Batı kapitalizminin çevreyle imtihanı

Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı (COP27), Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde başladı. İklim değişikliğiyle mücadele alanında dünyadaki en kapsamlı zirve olan İklim Değişikliği Konferansı, 18 Kasım tarihine kadar devam edecek. BM İklim Zirvesi’nde, sera gazı emisyonlarını azaltma planları, iklim değişikliğine adaptasyon, gelişen ülkelere taahhüt edilen iklim tazminatı gibi konular, en önemli gündem maddelerini oluşturuyor. Yüzlerce yıl boyunca daha çok kar ve hızlı büyüme için çevreyi acımasızca tahrip eden ve yağmalayan Batı kapitalizminin temsilcileri İklim Zirvesi’nde timsah gözyaşları döküyor. Üstüne üstlük hızla gelişen ülkelere çarpıtılmış verileri kullanarak parmak sallamaları ve ‘yeşil duyarlılığı’ üzerinden hizaya çekmeye çalışmaları da cabası. Zirve şimdiden trajikomik çelişkiler ve çifte standart gösterisine dönüştü.

FOSİL YAKIT SEVEN SÜRDÜRÜLEBİLİR ENERJİ ŞİRKETLERİ

Bugün yaşadığımız iklim sorununu Batı kapitalizminin acımasız kar güdüsüne bağlamayan yaklaşımlar neoliberal politikaları aklamaktan başka bir işe yaramıyor. Sahte ‘çevre duyarlılığı’ yaklaşımı ile hem gündem saptırılıyor hem de ‘sıfır karbon’ bahane edilerek Batının tahtını sarsan ülkelerin gelişimini baltalamaya çalışan adımlar atılıyor. İşin ilginç tarafı adeta bir ‘moda akımı’ haline gelen ‘yeşil sürdürülebilirlik’ olgusu Batı kapitalizminin en karlı sektörlerinden biri haline geldi. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ‘yeşil pazarlama’ faaliyetlerini sürdürürken ‘sıfır karbon’u hedefleyen ülke temsilcileri ve uluslararası enerji şirketlerinin patronları özel jetleriyle zirveye katıldılar. Söz konusu şirketler ‘yenilenebilir enerji’ vitrini ile piyasada çalım satarken agresif bir şekilde fosil yakıtlara yatırım yapmaya devam ediyorlar. Tüm bunları bir araya getirdiğimizde Zirvenin ne kadar işlevsiz ve içi boş bir gevezelikten ibaret olduğunu görülüyor.

SIFIR KARBON DESTEĞİ SÖZLERİ TUTULMUYOR

Çevre duyarlılığı konusunda bol bol ahkam kesenler kürsüde konuşup rahatlarken verilerin soğuk gerçeği yüzümüze çarpıyor. 2009 yılında gerçekleşen BM İklim Zirvesi’nde Batılı zengin ülkeler gelişen ülkelere her yıl toplam 100 milyar ABD doları destek sözü vermişti. Ancak bugün ortaya çıkan gerçek şudur; verilen destek hedeflerin uzağında kalmıştır. Söz veren ülkelerin çoğu verdikleri sözü tutmadıkları gibi söz verilen tutarın kenarından bile geçmeyen düşük tutarlarda destek sağlamışlardır. Bu arada sağlanan ‘desteğin’ gerçek anlamda destek değil ‘borç’ olduğunun altını çizelim.

GFANZ’IN İKİYÜZLÜLÜĞÜ

İklim Zirvesi’nde destek sözü veren ülkelerin oluşturduğu Gfanz (Sıfır Karbon için Glasgow Finansal Birliği) adı verilen yapı 45 ülkeye ait 450’ye yakın finans kuruluşundan oluşuyor. Dünyanın en büyük finans kuruluşlarını oluşturan bu Gfanz’ın toplam olarak yönettiği varlıkların büyüklüğü 130 trilyon dolardır. İklimin yeniden normale çevrilmesi ve istikrarlı hale getirilmesi için bazı hesaplara göre 30 bazılarına göre 40 trilyon dolar gerekliyken önümüzdeki 20-30 yıl için sadece yıllık 100 milyar dolar kaynak ayrılması ikiyüzlü bir tutumdur. Üstüne üstlük yıllık 100 milyar dolarlık hedefin dahi tutturulamaması samimiyetizliğin açık göstergesidir.

FOSİL TEŞVİKLERİ DEVAM EDİYOR

Dünyanın kişi başına en yüksek oranda karbon izi bırakan ülkelerinin Batı ülkeleri olduğu gerçeği gözlerden saklanıyor. Ayrıca bu ülkeler OECD/IEA (Uluslararası Enerji Ajansı) tahminlerine göre fosil yakıt kaynaklarına yıllık olarak 555 milyar dolar teşvik vermeye devam ediyorlar! Kaldı ki yapılan hesaplamalar çeşitli vergi desteklerini ve ek devlet desteklerini kapsamıyor. IMF’nin yaptığı bir hesaplamaya göre sadece 2020 yılında fosil enerji kaynaklarına sağlanan teşvik ve destekler 5.9 trilyon dolar oldu. Sağlanan teşvik ve desteğin önemli bir kısmı Batı ülkelerinde gerçekleşiyor.

RUSYA AMBARGOSU MASKELERİ DÜŞÜRDÜ

Batı’nın Rusya’ya uyguladığı ambargo sürdürülebilir ve yeşil enerji konusunda maskelerin bir kez daha düşmesini sağladı. On yıllardır yenilenebilir enerjinin faziletleri üzerine engin bir külliyat oluşturan Batı devletleri kömür ve yakacak oduna yöneldiler. Hatta bazıları nükleer enerji kapasitelerini artırmaya yönelirken, AB gaz ve nükleer enerjinin etiketlenmesinde geri adım atmıştır. Bu arada ABD AB’ye ‘destek ‘olmak için sıvılaştırılmış doğal gaz ihracatı yapmaya devam ediyor.

NEOLİBERAL POLİTİKARLA İKLİM KURTARILAMAZ

Sonuç olarak Batı'nın fosil yakıtlara büyük destek verirken yeşil enerji için ayırdığı düşük tutarlı finansman ile hedeflenen sıfır karbon seviyesine ulaşılması mümkün görünmüyor. ‘Serbest piyasa’ her zaman olduğu gibi yüksek kar güdüsü üstüne kurulduğu, sistem fosil yakıttan elde edilen yüksek karla çalıştığı için yakın zamanda büyük bir dönüşüm yaşanması mümkün görünmüyor. Uluslararası tekellere havale edilen kamusal hedefler geçmişte nasıl başarısız olduysa bundan sonra da başarısızlığa uğramaya mahkûmdur. Dünya ikliminin düzeltilmesi neoliberal politikaları ısrarla devam ettiren ülkelerin bundan vazgeçmesi ve planlı bir şekilde hedefler koyarak kaynak ayırılması ile mümkün olabilir.

Kaynakça;

https://worldpopulationreview.com/country-rankings/carbon-footprint-by-country