Batıda LGBT devlet politikasıdır

Paris olimpiyatları dünyanın gözünü açmaya başladı. Lgbt gösterisi ile başlatılan ve cinsiyet değiştirmiş sporcuların arzı endam ettiği olimpiyatlar, Batılı devletlerin akışkan cinsiyet yaklaşımını devlet politikası olarak benimsediğini insanlığa ilan etti.

İtalyan kadın boksör Angela Carini’nin Imane Khelif karşısında 46. saniyede burnu kırıldığı için maçtan çekilmek zorunda kalması ve ardından yaptığı açıklamada “hayatım boyunca bu kadar sert bir yumruk yememiştim” demesi, Batı sisteminin bütün insanlığı bir deli gömleğine sokmaya çalıştığı gerçeğini bir kez daha gösterdi. Bu olaylar dünyanın her yanında daha önce bu konuda açık bir fikre sahip olmayan insanların birbirine “neler oluyor” diye sormasına neden oldu.

DEMOKRASİ DEĞİL ÇÜRÜME

Bizdeki bazı safdil demokratlar, Batı’dan dünyaya yayılan kültürün eşcinsellerin hakkını teslim etmekle ilgili olduğunu zannededursun. Mesele insanlığın başlangıcından bu yana cinsiyet idrakimizi belirleyen doğal/biyolojik cinsiyeti toplumsal cinsiyet (gender) denilen bir idrakle değiştirme kavgası aslında.

Lgbt hareketi, “cinsel sınıflar” arasında mücadele olduğu varsayımından yola çıkıyor. Geleneksel siyaset kavrayışının ekonomi ve mülkiyet merkezli iktidar piramidi analizini taklit ederek, cinsiyetlere uyguluyor. Buna göre merkezinde heteroseksüelliğin olduğu bir cinsel iktidar yapılanması vardır. Nasıl geleneksel siyasal sistemde hukuku en güçlüler yapıyor ve neyin meşru neyin yasadışı olduğuna egemen sınıflar karar veriyorsa, cinsel iktidar sisteminde de, neyin cinsel açıdan sapıklık olduğuna heteroseksüel egemen sınıf karar veriyor.

Yani doğuştan getirdiğimiz biyolojik cinsiyetlerimizin normal durumu temsil ettiği buna karşılık aile kurumunun, eşcinselliğin, ensestin ya da pedofilinin sapkınlık olduğunu bize telkin eden ve dayatan bir cinsel egemen sınıf var. O halde buyurun sınıf mücadelesine! Varacağımız “devrimci” hedef ne olacak?

Cinsiyetin toplumsallaşma sürecinde kendimizin inşa edeceği, sabit olmayan, performatif yani değiştirilebilir bir akışkanlık olarak inşa edilmesi. Laik bir ülkede din ve mezhep değiştirmek nasıl bir tercih meselesiyse, cinsiyet performansları arasında da aşılmaz sınırlar olmaksızın hareket etmek öyle bir tercih meselesi olmalı. İmane Khelif bir sonraki olimpiyatlara kendini başka bir cinsiyetten hissettiği için başka bir kategoride katılabilir mesela.

CİNSİYET GERİLLASI

Lgbt hareketi biyolojik cinsiyetin “norm” olduğu görüşünü kabul etmez. Zavallı insanlığın binlerce yıldır doğan bebeklerin farklı cinsel uzuvları ve ilerleyen yaşlarda kadınlık ve erkeklik yönünde belirginleşen bedensel farkları olduğuna bakarak, cinsiyetin biyolojik bir temeli olduğu yanılgısına düşmüştür. Bu nedenle cinselliğin sabit bir temeli varmış gibi algılamamıza neden olan şu bedenler tam bir baş belasıdır aslında. Neyse ki, Tanrı yüzümüze bakmış ve milattan sonra 20. Yüzyılın sonlarına doğru cinsel kurtuluş için bir ümit belirmiştir!

Hetetorseksüel cinsel egemen sınıfların insanlığa dayattığı prangaları kırmak için ne yapmalı? Olimpiyat açılışlarında gördüğümüz gibi o biyolojik “yapay” sınırları ihlal etmek lazım. Kafamızdaki cinsel egemenler tarafından dayatılmış kalıpları kırmamız ve özgürleşebilmemiz için, lgbt aktivistlerinin normları istikrarsızlaştırması, kutsal zannettiğimiz ahlaki sınırların aslında ne kadar uyduruk olduğunu gerilla vurkaçlarıyla bize göstermesi lazım. Cinsiyet bozkırı kuru yapraklarla örtülü halde. Suni bir cinsel denge var. Bir kıvılcım bozkırı tutuşturup hepimizi hepimizle hemhal edebilir!

KULLANIŞLI APTALLAR

Nasıl oluyor da Batılı devletler bu akışkan cinsiyetlerden oluşan toplum yaklaşımını devlet politikası haline getirebiliyor? Bunun esas nedeni hiç şüphesiz sistemin genel çürümesinin sosyo-kültürel alana sirayet etmesi ile ilgili. Ekonomide üretimden kopuş, siyasette emperyalist karakter, mali sermaye spekülasyonlarına dayalı bir tüketim kültürü zemini bir kez oluşunca, insan ilişkilerinde de üretici, yaratıcı ve erdemli olmayı besleyen zemin çöküyor. Yani Batılı devletler, kendi toplumsal dönüşümlerinin ürünlerini kullanıyor.

İkincisi, cinsel egemen sınıfa karşı sınır ihlali yapan Lgbt’nin emperyalizm, ABD hegemonyacılığı, milli devletin korunması, milli güvenlik, kalkınma ve sosyal adalet gibi konularda sınırlar içinde kalıp, Batılı devletlerden para alarak operasyon aleti olarak kullanılmalarıdır. Lgbt hareketi, milli devletlere karşı küresel saldırının kültür cephesini tutmakla görevlendirilmiş emperyalist kültür gerillası olarak işlev görüyor.

Batı bunu devlet politikası yapmasın da ne yapsın!