Batı medyasının savaş suçları
Dünyada “tarafsız” yayıncılığı örnek gösterilen İngiliz devlet kuruluşu BBC, 2012’de Suriye’de meydana geldiğini ileri sürdüğü katliamda, 2003’teki Irak fotoğraflarını kullandığını itiraf etti.
Fotoğraf gerçekte İtalyan foto muhabiri Marco Di Lauro tarafından 27 Mart 2003’te çekilmişti.
Bağdat’ın güneyindeki çöl bölgesinden çıkarılan kemiklerin konulduğu torbalar üzerinden atlayan bir çocuk görülüyordu.
BBC, bu fotoğrafı 2012’de Suriye’nin Hula bölgesinde rejim güçleri tarafından işlenmiş katliamların belgesi olarak sunmuştu.
Hula’da öldürülen çocukların cesetlerinin konulduğu torbalar olarak, “bağımsız kaynaklardan” elde edilen bir resim olarak kamuoyuna açıklanmıştı.
Marco Di Lauro, kendi çektiği fotoğrafın bu şekilde kullanıldığını gördüğünde ‘sandalyesinden düştüğünü’ söylemişti.
BBC de bu olay ortaya çıkınca 2012’de fotoğrafı sitesinden kaldırmıştı.
Ancak, bu batı medyasının ne ilk ne de son savaş yalanıydı.
SSCB’NİN ÇÖKÜŞÜYLE YALAN MAKİNASI HIZLANDI
1991’de Irak’ın işgalinde CNN tarafından kullanılan petrole bulanmış karabatak videosu da Kanada Halifax kıyılarında çekilmişti.
Yahut da Yugoslavya’nın parçalanmasında kullanılan Bosnalı Sırpların işi olarak lanse edilen, bir deri bir kemik toplama kampı tutsakları görüntüleri de yalan çıkmıştı.
Time dergisinin kapaktan kullandığı 1992 tarihli fotoğraf ve videolar, İngiliz medya devi ITN ekibi tarafından kurgusal olarak hazırlanmıştı.
Görüntüler Bosna’daki Trnopolje sığınmacı kampında çekilmiş, ve fakat dikenli teller çekim ekibi tarafından kurulmuştu. Tek bir veremli kişinin üzerine zum yapılmıştı.
Ortada bir Nazi toplama kampı filan yoktu.
Ama dünya kamuoyu bu görüntülerle ikna edilmişti.
SURİYE YALANLARI
Suriye’nin başkenti Şam’ın doğusundaki Guta’da 14 Ağustos 2013’te de benzer bir filmi gördük.
Suriye’de “Genel Devrim Konseyi” ismini kullanan muhalif örgüt, kimyasal başlıklı füzeler kullanılarak 430 kişinin öldüğünü ileri sürdü. Reuters, hastane kaynaklarına dayanarak 213 kişinin öldüğünü haber verdi.
İddiaya göre Suriye ordusu burada sarin gazı kullanmıştı.
TRT dahil tüm Batı medyasında ölü çocuk görüntüleri yayınlandı.
Suriyegerçekleri internet sitesinde bu görüntülerin olayın olduğu ileri sürülen zamandan bile önce internete yüklendiği tespit edilirken, madde madde yalanlama yapıldı.
Guta’da ki katliam yalanının iç yüzü (21 Ağustos 2013):
1- Suriye devletinin onaylaması üzerinde Halep Han Asal’daki teröristlerin kimyasal saldırısını incelemek üzere Şam’a inceleme ve araştırma gözlemci heyeti geldi, heyet bir iki gün içinde Halep Han Asal a gidecekti.
2-El kaide teröristlerinin Lazkiye kuzey kırsalında sivil insanlara karşı yaptığı vahşi katliamlar ve toplu mezarlar ortaya çıktı, medya tam bu olaya odaklanmış ve bir çok medya toplu mezarların açılıp cesetlerin çıkarılmasını yayınlarken, gündemi değiştirerek Guta’da kendileri kimyasal saldırısı yaptılar.
3-El kaide terörist grupları Kuzey Lazkiye saldırısında çok ağır kayıplar vererek geri çekildiler. Suriye askerinin Lazkiye operasyonu genişleyerek, İdlib kırsalına doğru yöneldiği sırada Guta yalanı ortaya atıldı.
4-Kuzey Lazkiye kırsalından el kaide terörist grupları tarafından kaçırılan onlarca sivil insan kadın-çocuk- erkek olayı Guta ile örtbas ediliyor. Ölü olarak gösterilenler kendilerinin katlettiği Alevi Nusayri çocuk ve aileleri.
5-Guta’da kimyasal saldırı diye gösterilen fabrikasyon görüntülerin, Guta ile alakası yok. Ayrıca Guta bölgesi çatışma alanı olduğu için orada o kadar sivil de yok.
6-Görüntüde patlama var teröristlerde gaz maskesi yok, patlama bölgesine gidiyorlar.
7-30 aydır her toplantı öncesi, her gözlemci heyetinin Şam’a gelişi sırasında, teröristler kayıplar vererek sıkıştıkları anda, teröristlerin yaptığı katliamlar ortaya çıktığında, teröristler başarısızlığa uğradıkları ve batılı devletlerin Suriye den ümidini kesmeye ve hainler koalisyonuna destek vermemeye başladığı zamanda gündem değiştiriliyor.
8-Başta Suriye devleti ve bölgede bulunan medya ve görgü şahitleri Guta kimyasal saldırısını yalanladı.
Amerikalı ünlü araştırmacı gazeteci Seymour Hersh de bu tezgahın Suudi Arabistan ve Katar ortak prodüksiyonu olduğunu yazmıştı.
AK MİĞFERLER
Bir de Batı medyasının bayıldığı bu sözde yardım örgütü White Helmets (Ak Miğferler) var Suriye’de. Onlar çok daha enteresan. Çünkü çoğunluğu El Nusra teröristlerinden oluşuyor. Kimyasal silah veya bombalama olduğunu iddia ettikleri saldırıların pek çoğunda görüntülerin sahte olduğu kanıtlandı.
Ak miğferiyle çocukları kurtaran adamlar, bir başka fotoda ellerinde kesilmiş kelle tutuyor.
İşte bunlar da “bağımsız kaynaklar” olarak Batı medyasınca hep kullanıldı.
Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, bu yıl ve geçen sene tezgahlanan Halep ve Han Şeyhun sözde kimyasal saldırılarıyla ilgili önemli açıklamalar yapmıştı bu yılın nisan ayında.
Sputnik’e konuşan Esad, Birleşmiş Milletler’e (BM) mektup göndererek Halep ve İdlib’in Han Şeyhun kasabasındaki kimyasal saldırının soruşturulması amacıyla bölgeye heyet göndermesini talep ettiklerini ancak mektuba bir yanıt alamadıklarını vurgulamıştı.
EL CEZİRE’NİN ARAP BAHARI TİYATROLARI
Libya’ya NATO tecavüzünde Trablus'daki meşhur "Hürriyet Kapısı"nın bulunduğu Yeşil Meydan'ın bir benzerini Katar'ın başkenti Doha'da inşa etmişti El Cezire. Bu meydanda toplanan figüranlara "kutlama" yaptırmıştı Katar Şeyhi'nin kanalı, 2011 ağustosunda.
Lübnan ve Mısır’da da benzer işlere imza attılar.
El Cezire’nin kuruluşunda da BBC ve FOX News parmağı vardır.
RUSSIA TODAY VE ‘YALANCI’ İNTERNET SİTELERİ
Ana akım Batı medyası bu ve bunlar gibi yüzbinlerce yalan ve çarpıtılmış habere imza atarken, ABD’deki gazete ve televizyonlar, Rusya’nın ABD seçimlerine müdahale ettiği yalanı üzerinden hem Sputnik ve Russia Today’i hedef alıyorlar, hem de 200 kadar Amerikan bağımsız internet sitesini.
Bunlarda da yalan haber çıkma olasılığı var tabii. Ancak yapılmak istenen şu ki, Batı medyasından başka güvenilir bir haber kaynağı olmadığı izlenimi yaratmak hedefleniyor.
Batı sermayesinden bağımsız tüm haber organları karalanıyor.
Çin ve Rusya’da ‘basın özgürlüğü yok’ propagandası yapılıyor.
Aynı Batı basını, Suudi Arabistan ile İsrail kol kola girmiş IŞİD ve diğer “cihatçı” örgütlere destek verir, ABD acenteliği yaparken, bunu pamuklara sarıp saklıyor, tüm dünyaya İslamcı terör çığırtkanlığı yapıyor.
WAG THE DOG !
1997 yapımı "Wag the Dog" (Türkiye'de alakasız bir çeviriyle "Başkanın Adamları" ismiyle gösterilmişti. Aslında ‘kuyruğun köpeği sallaması’ gibi ters bir manası var) filminde gösterilenler aynıyla gerçek oldu. O filmde seks skandalıyla başı derde giren Clinton yönetimini kurtarmak için tezgahlanan bir sahte savaş anlatılıyordu. Robert De Niro'nun oynadığı sahtekar danışman bu skandalı temizlemek için yine üçkağıtçı bir Hollywood yapımcısı olan Dustin Hoffman'ı buluyor.
Bir manken (Kirsten Dunst) bulup ona kucağındaki bebeğiyle kaçan bir kadını oynatırlar Daha sonra montajla ona savaştan kaçan kadın süsü verirler. Savaş için akıllarına ABD ile pek bir işi olmayan Arnavutluk gelir. İkilinin hikâyesine göre, Arnavutluk ABDye saldıracaktır ve başkan kahraman olacaktır. Uzun bir süre işler böyle yürür. İnsanlar gittikçe savaşa inanmakta ve skandalı unutmaktadırlar. Sonra işler sarpa sarar, falan filan...
Ancak artık dünya bu tür filmlerle yönetilemeyecek kadar çok kutuplu bir hale geldi. Artık CNN, BBC ve El Cezire ile iş çevirmeniz mümkün değil.
China Global TV Network, Russia Today, Sputnik, Press TV, Telesur, Ulusal Kanal, Aydınlık, El Mayadin gibi daha pek çok medya kuruluşu emperyalist yalanlara karşı mücadele ediyor. İnterneti de unutmamak gerek.
TRT’nin İngilizce kanalı TRT World’ün tam olarak aynı safta olduğunu söylemek zor. Londra merkezli televizyondan yapılan yayınlar magazin ve batı kaynaklı dış haber ağırlıklı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, son Asya Pasifik zirvesinde Russia Today’in ABD’de yasaklanma girişimlerine karşı önemli bir konuşma yaptı.
Putin, "Herhangi bir iletişim aracı, bakış açısını ifade etme hakkına sahiptir, onlarla görüşülebilir, ancak gazetecilik faaliyetlerini engelleyen şartlar getirip kapatamaz" dedi.
Rusya, İran ve Çin’i sürekli olarak anti demokratik ve basın özgürlüğü yok diyerek eleştiren Batılı mahfiller, bu kez kendileri aynı duruma düşüyor.
Kaldı ki, ABD ve İngiliz basın organları bu ülkelerde faaliyet gösterebiliyor.
Emperyalist yalanların dikte ettirilmesiyle çıkarılan savaş ve kargaşalıklar bir tarafa, basın özgürlüğünün en güzel formülünü Büyük Atatürk söylemiş bile:
“Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.” (1924)