplantısında “Bizim açımızdan İsveç’in NATO’ya katılım sürecini sonuçlandırmanın zamanı geldi” diye konuşmuştu. Benzer açıklamaları olan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise konuyu bir an önce koltuğuna yeniden oturacak olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek üzere Ankara’ya koştu.
ABD yönetim çevrelerinde konuyla ilgili temkinli bir iyimserlik var. Erdoğan’ın seçimlerden, önceki döneme göre zayıflayarak çıkması, ekonominin genel gidişatındaki sorunlar nedeniyle Ankara’nın yumuşak karnına oynamak şeklindeki genel stratejinin devam ettirildiği görülüyor. Buna paralel olarak, Ankara’da “Batı ile daha uyumlu bir başlangıç yapmak çıkarımıza olacak, F-16 meselesi de, diğer meseleler de zamanla çözülebilir” yönünde bir görüşün kapalı kapılar arkasında propaganda edildiği biliniyor.
SOPALAR ÖNDE
Öte yandan ABD’nin, Türkiye ile Suriye arasındaki normalleşme sürecini baltalamak için çok yönlü çalışmalara giriştiği biliniyor. Washington, Suriye cephesinde kafa kafaya geldiği Türkiye’ye yönelik askeri tehditlerini ise artırıyor. Anadolu Ajansı’nın haberine göre, ABD ordusu, Suriye'nin doğusundaki Deyrizor ilinde terör örgütü PKK/YPG işgalindeki petrol sahasında, üslerini, orta menzilli ve güdümlü, yüksek performanslı çok namlulu roketatar sistemi HIMARS'larla takviye etti (AA, 29 Mayıs 2023). Bu üsler, bölgede ABD’li subayların yönetiminde PKK’lı unsurların karargâhı olarak kullanılıyor. ABD’nin propagandası, HIMARS’ların “İran yanlısı milisler”e karşı konuşlandırıldığı şeklinde. Bu ise bir yutturmacadan ibaret. Aynı bölgede daha önce ABD’nin PKK unsurları ile birlikte düzenlediği anti tank eğitimini hatırlayalım. “İran yanlısı milis”ler olarak adlandırılan güçlerin elinde tank yok. Sahada, elinde tank olan ve PKK/YPG unsurlarına yönelik askeri harekat hazırlığı, niyeti ve imkanı olan Türkiye ve Suriye’den başka bir güç yok. Türkiye ile Suriye arasındaki normalleşme gündeminin bir numaralı maddesi ise ABD destekli PKK/YPG işgalini sona erdirecek bir yol haritasında anlaşmak.
Sonuç olarak, “Batı ile daha uyumlu bir başlangıç” bir hayaldir.